Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Yaban mersini (Vaccinium myrtillus) ekstraktlarının MDA-MB-231 hücre hattına etkisinin araştırılması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Beştepe, Kevser; Nisari, MustafaGünümüzde yaygın bir hastalık haline gelen kanser, en önemli kronik sağlık sorunlarından birisidir. Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre yılda 18.1 milyon insana kanser teşhisi koyulmuş, 2018 yılında 9.6 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Günümüzde kansere karşı mevcut tedavilerde; kemoterapi, radyoterapi, cerrahi ve kimyasal olarak üretilmiş ilaçlar bulunmaktadır. Tanı yöntemleri ve tedavilerindeki hızlı gelişmelere rağmen uygulanan ilaçlara direnç ve metastaz başarılı tedavinin önündeki başlıca engellerdir. Bu nedenle, kansere karşı alternatif tedavilere ve terapilerin kullanılmasına odaklanılmaktadır. Bu çalışmada Artvin ilinden temin edilen yaban mersin meyvesinden elde edilen ekstrelerin MDA-MB-231 hücreleri üzerine etkileri araştırıldı. Yaban mersini ekstreleri 40, 80, 100, 200 µl dozları kullanılarak pilot çalışmalar yapıldı. Sonuç olarak 40 ve 80 µl dozları etkili doz olarak belirlendi. Belirlenen dozlarının MDA-MB231 hücreleri üzerindeki in vitro etkisini incelemek için 24 ve 48 saatlik kültür periyodu sonrasında hücreler, Annexin V ve hücre döngüsü olmak üzere iki farklı analize tabi tutuldu. Çalışmamızda yaban mersini ekstrelerinin MDA-MB-231 hücreleri üzerinde 24 ve 48 saatlik kültür sonunda 40 µl ve 80 µl apopitozu artırdığı, sitotoksik etkisinin olduğu ve hücre proliferasyonunu azalttığı sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmamıza göre yaban mersini meyvesinin kansere karşı uygun bir tedavi edici ajan adayı olabilir ve yapılan bu araştırmanın kanser araştırmalarına katkıda bulunabilir.Öğe Fitness merkezlerinde egzersiz yapan sporcuların besin seçimi, besinsel ergojenik destek kullanımı ve sosyal görünüş kaygısının değerlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Ünal, Gizem; Aykut, MuallaBu çalışmanın amacı, Karabük spor salonlarında egzersiz yapan bireylerin; besin seçimlerini etkileyen faktörleri, besinsel ergojenik destek kullanımını ve sosyal görünüş kaygı düzeylerini belirlemektir. Araştırma, Karabük Merkezde düzenli olarak faaliyet gösteren altı spor salonu arasında çalışmaya izin veren iki spor salonunda gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın katılımcıları bu spor salonlarına üye olan 365 gönüllü katılımcıdan oluşmaktadır. Beş bölümden oluşan anket yüz yüze görüşme tekniği ile uygulanmıştır. Katılımcıların besin seçim faktörleri Besin Seçim Anketi (FCQ) ile, sosyal görünüş kaygı düzeyleri ise Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği (SGKÖ) ile belirlenmiştir. Bu çalışmada, katılımcıların %47,9'u kadın, %52,1'i erkektir. Yaş ortalaması 26,1±7,7 yıl ve beden kütle indeksi (BKİ) ortalaması 24,6±4,14 kg/m² olarak hesaplanmıştır. Bireylerin egzersiz amaçlarının en yüksek oranda; sağlığı korumak (%78,6), kas gücünü ve yağsız kas hacmini artırmak (%74,5) ve formda kalmak (%73,7) olduğu ortaya çıkmıştır. Katılımcıların %28,5'inin uyguladığı bir diyet olduğu saptanmıştır. En çok uygulanan diyetler sırasıyla; dengeli beslenme (%59,6), yüksek proteinli diyet (%9,6) ve aralıklı oruç (%8,6) olarak belirlenmiştir. Katılımcıların %56,2'sinin 3 ana öğün, %36,2'sinin ise 3 ana öğünden daha az tükettiği saptanmıştır. Katılımcıların besin seçimlerini etkileyen en önemli faktörlerin, vücut ağırlığı kontrolü (3,09±0,88), sağlık (3,07±0,64) ve ulaşılabilirlik (2,86±0,74) olduğu tespit edilmiştir. En az önemli faktör puanının ise etnik faktörler (2,13±0,85) olduğu saptanmıştır. Besin seçimi faktörlerinden; besinsel içerik (p=0,008) ve vücut ağırlığı kontrolü (p<0,001) ölçek puanları, ergojenik destek kullananlarda kullanmayanlara göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Ayrıca SGKÖ puanı ile besin seçimi faktörlerinden vücut ağırlığı kontrolü ölçek puanı arasında pozitif yönlü zayıf bir korelasyon olduğu tespit edilmiştir (p<0,001). Katılımcıların %45,5'inin besinsel ergojenik destek kullandığı belirlenmiştir. Ergojenik destek kullanma oranı erkeklerde %49,5, kadınlarda ise %41,1 olarak