Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Batı dışı toplumlarda modernleşme: II. Mahmut ve I. Petro dönemlerinin kıyaslaması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2021) Karagöz, Tuğba; Ulusoy, ErginModernleşme tüm normları, tüm değerleri etkileyen ve bulunduğu coğrafyaya göre farklılık gösteren bir deneyimdir. Yeryüzünün bütün toplumları modernleşme ile bir şekilde temas etmiştir. Batı, modernleşme deneyimini uzun vadede özgün bir deneyim olarak yaşarken, Batı dışı toplumlar kendilerine yabancı bir gerçekliğin peşinde sürüklenmiş ve konu bu nedenle ideolojikleşmiştir. Çalışma, işte bu kendiliğindenlik-yabancılık çerçevesinde modernizmin kavramsal snırlarını temel alarak Rusya ve Osmanlı İmparatorluklarının modernleşmeye geçiş süreçlerini ele almaktadır. Bu bağlamda çalışmanın odak noktası, modernleşme hamlesinin her iki devlette de başlatıcısı olarak kabul edilen Çar I. Petro ile Sultan II. Mahmut'un devirlerini karşılaştırmaktır. Çalışmada araştırma yöntemi olarak literatür taraması yöntemi kullanılmış ve bu kapsamda Türkçe ve İngilizce dillerinde yazılmış olan basılı ve elektronik kaynaklar değerlendirilmeye alınmıştır. Alanda iki ülkenin modernleşme süreçlerinin kıyaslandığı eser sayısı fazla olmadığından çalışma; bir araya getirdiği bilgiler ve vardığı sonuçlar itibarıyla literatüre katkı sunmayı amaçlamaktadır.Öğe Yerel yönetimlerde çocuk katılımının incelenmesi: Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerinin çocuk meclisleri(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2020) Akyürek, İrem; Akıllı, HüsniyeBir toplumun geleceği, o toplumda çocukluk döneminin nasıl geçirildiği, çocukların düşüncelerinin ne derecede dikkate alındığı ve çocukların ne kadar değer görerek büyüdükleri ile önemli derecede ilintilidir. Çocuk katılımı, çocuk haklarına saygı duyulan toplulukları oluşturma sürecinin "özüdür". Ülkemizde 1995 yılında yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden sonra gündeme gelen çocuk meclisleri, çocukların katılım haklarını kullanabilecekleri bir platformu oluşturmakta ancak bu meclislerin yerel yönetimler içinde yapılandırılmış ve kurulmuş olması ise tek başına ideal çocuk katılımının gerçekleştirildiğine dair bir göstergeyi oluşturmamaktadır. Bu çerçevede Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerinde örgütlenmiş olan çocuk meclislerinin, örnek olay incelemesi ve karşılaştırma yöntemiyle kıyaslamalı analiz yapılarak çocuk katılımı konusundaki yeterliliklerinin değerlendirilmesi bu tez çalışmanın amacını oluşturmuştur. Bu amaç doğrultusunda çocuk meclisi yetkilileri ve meclis üyesi çocuklarla nitel analiz yöntemi olan yarı yapılandırılmış görüşme yöntemi gerçekleştirilmiştir. Literatür taraması ve bilgi edinme başvuruları çerçevesinde verilere ulaşılmaya çalışılmış, büyükşehir belediyelerinin kurumsal resmi raporları taranmış; ayrıca çocuk meclislerine yönelik sosyal medya ve basın taraması yapılmış ve meclislerin web sayfaları, yasal dayanakları, faaliyet raporları ve meclis kararları incelenmiştir. Bunun yanında katılım açısından saptanan 'yeterlilik kriterleri' çerçevesinde de çocuk meclislerinin katılım konusundaki yeterliliklerinin analiz edilmesi hedeflenmiştir. Roger Hart'ın katılım merdivenine göre belediyelerin çocuk meclislerindeki katılım düzeyinin hangi basamakta bulunduğu değerlendirilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonunda Ankara Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi'nin çocuk katılımı konusunda önemli bir aşama kaydetmiş olduğu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çocuk Meclisi'nin ise katılım, çocuk hakları ve demokratik ilkeler konusunda geliştirilmesi gereken yönlerinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Kamu politikasında normatif amaç olarak mutluluk(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Burak, Müberra Hatun; Akıllı, Hüsamettin SerkanBir sosyal refah ve ilerleme ölçüsü olarak görülen GSYİH'nin öznel iyi oluşu yansıtmadaki yetersizliği zaman içinde teorik ve ampirik olarak ekonomistler ve kamu politikacıları tarafından eleştirilmeye başlanmıştır. Refah devletinin ekonomik, sosyal ve politik sonuçlarını anlamaya adanmış geniş ve oldukça tartışmalı bir literatür olsa da sosyal güvenlik programlarının aslında insan yaşamının mutluluk ve genel kalitesini iyileştirip iyileştirmediği temel sorusuna çok az dikkat edilmiştir. Mutluluk konusunun temeli oldukça eskilere dayanmaktadır. 