bulunmuştur. Katılımcıların ortalama 2,5±1,5 adet ergojenik destek kullandığı tespit edilmiştir. Kullanılan ortalama ergojenik destek sayısı erkeklerde (2,7±1,5) kadınlara göre (2,3±1,5) daha yüksek bulunmuştur (p=0,015). Ek olarak, erkek katılımcıların whey proteinleri, dallı zincirli amino asitler (BCAA), glutamin, kreatin, arginin ve karnitin kullanım oranlarının daha yüksek olduğu, kadın katılımcıların ise protein bar ve soya proteinleri kullanım oranlarının daha yüksek olduğu anlaşılmıştır (p<0,05). Aylık ortalama besin desteği harcaması (208,3±126,9 TL) erkek katılımcılarda (243,1±129,3 TL) kadın katılımcılardan (162,9±108,9 TL) daha yüksek bulunmuştur (p<0,001). Ortalama SGKÖ puanı 32±17,4 olarak hesaplanmıştır. Erkek katılımcıların SGKÖ puanının (35,8±19,1) kadınların SGKÖ puanından (27,9±14,2) daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,001). Ayrıca ergojenik destek kullananların (37,4±18,8) kullanmayanlara göre (27,5±14,7) daha yüksek SGKÖ puanına sahip olduğu saptanmıştır (p<0,001). Sonuç olarak, besin seçimi ve ergojenik destek kullanımı konusunda profesyonel destek sağlamak ve dengeli bir beslenme programı oluşturmak için spor salonlarında diyetisyen istihdamı önerilmektedir.Öğe Yemeyle-ilgili eko-kaygı anketinin türkçe uyarlaması: geçerlik ve güvenilirlik çalışması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Saban, Gaye; Çapar, Aslı GizemBu çalışma eko-kaygı seviyesini ve yeme ile ilgili davranışlardaki değişiklikleri taramak için kısa, doğrulanmış bir araç olan 'Eating-Related Eco-Concern Questionnaire' ölçeğinin (Yemeyle-İlişkili Eko-Kaygı Anketi) Türkçeye çevrilmesi, kültürlerarası uyarlanmasının sağlanması, güvenilirlik ve geçerlilik psikometrik özelliklerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Kasım 2023- Şubat 2024 tarihleri arasında çalışmaya katılmaya gönüllü olup Mersin'de yaşayan 18-65 yaş arası katılımcılarla gerçekleştirilmiştir. Veriler yüz yüze toplanmıştır. Açıklayıcı faktör analizi için 200 kişi ve doğrulayıcı faktör analizi için de 242 kişi olmak üzere toplam 442 kişi örneklem grubunu oluşturmuştur. Ölçeğin dil geçerliliği çeviri-geri çeviri yöntemi ile sağlanmıştır. Kapsam geçerliliğini değerlendirmek amacıyla Davis tekniğiyle KGO ve KGİ değerleri 1 olarak hesaplanmış olup bu değerler kapsam geçerliliği için yeterli görülmüştür. Ölçeğin yüzey geçerliliğini sağlamak amacıyla 40 kişi üzerinde pilot çalışma yapılmıştır. Ölçeğin yapı geçerliliği AFA ve DFA ile saptanmıştır. AFA sonucunda tüm istatistiklerin yeterli düzeyde olduğu 3 faktörlü bir yapının varlığı görülmüştür. Bu yapı DFA analizi ile başka bir örneklem (katılımcı grubu) ile ayrıca test edilmiştir. Tüm indekslere göre verinin modele uyumlu olduğu başka bir deyişle verinin modeli doğruladığı çıkarımında bulunulmuştur. DFA çalışmasına dahil olan 106 kişi ile test tekrar uygulanmıştır ve test-tekrar test tutarlılığı ICC istatistikleri ile incelenmiştir. Faktör 2 için görece düşük olsa da diğer faktörler ve toplam ölçek skoru için yeterli düzeyde (>0,70) olduğu görülmüştür. Yukarıda ele alınan madde analizi, AFA, DFA ve test-tekrar test sonuçları tümel olarak değerlendirildiğinde ölçeğin geçerli ve güvenilir olduğu özellikle toplam ölçek skoru kullanımı bakımından çok iyi düzeyde istatistikler hesaplandığı görülmektedir. Değişen iklimle ilgili endişeler nedeniyle yetişkinlerin gıda seçimleri yaparken ekolojik etkiyi ne ölçüde dikkate aldıklarını değerlendiren, 10 maddelik bir ölçek olan Yemeyle-İlişkili Eko-Kaygı Anketi Türkçeye uyarlanmış geçerli ve güvenilir bir ölçektir.Öğe Tip II diyabetlilerde sağlık okuryazarlığı ve glikoz profili arasındaki ilişki(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Gökçen Abban, Aybüke; İnanç, NerimanBu kesitsel çalışma Muğla'da bir Aile Sağlığı Merkezi'ne başvuran en az bir yıllık Tip 2 Diabetes Mellitus (T2DM) tanılı hastalar arasından randomize seçilen 90 hastanın sağlık okuryazarlığı düzeyleri ile glisemik kontrol durumları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yürütüldü. Hastaların sosyodemografik özellikleri ve antropometrik ölçümleri araştırmacı tarafından yüz yüze, biyokimyasal bulguları hasta veri sisteminden elde edildi. Ayrıca Sağlık Okuryazarlığı ölçeği kullanılarak hastaların aldıkları puanlara göre zayıf, orta, iyi ve çok iyi olarak gruplandırıldı. Hastalardan elde edilen sosyodemografik özellikler, antropometrik ölçümler, biyokimyasal bulgular bu gruplamaya göre değerlendirildi. Yaşları 60 (54-62) yıl olan hastaların %52,2'si kadın, %47,8'si erkek, %7,8'i birinci derecede obez, %36,7'si lise mezunu ve %5,56'nın sağlık okuryazarlık düzeyi zayıf, %53,33'nin ise çok iyi idi. Sağlık okuryazarlığı orta olanların serum açlık kan şekeri (AKŞ), düzeyleri iyi ve çok iyi olanlardan, Hemoglobin A1c (HbA1c) düzeyleri, zayıf, iyi ve çok iyi olanlardan yüksekti. T2DM'li hastaların AKŞ düzeyleri ile fonksiyonel sağlık okuryazarlığı (r -0,220, p=0,037) ve iletişimsel sağlık okuryazarlığı puanları (r_0,222, p=0,036) arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki vardı. Hastaların serum HbA1c (%) düzeyleri arttıkça, fonksiyonel sağlık okuryazarlığı puanlarında anlamlı azalma olduğu saptandı (r=-0,308, p=0,003). Ayrıca, hastaların serum düşük dansiteli lipoprotein (LDL mg/dL) düzeyi ile iletişimsel sağlık okuryazarlığı puanları (r=0,030, p=0,779) arasında negatif bir ilişki vardı. Karıştırıcı faktör olarak yaş, cinsiyet ve eğitim durumu ile ilgili düzenlemede yapılmadan Model 0'da fonksiyonel okuryazarlık puanının AKŞ'de 0,220, HbA1c'de 0,302 birim; olası karıştırıcı faktörlerin düzeltildiği Model 1'de ise AKŞ'de 0,247, HbA1c 0,346 birimlik azalmaya neden olduğu görülmüştür (p<0,05). Çalışma sonucunda T2DM'li hastalarda sağlık okuryazarlığının glisemik kontrolde etkili olduğu vurgulandı ve diyabetli hasta eğitiminin gerekliliği ortaya kondu.Öğe İrritabl Bağırsak Sendromu olan hastalarda ortorektik eğilimlerin ve diyet kalitesinin yaşam kalitesiyle ilişkisinin değerlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Kip, Merve; Kaya, Neşe; Çapar, Aslı GizemBu araştırma, İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS) olan hastaların ortorektik eğilimlerinin, gastrointestinal sistem semptom şiddetininin ve diyet kalitesinin yaşam kalitesine etkisini değerlendirmek amacıyla yürütülmüştür. Araştırma verileri 1 Haziran 2023-31 Temmuz 2023 tarihleri arasında, "online anket yöntemi" kullanılarak toplanmıştır. Hastaların enerji ve besin ögesi alımları, 24 saatlik besin tüketim kayıt yöntemi kullanılarak saptanmıştır. Verilerin toplanmasında; yaşam kalitesinin değerlendirilmesi amacı ile "İBS-Yaşam Kalitesi Ölçeği (İBS-YK)", ortorektik eğilimlerinin değerlendirilmesi için "Ortoreksiya Nervoza-11 (ORTO-11)", gastrointestinal semptomların değerlendirilmesinde ise "İBS-Semptom Şiddet Skoru (İBS-SŞS)", diyet kalitesinin değerlendirilmesi için "Sağlıklı Yeme İndeksi-2015 (SYİ)" kullanılmıştır. Çalışmaya katılan hastaların % 90,91'ını kadınlar oluşturmaktadır ve %57,02'si 18-30 yaş aralığındadır. Bireylerin İBS tanısı sonrasında %70,25'i diyetinde değişiklik yaptığını ve bunların %54,11'i diyetisyen desteği aldığını belirtmiştir. En sık yapılan diyetler glutensiz, düşük FODMAP ve laktozsuz olarak belirtilmiştir. Diyet uygulayan bireylerin SYİ puanları uygulamayanlara göre daha yüksektir (p=0,013). Hastaların SYİ skor ortalamalarının 49,90±14,42 olduğu saptanmıştır. İBS'li bireylerin İBS-YK ve ORTO-11 puanları arasında pozitif ilişki bulunmuştur (r=0,2538, p=0,005). İBS-YK ile İBS-SŞS arasında negatif yönlü ilişkili olduğu bulunmuştur (r=-0,6572, p<0,001). Sonuç olarak, İBS hastalarının ortorektik eğilimleri ve semptom şiddetleri arttıkça yaşam kaliteleri azalmaktadır. İBS hastalarına semptomları azaltmaya yönelik eliminasyon diyetleri planlanırken ortorektik eğilimlerin göz önünde bulundurulması yaşam kalitesinin artırılması açısından önemlidir.Öğe I?rritabl bag?ırsak sendromunda (I?BS) du?s?u?k fermente oligosakkarit, disakkarit, monosakkarit ve polioller (FODMAP) ve glütensiz diyetin beslenme durumu, yas?am kalitesi ve gı?s semptomları u?zerine etkilerinin deg?erlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Somtaş, Adeviye; Çapar, Aslı GizemBu araştırma, İBS'de düşük FODMAP ve glütensiz diyetin beslenme durumu, yaşam kalitesi ve GİS semptomları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla 18-65 yaş aralığındaki 55'i kadın 8'i erkek olmak üzere toplam 63 hasta ile yürütülmüştür. Her grupta 21 kis?i olmak u?zere İBS hastaları, kontrol gurubu, düşük FODMAP diyeti grubu ve glütensiz diyet grubu olmak u?zere u?c? gruba ayrılmıs? ve dört hafta arayla toplamda iki kez go?ru?s?meye c?ag?