1776 yılında yayınlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi mutluluk arayışının, yaşam ve özgürlükle karşılaştırılabilir devredilemez bir hak olduğunu açıkça ortaya koymuş ve ayrıca yüzyıllar öncesinde filozofların genellikle yaşamın nihai amacı olarak mutluluğa erişmeyi temel almıştır. Özellikle 2000'li yıllardan sonra 2008 Ekonomik Krizi'nin de patlak vermesi üzerine önemli uluslararası örgütler arasında yer alan BM ve OECD tarafından GSYİH'nin refahı yansıtmadaki eksikliğini ele alıp dillendirmesi, bürokratların ve kamu yapıcıların da bu konu üzerine dikkat kesilmesine neden olmuştur. Böylelikle birçok sosyal bilimci, politika yapıcıların maddi refah ve ekonomik kalkınmaya geleneksel odaklanmalarını, politikaların insanların yaşamları hakkında nasıl düşündükleri ve hissettikleri üzerindeki etkilerini içerecek şekilde genişletme zamanının geldiğini savunmaya başlamıştır. Çalışmada GSYİH gibi ekonomik göstergelerin yanında ek olarak sosyal göstergelerin de insan mutluluğuna, yaşam kalitesine ve öznel iyi oluşa hizmet etmek için kullanılması gerektiğine ve böylelikle daha doğru politikalar izlenmesi doğrultusunda hareket alanının belirlenmesi gerektiğine odaklanılmıştır.Öğe Nuh Naci Yazgan Üniversitesinin çevresel sürdürülebilirlik potansiyelinin değerlendirilmesi: Erciyes Üniversitesinden örnek edinme(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Furat, Şerife; Akıllı, HüsniyeSon yıllarda artış gösteren, ekolojik krizler ve yıkımlarla sonuçlanan ekolojik sorunlar, sürdürülebilirlik faaliyetlerinin öneminin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Sözlük anlamıyla bir durumun devamlılığının sağlanması olarak ifade edilebilecek sürdürülebilirlik, sosyal, ekonomik ve çevresel konuları içine alan çok boyutlu bir kavram olup 'kaynakların sınırlı olduğunun bilinciyle bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarını tehlikeye atmaksızın karşılayan kalkınma anlayışı' olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilirliğin teorik olarak vurgulanmakla kalmayıp bu yaklaşımın öncüsü olabilecek yegâne kuruluşlardan birisi olan üniversitelerde yani bilim çatısı altında, bu yönde somut ve rasyonel örnek uygulamaların hayata geçirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Sürdürülebilirliğin laboratuvarları olarak işlev görebilecek ve çevre sorunlarına dair bir katalizör görevi üstlenebilecek üniversiteler, bu kapsamdaki uygulamalarıyla topluma da ilham kaynağı olabilecektir. Nitekim prestij, kalite, rekabet ve diğerleri ile kıyas unsuru olarak çeşitli çevre dizinlerinin ve parametrelerinin bu uygulamaların yerine getirilmesi açısından motive edici unsurlar oldukları görülmekte; üniversitelerin, çevre dostu yerleşke, yeşil kampüs, sürdürülebilir üniversite gibi kimi sıfatlarla strateji ve faaliyetlerini, sürdürülebilirlik temelinde kurguladıkları gözlenmektedir. Ülkemizde de sürdürülebilirlik faaliyetleri doğrultusunda üniversitelerimiz bu dizinlere başvurmakta, pilot üniversitelerde sürdürülebilir ve iklim dostu kampüslerin oluşturulması için imzalanan bir protokol kapsamında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) da bu uygulamaları teşvik etmektedir. YÖK, seçilen pilot üniversiteler üzerinden model bir çalışma yürüterek, bu deneyimleri diğer üniversitelere aktararak çevresel zararları azaltmayı, önlemeyi ve sürdürülebilir ve çevre dostu kampüs modellerine odaklanmayı amaçlamaktadır. Bu sayede üniversitelerin, faaliyetlerinin çevresel etkilerini azaltma ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı uygulamaları benimseme konusunda ilerleme kaydetmeleri hedeflenmektedir. Bu tez çalışmasının temel amacı, Erciyes Üniversitesi'ndeki çevresel sürdürülebilirlik faaliyetlerinin Nuh Naci Yazgan Üniversitesi'nde nasıl uygulanabileceğini araştırmak ve üniversitenin bu alandaki potansiyelini belirlemektir. Bu kapsamda, Erciyes Üniversitesi'nde yürütülen sürdürülebilirlik çalışmalarının, kendi üniversitemize nasıl adapte edeceğimizi değerlendirmek için "benchmarking" tekniği "örnek edinme" anlamında kullanılmıştır. Araştırmanın temel dayanağını ise çevresel sürdürülebilirlik dizinlerinden biri olan GreenMetric oluşturmuş ve Erciyes Üniversitesi'nin sürdürülebilirlik çalışmaları kapsamında hazırlamış olduğu kurumsal rapor ve belgeler, konuya ilişkin web sayfaları ve faaliyetlerin yürütüldüğü kurumsal yapılanmalar ayrıntılı bir şekilde incelenmiş ve gerekli bilgiler elde edilmiştir. Ayrıca nitel araştırma kapsamında Erciyes Üniversitesi Sürdürülebilirlik Birimleri yetkilileri ile bir görüşme gerçekleştirilmiş ve görüşme sonucunda elde edilen bilgiler teze işlenmiştir. Yapılan görüşmeler sonucunda Nuh Naci Yazgan Üniversitesinin Erciyes Üniversitesini örnek alabileceği yargısına ulaşılmıştır. Bu bağlamda ilk olarak üniversitenin Rektörlüğe bağlı bir "Veri Koordinatörlüğü" ve "Sürdürülebilirlik Koordinatörlüğünün" oluşturulması ve bu koordinatörlükler altında, "Araştırma Merkezlerinin" kurulması gerektiği saptanmıştır. Sonraki süreçte alt birim olarak bir "Sürdürülebilirlik Komisyonunun" ve öğrencilerin de destek verebileceği bir "Sürdürülebilirlik Öğrenci Topluluğunun" kurulmasının faaliyetleri