ırılmıs?tır. Bireylerin genel o?zellikleri ve beslenme alıs?kanlıkları sorgulanmıs?, yapılan her bir go?ru?s?mede üç günlük geriye dönük besin tüketim kaydı ve antropometrik ölçümler alınmıştır. İBS Yas?am Kalitesi O?lc?eg?i (İBS-YKÖ), İBS Semptom S?iddet Skoru (İBS-SSS), İBS Görsel Analog Skala (İBS-VAS) ve Bristol Dıs?kılama Skalası Formu uygulanmıs?tır. Düşük FODMAP diyet ve glütensiz diyet grubunda diyet müdahalesi sonrasında İBS-SSS puanları öncesine göre daha düşük bulunurken (p<0,05), Düşük FODMAP diyet ve glütensiz diyet grubunda diyet müdahalesi sonrasında I?BS-YKÖ puanları diyet müdahalesi öncesine göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Müdahale sonrasında düşük FODMAP diyet ve glütensiz diyet grubunda müdahale öncesine göre İBS-VAS; karın ağrısı, konstipasyon durumu, şişkinlik ve gaz, psikolojik durum ve gastrointestinal problemler için verdikleri yanıtlarda meydana gelen iyileşme anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Glütensiz diyet grubunda müdahale sonrası İBS-VAS; diyare durumu değerinde de müdahale öncesine göre iyileşme anlamlı bulunmuştur (p<0,05). İrritabl Bağırsak Sendromu hastalarında hem düşük FODMAP diyeti hem de glütensiz diyetin semptomlar ve yaşam kalitesi üzerine olumlu etkileri olduğu görülmüştür.Öğe Yoğun Bakım Hastalarının Enerji ve Besin Ögeleri Tüketimlerinde Ne Kadar Hedefe Ulaşılıyor: İndirekt Kalorimetre(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Haspolat, Didem Aybike; Çapar, Aslı Gizem; Göktürk, ŞuleYoğun bakım hastalarında bazal enerji harcamalarının ölçülmesinde indirekt kalorimetre (IC) altın standart olarak görülmektedir. Bu çalışma, Kayseri Şehir Hastanesi yoğun bakım ünitelerinde(YBÜ), mekanik ventilasyon desteği alan stabil YBÜ hastalarının bazal enerji harcamalarının ölçülmesinde indirekt kalorimetre ile ölçümü, çeşitli formüller ile hesaplanan tahmini enerji gereksinim değerleri ve günlük enerji alımlarının karşılaştırılması amacıyla planlanmıştır. Ayrıca hastaların hastanede enteral veya parenteral olarak aldıkları beslenme planları ile yapılan ölçümlerin (IC, HB formülü ve ESPEN rehber önerisi) değerlendirilmesi de amaçlanmıştır. Çalışma, 42'si (%60) erkek, 28'i (%40) kadın olmak üzere 70 hasta üzerinde yürütülmüştür. 38 hastaya 15 dakika süreyle indirekt kalorimetre ölçümü yapılmıştır. Aynı zamanda Harris Benedict formülü ile bazal enerji harcaması ölçülmüştür. 32 hastaya ise Harris Benedict formülü uygulanmıştır. Hastaların anket formu uygulanarak demografik özellikleri, antropometrik ölçümleri, yoğun bakım sürecine ilişkin bilgileri, hastaların beslenme planları ve kan bulguları kaydedilmiştir. Hastaların, hastalık ve mortalite durumlarını değerlendirmek için Sıralı Organ Yetmezliği Değerlendirmesi (SOFA) ve Akut Fizyoloji Ve Kronik Sağlık Değerlendirmesi (APACHE II) skorları; nütrisyonel risk durumlarını belirlemek için PNI ve m-Nutric skorları kullanılmıştır. ESPEN rehber önerisinde (25-30 kkal/gün) bulunan enerji gereksinim formülüyle elde edilen değer (1812,50 (1586.75- 2156,25)), İndirekt kalorimetre ile ölçülen bazal enerji harcaması değeri (1470,00 (1243,00- 1848,25)) ve Harris Benedict formülü ile hesaplanan bazal enerji harcaması değerine (1765,00 (1630,75-2042,00)) göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Çalışma sonucunda; indirekt kalorimetre ile ölçümü yapılan bazal enerji harcamasının formüllere oranla daha düşük çıktığı; yani bireysel sonuçların spesifik ölçümlerin formüllerden daha farklı olduğu ve hastaların beslenme durumlarını etkileyebilecek olması sebebiyle her hastaya özgün kullanılmalıdır.Öğe Bir üniversite yemekhanesinde yemek hizmetlerinden yararlanan öğrencilerin diyet akrilamid maruziyetinin değerlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Küçüksüllü, Elmas Kübra; Aytekin Şahin, Gizem; Öztürk, DilşadBu çalışmanın amacı, bir üniversite yemekhanesinde öğrencilere servis edilen yemeklerin akrilamid düzeyini belirlenmek ve eş diyet yöntemini kullanarak öğrencilerin diyet akrilamid maruziyetini değerlendirmektir. Çalışma 13-26 Mayıs 2024 tarihleri arasında bir üniversite yemekhanesinde gerçekleştirilmiştir. İki haftalık süreçte araştırmacı tarafından, yemekhanede öğle ve akşam öğünlerinde servis edilen tüm yemeklerden ve ekmeklerden toplam 125 adet örnek toplanmıştır. Yemekhanede kısmi seçmeli menü sağlandığı için menüler "Menü-1" (çorba, ana yemek, yardımcı yemek ve tamamlayıcı yemek) ve "Menü-2" (çorba, alternatif yemek, yardımcı yemek ve tamamlayıcı yemek) olarak sınıflandırılmıştır. Her iki menü için de akrilamid içerikleri ve diyet akrilamid maruziyetine katkıları belirlenmiştir. Toplanan örneklerin ekstraksiyonu yapıldıktan sonra Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografisi (HPLC) cihazında iki tekrarlı olacak şekilde analiz edilmiştir. Tespit sınırı (LOD) 5,87 µg/kg ve ölçüm sınırı (LOQ) 17,80 µg/kg olarak belirlenmiştir. Maruziyetin olduğundan fazla tahmin edilmesini önlemek amacıyla LOQ değerinin altında akrilamid konsantrasyonuna sahip numunelerin akrilamid maruziyetine katkıları göz ardı edilmiştir. Her iki menünün üniversite öğrencilerinin diyet akrilamid maruziyetine katkısı benzer bulunmuştur (p>0,05). Analiz edilen numuneler içerisinde en yüksek düzeyde akrilamid içeriğine sahip olan yemekler peynirli milföy böreği (659,89 µg/kg) ve patates kızartma (369,57 µg/kg) olmuştur. Her iki menünün seçiminde de kadınların (0,42 µg/kg/gün) erkeklere (0,34 µg/kg/gün) göre daha yüksek düzeyde akrilamide maruz kaldığı belirlenmiştir. Uzun vadeli maruziyet tahmini için kullanılan maruz kalma marjı (MOE) yaklaşımında; nörotoksik etkiler için hesaplanan MOE değerlerinin 125'in üzerinde, karsinojenik etkiler için hesaplanan MOE değerlerinin ise 10.000'in altında olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, servis edilen menülerin üniversite öğrencilerinde karsinojenik etkiler için potansiyel bir risk oluşturabileceği görülmüştür.Öğe Nutri-score besin etiketinin yurtta kalan üniversite öğrencilerinin besin seçimine olan etkisinin incelenmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Altun, Hande; Başmısırlı, Eda; Aytekin Şahin, GizemBu c?alıs?ma, Nutri-Score'un, yurtta kalan üniversite öğrencilerinde, u?ru?nu?n algılanan sag?lığı, tadı ve satın alma niyetine olan etkisini değerlendirmek amacıyla planlanmıştır. Ayrıca hedonik açlığın besin seçimine olan etkisinin deg?erlendirilmesi de amaçlanmıştır. Çalışma, 166'sı (%76,5) kadın, 51'i (%23,5) erkek olmak üzere 217 birey u?zerinde yu?ru?tu?lmu?s?tu?r. Katılımcılara, online anket formu uygulanarak, sosyo-demografik özellikleri, besin etiketlerine yönelik tutumları, besin etiketlerine dikkat etme durumları, beslenme alışkanlıkları, hedonik açlık durumları ve ürünlerin Nutri-Score etiketli ve etiketsiz durumlarına verdikleri cevaplar değerlendirilmiştir. Hedonik ac?lık durumu, Besin Gu?cu? O?lc?eg?i ile saptanmıştır. Analiz sonucunda, "B" harfli üründe, algılanan sağlık için olumlu yönde fark görülürken (p<0,05), algılanan tat ve satın alma niyeti için fark görülmemiştir (p>0,05). "E" harfli üründe, algılanan sağlık, algılanan tat ve satın alma niyetinde olumlu yönde fark görülürken (p<0,05), "C" harfli üründe ise olumsuz yönde fark görülmüştür (p<0,05). Katılımcıların 187'sinde (%86,17) hedonik açlık saptanmıştır. Hedonik açlığı olan bireylerde, "B" harfli üründe, algılanan sağlık için olumlu yönde fark görülürken (p<0,05), algılanan tat ve satın alma niyetinde fark görülmemiştir (p>0,05). "E" harfli üründe, algılanan sağlık, algılanan tat ve satın alma niyetinde olumlu yönde fark görülmüştür (p<0,05). "C" harfli üründe ise algılanan sağlık, algılanan tat ve satın alma niyetinde olumsuz yönde fark görülmüştür (p<0,05). Hedonik açlığı olmayan bireylerde, "B" harfli üründe, algılanan sağlık için olumlu yönde fark görülürken (p<0,05), algılanan tat ve satın alma niyetinde fark görülmemiştir (p>0,05). "E" ve "C" harfli ürünlerde ise, algılanan sağlık, algılanan tat ve satın alma niyetinde fark görülmemiştir (p>0,05). Sonuç olarak, Nutri-Score'un ve hedonik açlığın besin seçimlerinde etkili olduğu görülmüştür. Nutri-Score'un Türkiye'de kullanılması, sağlıklı besin seçimlerini teşvik ederek beslenme alışkanlıklarını olumlu yönde etkileyebilir.