hızlandıracağı yönünde bir kanaate ulaşılmış ve Üniversite Stratejik Planının içerisine sürdürülebilirlik hedefinin konulmasının şart olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca elde edilen tüm veriler ışığında Nuh Naci Yazgan Üniversitesinin sürdürülebilirlik potansiyeli değerlendirilmiş ve GZFT Analizi tekniğiyle mevcut durumu ortaya konmaya çalışılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi'nin GreenMetric kategorilerinden olan yapı ve altyapı ile eğitim ve araştırma alanlarında orta seviyede bir performans sergilediği belirlenmiştir. Bu alanlarda sürdürülebilirlik çerçevesinde öncelikli olarak özel bütçe tahsis etme, kurumsal ve alt yapı tesislerini gerçekleştirme ve var olanları iyileştirme, eğitim ve araştırma faaliyetlerini artırma, sürdürülebilirlikle ilgili web sitesi ve sosyal medya hesapları oluşturma, raporlama faaliyetlerini geliştirme, engelli dostu uygulamaları artırma ve ormanlaştırma için ağaç dikimi ve bakım gibi işlerin gerçekleştirilmesiyle iyi derecede bir başarı elde edilebileceği sonucuna varılmıştır. Enerji, atık, su ve ulaşım kategorilerinde ise gelişmeye açık yönlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Nuh Naci Yazgan Üniversitesinin GreenMetric'e başvurması durumunda, yukarıda özetlenen ve tezde detaylı olarak ele alınan konuların başarıyla yerine getirilmesinin son derece önemli olduğu belirlenmiştir.Öğe Çocuk suçluluğunun önlenmesinde yerel yönetimlerin rolü: Kayseri örneği(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2020) Akyürek, Bayram Erdinç; Akıllı, HüsniyeGençlerin ve çocukların suç işlemeleri ya da suça sürüklenmeleri, yüzyıllardır varlığını koruyan hem küresel hem de ulusal çaplı bir sorundur. Günümüzde suça sürüklenen çocukların oranı ciddi şekilde artmıştır. Devletler, çocuk suçluluğuna sebep olan nedenleri ortadan kaldırmak amacıyla merkezi ve yerel düzeyde politikalar geliştirmekte, plan ve programlar ile faaliyetler düzenlemektedir. Mahalli idareler ise bu çalışmaların içinde aktif bir rol almakta ve yakından ve yerinden yönetim gereği bu idarelerin çocuk suçluluğunun önlenmesinde önemli sorumlulukları bulunmaktadır. Bu araştırmada çocuk suçluluğu konusunun kavramsal ve kuramsal çerçevede, uluslararası, ulusal ve yerel düzeydeki hukuksal ve yönetsel düzenlemeler kapsamında incelenmesi; yerel yönetimlerin çocuk suçluluğunun önlenmesi konusundaki rolünün ortaya konması ve bu çerçevede Kayseri ili örneğinde belediyelerin gerçekleştirmiş olduğu faaliyetlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Belediye yetkilileri ile nitel araştırma yöntemlerinden biri olan adak grup görüşmesi yapılmış, elde edilen veriler betimsel analiz tekniği ile çözümlenmiş ve soruna ilişkin öneriler geliştirilmiştir.Öğe Küreselleşmenin kimlik kavramı ve ulus devlet üzerine etkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Güllüoğlu, Müberra; Ulusoy, ErginGünümüzde oldukça popüler kavramlarından biri olan küreselleşme kavramı ile özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişmenin etkisiyle çeşitli alanlarda yaşanan hızlı değişim sürecinin ifade edildiği söylenebilir. Bu değişim sürecinde en göz çarpan nokta ise kolaylaşan, hızlanan ve miktarı artan insanlar arası etkileşim olarak gösterilmektedir. Bu etkileşim sonucunda siyasal, kültürel ve ekonomik alanlardaki köklü denilebilecek gelişmelerin varlığından bahsetmek olanaklıdır. Küreselleşme kavramına yönelik yapılan farklı tanımlamaların ortak noktaları; küreselleşmenin bir süreç olması, küreselleşmeden geri dönüşünün olmaması ve küreselleşmenin bütün dünyayı etkilemesi olarak özetlenebilmektedir. Çok boyutlu bir olgu olan küreselleşmeye yönelik farklı tanımların yanı sıra, radikal, şüpheci ve dönüşümcü gibi farklı bakış açıları da ortaya çıkmış durumdadır. Yürütülen bu çalışma, en temel haliyle "toplumları çeşitli yönlerden etkileyen küreselleşme olgusunun kimlik, kültür ve ulus-devlet modeli üzerinde etkilerinin olacağı" düşüncesine dayanmaktadır. Bu temel sayıltı ile yürütülen çalışmada küreselleşmenin kültür, kimlik ve ulus-devlet modeli üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Söz konusu çalışma, betimsel bir anlayışla yapılan literatür taramasına dayalı olarak yürütülmüştür. Çalışmada ulaşılan sonuçlara göre küreselleşmenin kültür üzerinde birden fazla boyutta olan etkileri bulunmaktadır. Bu etkiler kimi zaman homojenleştirici özellikler sergilerken kimi zaman da heterojenleştirici özellikler sergilemektedir. Ancak çoğu zaman bu etkilerin melezleştirici olduğu değerlendirilmiştir. Diğer bir deyişle, küresel olan ile yerel olan etkileşime girmekte ve ortaya özgün kültürel ürünler çıkmaktadır. Küreselleşme sürecinin ise insanların kimlik algısı üzerinde de çeşitli yönlerden etkileri bulunmaktadır. Bu etkilerin sonucu olarak bir taraftan ulusal kimliğin yıprandığı anlaşılırken diğer taraftan ise ulusal kimliğin korunmasına yönelik çabaların arttığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar ulusal kimlik modeline alternatifler üretememiş olsa da küreselleşme ile birlikte ulus kimlik anlayışının çeşitli açılardan aşınmaya başladığı söylenebilir. Çalışmada ulaşılan sonuçlardan bir diğeri de küreselleşmenin ulus-devlet modeli üzerindeki etkileriyle ilgilidir. Bu etkiler kısaca; i) ulus üstü yapıların ulus-devlete ait olan bazı haklara sahip olmaya ve ulus-devletin mutlak egemenliğini sınırlandırmaya başlaması, ii) ulus-devletlerdeki geleneksel sınır ve vatandaşlık anlayışının yıpranması, iii) tekçi ulus-devlet kimliğinin yıpranması, iv) ulus-devletin egemenlik alanının daralması ve v) idari yapılanmada bazı değişimlere gidilmesi olarak özetlenebilir. Ancak tüm değişimlere karşın ulus-devletler halen önemli bir "bağlanma merkezi" olmaya devam etmektedir.Öğe Kişi-örgüt uyumunun üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerindeki etkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Temizyürek, Büşra; Aydemir, Ceren. Son yıllarda özellikle artan rekabet dünyasında örgütlerin elde edecekleri başarı, varlıklarını devam ettirebilmek ve diğer örgütler ile arasında fark yaratabilmek adına oldukça önemlidir. Örgütlerin bu başarıyı elde edebilmeleri için çalışanları ile aralarında uyum sağlamaları gerekmektedir. Bu kapsamda karşımıza çıkan kişi örgüt uyumu kavramı örgütlerin ilerleyebilmeleri konusunda söz konusu uyumun sağlanabilmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Kişi örgüt uyumunun sağlanması örgütlerdeki başarıya doğrudan katkıda bulunmakla birlikte, yine örgütlerde meydana gelebilecek ve örgütün varlığını, başarısını derinden sarsabilecek üretkenlik karşıtı iş davranışlarının ortaya çıkmasına engeldir. Üretkenlik karşıtı iş davranışları bilinçli olarak gerçekleştirilen, örgüte zarar veren davranış biçimleridir. Kişi örgüt uyumu kavramı ve üretkenlik karşıtı iş davranışları kavramı arasında anlamlı bir ilişki bulunmakta ve her iki kavram birbirini etkilemektedir. Bu araştırmanın amacı kişi örgüt uyumunun üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu amaç kapsamında araştırma Kayseri ilinde metal mobilya sektöründe faaliyette bulunan bir işletmenin 283 çalışanıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre kişi örgüt uyumunun üretkenlik karşıtı iş davranışı üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. Aynı zamanda kişi örgüt uyumunun üretkenlik karşıtı iş davranışlarının alt boyutlarından olan bireysel ve örgütsel üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerinde de anlamlı bir etkisi vardır.Öğe Türkiye'de siyasal liberalizm eleştirisi: Turgut Özal dönemi (1983-1989)(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Şahin, Kübra Nur; Kaya, AliLiberalizm bütün ideolojilerin üzerinde üst bir ideoloji olarak kabul edilmekle beraber hem bir ekonomik sistem hem de bir ideolojidir. Günümüzde liberalizm dünyanın belirli ülkelerine yayılmış ve kabul görmüş bir ideolojidir. Özellikle Batı toplumlarında 1980'lerden sonra gitgide yaygınlaşan, dünya görüşü haline gelen liberalizm, zamanla Türkiye'yi de etkisi altına almaya başlamış. Türkiye'de liberalizm söz konusu olduğu zaman ilk olarak akla Turgut Özal gelmektedir. Özal, liberal politikaları gerçek manada Türkiye'ye getiren kişi olarak kabul edilmektedir. Özal, devletçilikten ziyade özelleştirmeye, serbest ekonomiye ve neo-liberal politikalara önem vermiştir. 1980 askeri darbesi sonrası devlet içerisinde değiştirilmesini ön gördüğü politikalara dair adımları atmaya başlayan Özal, liberal Türkiye arzusunu hayata geçirmeye kararlı bir şekilde başlangıç yapmıştır. Yapılan yenilikler birçok kesim tarafından kabul görürken, belirli kesimler tarafında da eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Bu tezde ilk olarak liberalizmin tanımı, unsurları ve Batı'da gelişimi üzerinde durulmaktadır. İkinci bölümde; Cumhuriyet döneminden, Turgut Özal dönemine kadar liberalizmin gelişimi değerlendirilmiştir. Üçüncü bölümde Özal ve siyasal liberalizm anlayışından bahsedilmiş ve liberalizme bağlı olarak Özal'ın ideolojiye ve devlete bakışı değerlendirilmiştir. Son bölümde ise, Özal dönemi liberal politikalar ve Özal sonrası dönemde liberal politikalar incelenmiştir. Devamında, görüşmeler sonucunda elde edilen bilgiler aktarılmıştır. Literatür araştırmaları içerisinde, Özal dönemine ilişkin eleştirilere çok fazla yer verilmediği görülmüştür.