Öğe Üniversite öğrencilerinde antropometrik ölçümler ile karbonhidrat kalite indeksi arasındaki ilişki(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Uysal, İlknur Yürüsoy; İnanç, NerimanBu çalışma, Erzurum Merkez'deki Kredi Yurtlar Kurumuna ait bir yurtta kalan 330 erkek öğrencinin antropometrik ölçümler ile karbonhidrat kalite indeksi (KKİ) arasındaki ilişkiyi belirlemek amacı ile yürütülmüştür. Öğrencilerin sosyodemografik özellikleri, antropometrik ölçümleri, fiziksel aktivite düzeyleri ve 24 saatlik besin tüketim kayıtları alınmıştır. Katı karbonhidratların toplam karbonhidratlara oranı, diyet lifi alımı (g/gün), glisemik indeks (Gİ) düzeyleri kullanılarak öğrencilerin KKİ hesaplanmıştır. Elde edilen verilerin en küçük değeri 0, en büyük değeri %100 kabul edilerek %'lik dağılımlarına göre 5 gruba ayrılmış yüzdelik dilimlere 1 ile 5 arasında puan verilmiştir Toplam KKİ hesaplanmasında her bir birey için elde edilen bu puanlar toplanmış ve 5 kantile ayrılarak değerlendirmeler bu kantiller üzerinden yapılmıştır. Yaş ortancaları 21 (%20-22) yıl olan öğrencilerin KKİ ne göre % 20,9'unun 1.kantilde, kalan %13,9'unun ise 5.kantilde bulunduğu tespit edilmiştir. Katı karbonhidratların toplam karbonhidratlara oranı ve diyet lifi ile KKİ arasında güçlü pozitif korelasyon (sırasıyla, r=0,6865, p<0,001 , (r=0,772, p<0,001) gözlemlenmiştir. Glisemik indeks ile KKİ arasında ise negatif yönlü orta düzeyde ilişki (r=-0,536, p<0,001) olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin enerji ve besin öğeleri alımları açısından kantiller arasında diyet lifi (p<0,001) dışında anlamlı bir farklılık olmadığı saptanmıştır. En yüksek düzeyde diyet lif alım miktarı ( 30,85 g) beşinci kantildeki öğrencilerde iken (27,14-35,28), en düşük miktar birinci kantildeki öğrencilere aittir (14,13 (11,23-17,13). Beden Kütle İndeksi (BKİ) değeri normal, hafif şişman ve obez olan öğrencilerin, diyet lifi, Gİ ve KKİ değerleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Diyet lifi alımındaki 1 gramlık artışın (p=0,001) ve KKİ'deki 1 birimlik değişimin (p=0,009) obezite riskini sırasıyla 0,026 ve 0,088 kat azalttığını; Gİ'teki 1 birimlik (p<0,001) artışın ise obezite riskini 0,0010 kat arttırdığı bulunmuştur. Çalışma sonucunda, düşük Gİ'li besinlerin tüketimi ve diyet lifinin KKİ'yi belirlemede önemli olduğu saptanmıştır. Karbonhidrat kalite indeksi konusunda farkındalığın artırılması ve bu konuda benzer çalışmaların yapılmasının gerekliliği ortaya konmuştur. Anahtar kelimeler; Antropometrik ölçüm, diyet lifi, glisemik indeks, karbonhidrat kalite indeksi, obezite.Öğe Adölesanlarda diyetin inflamatuar indeksinin yeme davranışı veobezite ile ilişkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Püsküllü, Tuğçe Gül; Kaya, NeşeBu araştırma, adölesanların besin tüketimlerinin değerlendirilerek diyet inflamatuar indeks (Dİİ) ile yeme davranışları ve obezite arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Araştırma, 2022 yılında, Kayseri Özel Melikgazi Hastanesi Beslenme ve Diyet polikliniğine başvuran 10-19 yaş arası 141 (75'i kız, 66'sı erkek) adölesan ile yürütülmüştür. Araştırmada bireylerin sosyodemografik özellikleri, antropometrik ölçümleri, yeme davranışları ve üç günlük besin tüketim kayıtları incelenmiş, Dİİ puanları hesaplanmıştır. Özdoğan, Y. tarafından geliştirilen ve 58 yeme davranışı ifadesi içeren "Adölesanlarda Yeme Davranışı Ölçeği" (AYDÖ) kullanılmıştır. Araştırmaya katılan bireylerin yaş ortalaması 13,0±2,1 yıldır. Beden kütle indeksi (BKİ) z skor sınıflamasına göre bireylerin %19,9'u şişman olarak değerlendirilmiştir. Bireylerin Dİİ puanı çeyrekliklere ayrılmıştır. Dİİ puanı en az "-7,14", en çok "+7,71" olarak hesaplanmıştır, ortalaması ise 1,9 ± 3,05'tir. Bireylerin AYDÖ puanlarının ortalaması 324,3 ± 63,5'tir. Bireyler AYDÖ puanlarına göre %27,6'sı orta, %66,7'si iyi, %5,7'si çok iyi olarak sınıflandırılmıştır. Dİİ ve AYDÖ skorlarında cinsiyete göre anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (p>0,05). Bireylerin Dİİ çeyrekliklerine göre antropometrik ölçümleri ve yeme ölçeği puanları benzerdir (p>0,05). Dİİ ile alınan enerji, karbonhidrat, protein, yağ, posa, A vitamini, D vitamini, E