Öğe Duygusal emeğin iş tatmini üzerindeki etkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Selimoğlu, Damla; Aydemir, CerenSon dönemlerde özellikle hizmet sektöründe istihdam edilen bireyler duygularını bir zorunluluk olarak biçimlendirmeye çalışmakta ve duygularını bu çaba doğrultusunda göstermektedirler. Duyguların sergilenmesi sürecinde örgütlerin talepleri doğrultusunda belirlenen standartlara göre işgörenler tarafından sarf edilen çaba olarak tanımlanan duygusal emek kavramı, örgüt yönetimi için önemli hale gelmektedir. İş tatmini kavramı ise çalışanın işi ile ilgili uyumu olarak ifade edilmektedir. Aynı zamanda iş tatmini kavramı, çalışanların kurumları tarafından emeklerinin karşılığında beklentilerinin ne şekilde karşılanıp karşılanmadığını ifade etmektedir. Bu durum çalışanların sektördeki diğer örgütlere gitmemesi açısından ciddi bir rekabet ortamı da yaratmaktadır. Bu araştırmanın amacı duygusal emeğin iş tatmini üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu bağlamda çalışanların sahte duygular, derinlemesine eylem ve gizlenen duygular davranış biçimleri incelenmiş, iş tatmini kavramı ile birlikte değerlendirilmiştir. Araştırma 2023 yılında Kayseri ilinde perakende sektöründe faaliyet gösteren bir kurumun 147 çalışanı ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, duygusal emeğin iş tatmini üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. Aynı zamanda duygusal emeğin alt boyutu olan sahte duyguların da iş tatmini üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. Derinlemesine eylem ve gizlenen duygular boyutları ile iş tatmini arasında anlamlı sonuçlar elde edilememiştirÖğe Retro pazarlama-Kayseri'deki nostaljik mekanlar üzerine bir araştırma(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2017) Menge, Aziz; Sarıyer, NilsunGeçmiş ürün, hizmet ve eserlerin yeniden ele alınarak günün koşullarına uyarlanması anlamında kullanılan "Retro" her dönem varlığını sürdürmeyi başarmış ve halihazırda büyük bir kitlenin ilgisini çekmektedir. Stephen Brown tarafından ortaya atılan retro pazarlama "Bir önceki tarihsel döneme ait ürün veya hizmetin canlanması veya yeniden başlatılması" şeklinde tanımlanmıştır. Buna karşın artan küreselleşme ve teknolojik gelişmeler ile birlikte bireysel ve toplumsal zevkler de değişim göstermiş, yeniye, son teknolojiye sahip ürünlere olan talep artmıştır. Tüketim toplumları oluşmuş ve yeniyi, hep yeniyi isteyen bir algı meydana gelmiştir. Bununla birlikte postmodern yaşamda geçmişte yaşanılan anılar, yaşanmışlıklar ve bunlara duyulan aşırı sevgi ve özlem olarak tanımlanan nostaljiye olan talep, gün geçtikçe artmıştır. Ve böylece retro pazarlama, tüketicilerin geçmişe olan özlemlerini dindirme amacı ile ortaya çıkmış ve geniş bir kitleye hitap etmeyi başarmıştır. Retro pazarlamanın gelişimini incelemek ve tüketicilerin tercih sebeplerini belirlemek amacı ile gerçekleştirilen bu çalışmanın ilk bölümde kavramsal yaklaşımda bulunulmuş, ikinci bölümde ise toplanan veriler doğrultusunda analiz gerçekleştirilmiştir. Analiz içerisinde frekans dağılımlarına ve faktör analizlerine yer verilerek katılımcıların retroya yönelmelerinde etkili olan değişkenler belirlenmiştir. Bu çalışma ile birlikte retro pazarlamaya yönelimde tüketici tercihlerinin belirlenmesi amaçlanmış ve bu doğrultuda çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda da tüketicilerin retro pazarlamaya yönelmesinde etkin olan faktörler belirlenerek aktarılmıştır.Öğe Kadın kimliğinin dönüşümü ve siyasallaşması karşısında eril siyasetin söylemi: Siyasilerin Twitter paylaşımlarında kadın(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Çetinkaya, Tülin; Ulusoy, ErginKimlik kavramı süreklilik, aynılık, bir kişi ya da şeyin kendi gerçekliği, kişinin kim olduğu, kişiyi ötekilerden ayıran durumlar, nitelik ve özelliklerin bütünü başlıkları etrafında tanımlanabilen disiplinler arası bir kavramdır. Kimliğin bu dinamik özelliği onu hız ve değişim odaklı bir toplumsal yaşam düzeninde daha da önemli kılar. Kimlik kavramı siyasal açıdan ele alındığında da iktidar pratiklerinin ve politik alandaki söylemin en önemli biçimlendiricileri arasındadır. Bu çalışmada da araştırmanın odağında siyaset bilimi yer almış ve bu çerçevede çalışmanın konusu "eril siyaset" ve "kadın kimliği" kavramlarının etkileşimi ekseninde incelenmiştir. Çalışmanın temel problemi; eril hegemonyanın aracı olan cinsiyetçi dil ve söylem üzerinden siyasete yansımasının feminist ve ataerkil perspektiften incelenir olup olmadığıdır. Çalışmada eril siyasetin inşasıyla güçlenen ataerkil düzenin parametreleri incelenmiş ve bu bağlamda feminizmin kadın kimliği çıkışının eril siyaset üzerindeki yansımaları, eril siyasetin kadın ve kadın kimliğine yönelik söylemi açıklamaya çalışılmıştır. Çalışma, nitel bir araştırma olarak planlanmış ve veri kaynağı olarak araştırmanın gerçekleştirildiği tarihte %10 barajını aşmayı başaran beş siyasal partiden belirlenmiş kişilerin Twitter hesapları incelemeye alınmıştır. Bu noktada örneklemi oluşturan kişilerin seçilmesinde partideki önemleri, Twitter'daki takipçi sayıları ve Tweet sayıları dikkate alınmıştır. Toplanan veriler içerik analizinin yanı sıra tematik analize tabi tutulmuş, analizlerin gerçekleştirilmesinde Maxqda programı kullanılmıştır. Kod haritası çalışmaya dahil edilen tweetler doğrultusunda kişilerin ifadelerinde yoğun olarak belirlenen kod ise 81 tweet ile "şiddet ile mücadele"dir. Bu bağlamda Türkiye'de en çok gündeme gelen kadın sorunu 'kadına yönelik şiddettir'. Siyasette toplumun üzerinde yaşadığı gerçeklik üzerinden gerçekleştiği için çalışmamızın iki ana aksını oluşturan ataerkil ve feminist bakış açısı bu sorunu görmezden gelememiştir. Bu noktada kadına yönelik şiddetin iki farklı perspektif üzerinden dile yansıması incelenmiştir.Öğe Müşteri ilişkileri yönetiminde bireysel emeklilik sistemi uygulaması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2015) Demirkıran Erçetin, Gülizar; Sarıyer, NilsunBireysel Emeklilik Sistemi (BES); bireylerin emekliliklerinde rahat etmeleri için çalışma dönemleri boyunca düzenli olarak tasarrufta bulunmalarını sağlayan, sosyal güvenlik sistemini tamamlayan, yasayla düzenlenmiş ve yatırımcılarına vergi avantajları tanınarak özendirilmiş bir geleceğe yatırım sistemidir. Gelişen teknoloji sonucu dünya sınırların önemsiz kaldığı kocaman bir köy haline gelmiş ve söz konusu gelişmeler doğrultusunda işletmelerin, varlıklarını sürdürebilmeleri ve rekabet üstünlüğü sağlayabilmeleri için müşterileriyle bire bir ilişkiye dayalı bir pazarlama anlayışı benimseyerek müşteri ilişkileri yaklaşımlarını geliştirmeleri ve müşteri odaklı bir yönetim anlayışına sahip olmaları gerekmiştir. Bu noktada en büyük yardımcı Müşteri İlişkileri Yönetimi olmaktadır. Çünkü Müşteri İlişkileri Yönetimi, müşteri sadakatini ve memnuniyetini artırmak amacıyla müşterilerle sürekli ilişki içinde olmayı gerektiren müşteri odaklı bir pazarlama stratejisidir. Bu yaklaşıma göre işletmeler, müşterileriyle gerçek zamanlı diyaloglar geliştirebilmekte, müşterilerinin ihtiyaçlarını ve isteklerini belirleyip ona göre çözümler üretebilmekte ve müşteri memnuniyetinin ötesine geçerek müşterilerine benzersiz değerler sunabilmektedir. Bu çalışmada, müşteri ilişkileri yönetiminin, bireysel emeklilik sisteminde uygulaması kapsamında, bireysel emeklilik üyesi olan kişilerin çalıştıkları şirket ve şirketin uygulamaları hakkındaki beklentilerini ölçmeyi amaçlamıştırÖğe Karanlık üçlünün iş performansı üzerindeki etkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Tokmak, Damla; Aydemir, CerenKişilik, insanları birbirinden ayıran bir özellik olduğu gibi onların tutumlarını şekillendiren bir yapıya da sahip olduğu için gerek sosyal hayatta gerek çalışma hayatında bireyin birçok davranışını etkileyecektir. Dolayısıyla kişilik konusu hem toplumsal hayatta hem de çalışma hayatında önemli bir yere sahiptir. Bireyin kişiliğinin örgütsel açıdan önem arz etmesi ve özellikle son dönemde negatif örgütsel davranış alanının popüler hale gelmesiyle birlikte farklı kişilik kavramları gündeme gelmiştir. Bu kapsamda "Karanlık Üçlü" olarak adlandırılan "Narsisizm, Makyavelizm ve Psikopati" kavramları da önem kazanmıştır. Kişilik özellikleri ile ilgili yapılan çalışmalar uzun yıllardır literatürde yer almasına rağmen "Karanlık Üçlü" olarak isimlendirilen "Narsisizm, Makyavelizm ve Psikopati" gibi kişilik özellikleri araştırmalara yeni konu olmaya başlamıştır. Bu araştırmanın amacı karanlık üçlünün (narsisizm, makyavelizm, psikopati) iş performansı üzerindeki etkisini belirlemektir. Araştırma farklı sektörlerde çalışan 404 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre narsisizmin iş performansı üzerinde pozitif ve anlamlı bir etkiye sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Diğer taraftan karanlık üçlü kişilik özelliklerinden makyavelizm ve psikopatinin iş performansı üzerinde anlamlı bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.Öğe Hatay'ın anavatana katılması ve bunun dünden bugüne Türkiye-Suriye ilişkilerine etkileri(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Aydoğan, Aydın; Ulusoy, ErginBu tez çalışması, Hatay'ın anavatana katılmasına kadar geçen sürede hangi siyasi ve politik hadiselerin ne şekilde cereyan ettiğini tarihsel kronolojiye göre ortaya koymayı ve buradan hareketle Türkiye ile Suriye ilişkilerine günümüze dek nasıl etki ettiğini göstermeyi amaçlamıştır. Hatay Sorunu, Atatürk'ün sağlığının son günlerine sonuçlandırmak için çaba sarfettiği konu olmuştur. Hatay'ın Fransızlar tarafından işgali sonrası Türkiye'nin Suriye ve Fransa ile karşı karşıya gelmesi, Fransa'nın II. Dünya Savaşı'na giden dünya ortamında Orta Doğu'daki çıkarlarının zarar görmemesini istememesi nedeniyle boyut değiştirmiş, Hatay bağımsızlığını ilan etmesinin ardından ikinci bir referandum ile Türkiye'ye katılma kararı almıştır. Böylece Hatay Sorunu da fiilen çözülmüştür. Ancak ne var ki Hatay Sorununun yarattığı bölgesel etkiler bugüne dek sürmüş gerek Soğuk Savaş dönemi konsepti gerek su sorunu gerekse de terör örgütleri üzerinden Hatay Sorunu ile atılmış olan iki ülke arasındaki gerginlik bugüne kadar sürmüştür. Bu tez çalışması, Hatay Sorununun bugünkü uluslararası ilişkilere etkilerini, "Ortadoğu'da tarihsel sorunlar canlılığını ve etkisini her zaman korur ve bölgede yaşanan tüm güncel sorunlar, bu eski sorunlardan beslenir" varsayımı üzerinden ele almaktadır. Bu doğrultuda basılı kitaplar ve internet ortamındaki makaleler ile haberler değerlendirilmiştir. Çalışma konunun güncelliği ve kamu oyundaki yansımalarının boyutu dolayısıyla önem taşımaktadır.Öğe Örgütsel sinizmin tükenmişlik üzerindeki etkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Dalbudak, Sedef; Aydemir, Cerenİşletmelerin varlıklarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri ve rekabetin hızla arttığı günümüzde insan faktörüne dayalı ortaya çıkan olay ve olguları anlamlandırmaları son derece önemlidir. Son dönemlerde işletme içerisinde insan davranışlarını etkileyen faktörler arasında örgütsel sinizm ve tükenmişlik kavramları görülmektedir. Örgütsel sinizm, belli bir bireye, gruba veya kuruma yönelik hissedilen şüphecilik ve güvensizliğin beraberinde getirdiği hayal kırıklıkları, aldatılma hissi ve kişisel çıkarların önde tutulduğunu hissetme gibi duygulara neden olan bir kavramdır. Tükenmişlik ise uzun süre stres altında kalan bireyin içsel kaynaklarında tükenme durumuna gelmesi diğer bir ifadeyle kronik bir gerginliktir. Bireyde görülen örgütsel sinizmin zamanla tükenmişliğe yol açtığı görülmüştür. Bu çalışmanın temel amacı ise örgütsel sinizmin tükenmişlik üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda Kayseri ilinde hizmet sektöründe çalışan 268 kişi ile araştırma gerçekleşmiştir. Nicel araştırma yöntemi kullanılarak yapılan çalışmanın veri toplama yöntemi anket tekniğidir. Hipotezler, SPSS paket programı kullanılarak test edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, örgütsel sinizmin tükenmişliğin üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. Örgütsel sinizmin alt boyutu olan bilişsel boyutun tükenmişlik üzerinde anlamlı bir etkisi yokken, örgütsel sinizmin alt boyutu olan duyuşsal ve davranışsal boyutun tükenmişlik üzerinde anlamlı bir etkisi vardır.Öğe Türkiye'de dijital bankacılık kullanım oranlarının düşük olma nedenleri(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Dikici, Hasan; Köse, ErkanBanka müşterileri bankacılık işlemlerini gerçekleştirirken geleneksel banka şubeleri yanında dijital bankacılık kanallarını kullanarak da işlemlerini gerçekleştirebilmektedir. Müşteriler dijital kanallar aracılığı ile geleneksel banka şubelerinden yapılabilen tüm işlemleri yapabilmektedir. Durum böyle olduğu halde ülkemizde dijital bankacılık kanalları kullanım oranlarının istenilen seviye olmadığı gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı Türkiye'de dijital bankacılık kullanım oranlarının düşük olma nedenlerini ortaya çıkartmaktır. Bu kapsamda araştırma Kayseri, Nevşehir ve Yozgat illerinden işlemlerini yüz yüze yapmayı tercih eden Türk Ekonomi Bankası, Akbank ve İng bank müşterileri içerisinden rastgele örneklem tekniği ile seçilen 471 kişiyle gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar insanların dijital bankacılıktan uzak durma nedenlerinin temelde iki faktör altında toplanabileceğini; eğitim, yaş ve gelirin dijital bankacılık kullanım oranlarını etkiyeten önemli faktörler olduğunu göstermiştir.Öğe Kredi Temerrüt Takası (CDS) primleri ile BİST endeksleri arasındaki ilişkinin incelenmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Gürsoy, Begüm; Gözbaşı, OnurFinansal piyasalarda kullanılan ve en çok tercih edilen kredi türev araçlarından biri Kredi Temerrüt Takası (Credit Default Swap) primleridir. Bu çalışmanın amacı Türkiye'nin CDS primleri ile BİST 100 endeksi ve ana sektör endeksleri (BİST Hizmet, BİST Mali, BİST Sinai) arasındaki etkileşimin incelenmesi ve olası etkileşimin ana sektör endekslerinde farklılaşıp farklılaşmadığının araştırılmasıdır. Çalışmada Ocak 2016- Eylül 2021 dönemine ait haftalık veri seti ile eşbütünleşme ve nedensellik analizleri gerçekleştirilmiştir. ARDL test sonuçları CDS primleri ile BİST endeksleri arasındaki uzun dönemli ilişkiyi tespit ederken, elde edilen hata düzeltme katsayıları söz konusu ilişkiyi teyit etmektedir. Ayrıca BİST 100, BİST Hizmet ve BİST Sinai endekslerinden CDS primlerine tek yönlü nedensellik tespit edilmiştir.