vitamini, folik asit, kalsiyum arasında negatif yönlü korelasyon bulunmuştur. (sırasıyla r=-0,433, -0,411, -0,267, -0,370, -0,711, -0,432, -0,370, -0,680, -0,649, -0,267; p?0,001). Bireylerin yeme ölçeği puanları ile A ve D vitamini alımları arasında pozitif yönlü korelasyon bulunmuştur (sırasıyla r= 0,226 ve 0,189; p<0,05). Ayrıca bireylerin yeme ölçeği puanları ile vücut yağ yüzdeleri arasında da pozitif yönlü bir korelasyon mevcuttur (r=0,171, p<0,05). Sonuç olarak; adölesan bireyler arasında Dİİ puanları ile yeme ölçeği puanı ve BKİ değerleri arasında anlamlı bir ilişki belirlenmemiştir. Dİİ ve yeme ölçek puanları ile enerji ve besin ögesi alımları arasında korelasyonlar mevcuttur. Adölesanların gereksinmelerini yeterli düzeyde karşılamalarının ve antiinflamatuar özellikte beslenmenin, büyüme ve gelişmelerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesine ve inflamasyonla ilişkili kronik hastalıkların önlenmesine destek olacağı düşünülmektedir.Öğe Kuru göz sendromunda akdeniz diyet uyumu ve diyet kalitesinin belirlenmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Durukan, Büşranur; Çapar, Aslı GizemBeslenme ve beslenme durumu oküler yüzey fonksiyonu üzerinde önemli etkiler oluşturmaktadır. Akdeniz diyetinin antioksidan ve antiinflamatuar bir etkiye sahip olmasından kaynaklı olarak Kuru Göz Sendromun (KGS)'da var olan inflamatuar hasarın giderilmesinde önemli bir rol oynayabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı KGS olanlarda beslenme durumu ve Akdeniz diyet uyumunun değerlendirilmesi ve antropometrik ölçümler ile olan ilişkisinin saptanmasıdır. Araştırmaya Kayseri Şehir Hastanesi Göz Polikliniğine başvuran 41 yetişkin katılmıştır. Katılımcıların sosyodemografik özellikleri, besin tüketim durumları, antropometrik ölçümleri araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme ile kaydedilmiştir. Katılımcıların günlük enerji ve besin öğeleri alımları hesaplanmış, Akdeniz Diyeti Uyum Ölçeği (MEDAS) uygulanmıştır. Katılımcıların 34'ü kadın, 7'si erkek olmak üzere toplamda 41 katılımcının her iki gözü hekim tarafından uygulanan göz kuruluğu testleriyle değerlendirilmiştir. Bu testler; Göz Yaşı Kırılma Zamanı (TBUT), Göziçi Basıncı, Ön ve Arka Segment Muayenesi, Schirmer Testi ve Oküler Yüzey Hastalık İndeksi (OSDİ) şeklindedir. Katılımcıların yaş ortalaması 51,46±14,48 yıldır. Katılımcıların ortalama BKİ değerleri 28,9±5,88 kg/m2 ve BKİ sınıflandırmasına göre, %31,7 (n=13)'si normal; %34,1 (n=14)'i hafif şişman ve %34,1 (n=14)'i obezdir. Katılımcıların MEDAS puanı ortalaması 6,98±1,62 olarak bulunmuştur. MEDAS uyumu zayıf olan ve MEDAS uyumu sıkı olanlar arasında TBUT, Göziçi Basıncı, Ön ve Arka segment muayenesi, Schirmer Testi ve OSDİ parametreleri açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Enerji ve göziçi basıncı arasındaki ilişkisinin negatif ve zayıf düzeyde ilişkili olduğu bulunmuştur (p<0.05). Schirmer testi sonuçları ve karbonhidrat alım yüzdesi arasında negatif ve orta düzeyde ilişki (p<0,05) bulunurken, yağ alım yüzdesi arasında pozitif ve zayıf istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (p<0.05). Sonuç olarak Akdeniz diyeti uyum skoru ve KGS parametreleri arasında anlamlı değişiklikler bulunamamıştır. Literatürde KGS'lu hastalarda genelde müdahale çalışmaları yapılmış olup, bizim araştırmamz Akdeniz diyeti uyumu ile KGS skorlarını değerlendiren ilk çalışma olarak literatüre katkı sağlamaktadır.Öğe Kadınlarda diyetle fitokimyasal alımı ve sirkadiyen ritim ilişkisi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Çimen, Bengisu Beyza; Başmısırlı, EdaÇalışma, Haziran 2023- Eylül 2023 tarihleri arasında Erzurum'da ikamet eden 180 gönüllü kadın ile yürütülmüştür. Katılımcıların fitokimyasal alımlarını belirlemek için besin tüketim sıklığı anketi ve sirkadiyen ritimlerini belirlemek için sabahçıl-akşamcıl anketi (Morningness Eveningness Questionnairre-MEQ) yüz yüze anket şeklinde uygulanmıştır. Beden kütle indekslerine (BKİ) göre gruplara ayrılan katılımcıların, diyet fitokimyasal indeks (Fİ) tertilleri ve sirkadiyen ritimleri belirlenmiştir. Hafif şişman ve obez katılımcıların enerji, karbonhidrat, protein, yağ, lif, sakkaroz, kolesterol, doymuş yağ asidi, tekli doymamış yağ asidi ve çoklu doymamış yağ asidi alımları normal ağırlıktaki katılımcılara göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0,05). Normal BKİ grubundaki katılımcıların diyet Fİ ortalamaları (35,06±10,84) hafif şişman ve obez katılımcıların diyet Fİ ortalamalarından (38,54±10,89) düşük bulunmuştur (p=0,016). Katılımcıların enerji, karbonhidrat, protein ve yağ alımları tertiller arasında anlamlı olarak farklı bulunmuştur (p<0,05). Normal BKİ grubundaki bireylerin yağ, kolesterol ve doymuş yağ alımları birinci tertilde en yüksek bulunurken (p<0,05), hafif şişman ve obez gruptaki katılımcıların yağ, lif, çoklu doymamış yağ asitleri, omega-3, omega-6 ve E vitamini alımları üçüncü tertilde en fazla saptanmıştır (p<0,05). Normal BKİ grubundaki bireylerin MEQ skoru ortancası 50,0 (29,0-68,0), hafif şişman ve obez grubundaki bireylerin MEQ skoru ortancası 53,0 (22,0-73,0) bulunmuştur (p=0,103). Normal BKİ grubundaki bireyler ile hafif şişman ve obez grubundaki bireylerin kronotiplerinin çoğunluğu (sırasıyla %63,33, %72,22) ara tip olarak belirlenmiştir (p=0,104). Sonuç olarak, hafif şişman ve obez katılımcıların diyet fitokimyasal alımları normal BKİ grubundaki katılımcılara göre daha yüksek bulunarak diyet Fİ ile MEQ skorlaması arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05).Öğe Gıda israfı davranışları anketinin türkçeye uyarlanması: Geçerlilik ve güvenilirlik çalışması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Kendirli, Gamze; Aytekin Şahin, Gizem; Mengi Çelik, ÖzgeÖZET Kendirli, G., Gıda İsrafı Davranışları Anketinin Türkçeye Uyarlanması: Geçerlilik ve Güvenilirlik Çalışması, Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beslenme ve Diyetetik Programı, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2024. Bu çalışmanın amacı, Gıda İsrafı Davranışları Anketinin Türkçeye uyarlanması, geçerlilik ve güvenilirliğinin değerlendirilmesidir. Çalışma, Ocak-Mart 2024 tarihleri arasında, Kayseri'de yaşayan 19-74 yaş arası 421 yetişkin birey ile yürütülmüştür. Veriler yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Anketin Türkçeye uyarlanmasında çeviri-geri çeviri yöntemi kullanılmıştır. Kapsam geçerliliğinin değerlendirilmesinde, Davis Tekniği ile her bir madde için Kapsam Geçerlilik İndeksi (KGİ) değeri hesaplanmıştır ve en düşük değer 0,83 olarak bulunmuştur. Görünüş geçerliliği, araştırmacılar, uzmanlar ve bir Türk Dili uzmanı tarafından yapılan inceleme ve 30 kişilik örneklem üzerinde yapılan pilot çalışma ile sağlanmıştır. Yapı geçerliliği için 219 kişilik bir örneklem ile Açıklayıcı Faktör Analizi (AFA) ve madde analizleri; 202 kişilik başka bir örneklem ile de Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. AFA sonucunda faktör yükü düşük olan üç madde anketten çıkarılmıştır. Maddeler çıkarıldıktan sonra yapılan AFA sonucunda en düşük faktör yükünün 0,477 en yüksek faktör yükünün ise 0,977 olduğu görülmüştür. AFA sonucunda 6 faktörlü ve 27 maddelik yapıya ulaşılmıştır. Yapı geçerliliğini desteklemek amacıyla madde analizleri de gerçekleştirilmiş ve ankette bulunan maddelerin ölçülecek özelliği ayırt etme açısından yeterli kabul edildiği ve tüm maddelerin anketin bütünü ile uyumlu olduğu sonucuna varılmıştır. AFA sonucunda elde edilen model, DFA ile doğrulanmıştır ve verinin modeli doğruladığı görülmüştür. Anketin güvenilirliğinin değerlendirilmesinde hesaplanan Cronbach Alfa değerlerinin 0,700-0,924 arasında olduğu ve anketin iç tutarlılık bakımında güvenilir olduğu belirlenmiştir. Zamana karşı değişmezliği ölçmek amacıyla hesaplanan sınıf içi korelasyon değerlerinin 0,787 ile 0,896 arasında olduğu ve anketin tekrarlı ölçümler bakımından da yeterli düzeyde güvenilir olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak, Türkçeye uyarlanan Gıda İsrafı Davranışları Anketi, 6 faktör ve 27 maddeden oluşan, tüketicilerde gıda israfı davranışlarını değerlendiren, geçerli ve güvenilir bir ankettir.Öğe Meyve atıkları ile zenginleştirilmiş gluten içermeyen yeni ekmeklerin geliştirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Ersoy, Burcu; İnanç, Neriman; Gülsünoğlu Konuşkan, ZehraBu araştırmada, pirinç ve kinoa unu ile üretilen glutensiz ekmeklere gıda atığı olarak