Öğe Sosyal medya pazarlamasının marka denkliğine etkileri: Lüks moda markası üzerine bir uygulama(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2017) Ildız, Mesut; Uyar, KumruBu çalışma lüks moda markalarının sosyal medya pazarlama faaliyetlerinin niteliklerini belirlemek ve bu algılanan niteliklerin, marka denkliği ve satın alma niyetiyle arasındaki ilişkileri incelemek amacıyla, marka denkliğinin demografik özelliklerden oluşan bağımsız değişkenlerin (Medeni Durumun Etkisi, Yaşın Etkisi, Cinsiyet Etkisi, Eğitim Seviyesinin Etkisi, Gelir Etkisi) ile "algılanan kalite", "farkındalık", "çağrışım", "bağlılık" ilişkilerini tespit etmek için 9 ayrı ölçekten oluşan anket ölçme aracı kullanılmıştır. Anket Nuh Naci Yazgan Üniversitesi lisans ve lisansüstü öğrencilerine, ve sosyal medya üzerinden google formlarda oluşturulan anket formuyla yapılmıştır. Anket sonucunda elde edilen bulgular IBM SPSS 16.0 paket programında analiz edilmiştir. Bu çalışmanın bulguları, lüks markaların müşterilerinin gelecekteki satın alma davranışını tahmin etmesi ve kendi varlıklarını ve pazarlama faaliyetlerini yönetebilmesi amacıyla kullanılabilir. Marka denkliğinin, demografik özelliklerden oluşan bağımsız değişkenlere etkilerinin anlamsız olduğu, "algılanan kalite", "farkındalık", "çağrışım", "bağlılık" arasında anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir.Öğe Hizmet kalitesi ve marka bağlılığı arasındaki ilişki: Şehirlerarası yolcu taşımacılığı sektöründe bir uygulama(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2019) Karakuş, Aslıhan; Uzunoğlu, HayrettinTeknolojik gelişmeler ve artan refah seviyesi gibi nedenler tüketicilerin istek ve beklentilerinde değişimlerin oluşmasına sebep olmuştur. Günümüzde işletmelerin temel hedefi markalarına bağlı müşteriler kazanmaktır. Her bir işletme marka bağlılığı oluşturabilmek adına rakip işletmelerden farklı stratejiler geliştirerek sektörlerinde öncü işletme olmayı hedeflemektedir. Sektörde öncü işletme olmanın ve rekabet avantajı elde etmenin önemli bir yolu ise üretilen her bir ürün veya hizmetin kaliteli olmasından geçmektedir. Bu çalışmada ana amaç hizmet kalitesi ile marka bağlılığı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Çalışmanın diğer amacı ise hizmet kalitesi ile marka bağlılığı arasındaki ilişkinin çalışmaya katılanların demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemektir. Bu çalışmanın birinci bölümünde hizmet kalitesi konusu hakkında detaylı olarak bilgi verilirken, ikinci bölümde ise marka bağlılığı konusu hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde ise hizmet kalitesi ile marka bağlılığı arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu ikili arasındaki ilişkinin çalışmaya katılanların demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediğini tespit etmek amacıyla 250 üniversite öğrencisi ile yüz yüze anket çalışması yapılmıştır. Çalışma sonucunda hizmet kalitesi ile marka bağlılığı arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu saptanmıştır.Öğe Pandeminin Kapadokya'daki sıcak hava balonu sektörüne etkisinin incelenmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Bıyık, Hatice; Gözbaşı, OnurDoğal ve kültürel güzellikleri ile dünyada eşi benzeri olmayan Kapadokya bölgesi, ülkemizin önde gelen turizm bölgelerinden biridir. Bölgenin eşsiz tarihi özellikleri ve doğal güzelliklerinin yanı sıra, kültürel aktiviteleri ve ulaşım kolaylığı gibi unsurlar sebebiyle gerek yurt içi gerekse yurt dışı turizminin odak noktası haline gelmiştir. Peri bacaları, vadileri, akarsuları, tarihi kaya evleri ve kiliseleri gibi birçok özelliğinden dolayı UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Kapadokya bölgesinin havadan balon ile gözlenmesi, bölgeyi ülkemizin en önemli sıcak hava balonu uçuş merkezi haline getirmiştir. 2020 yılında başlayan küresel korona virüs (Covid-19) tüm dünyayı etkisi altına alan bir salgın haline gelmiştir. Covid-19 salgını havacılık ve turizm sektörü başta olmak üzere birçok sektörü olumsuz yönde etkilemiştir. Pandemiyle birlikte uçuşlar durduğu için en çok etkilenen sektörlerden biri de Kapadokya'daki sıcak hava balonu sektörü olmuştur. Bu çalışmanın amacı, pandeminin Kapadokya'daki sıcak hava balonu sektörü üzerindeki etkilerini ekonomik yönden incelemektir. Bu amaçla, Ağustos 2020-Mart 2022 tarih aralığındaki günlük veriler kullanılarak, eşbütünleşme ve nedensellik analizleri yöntemleri kullanılmıştır. Çalışmada, Kapadokya Slot Hizmet Merkezinden alınan bölgedeki balon uçuş verileri ile T.C. Sağlık Bakanlığından alınan pandemiden etkilenen kişi verilerinden yararlanılmıştır. Uzun dönemli ilişkiye bakıldığında, ölen kişi sayısının ve iyileşen kişi sayısının uçuş sayılarını etkilediği görülmüştür. Ölüm oranın artması insanların uçuştan uzaklaşmasına neden olduğu tespit edilmiştir. Kısa dönemli ilişkide de değişkenler arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Çalışma sonucunda, ölen ve hasta kişi sayılarının uçuşları olumsuz yönde etkilediği, iyileşen kişi sayısının ise uçuşları olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir.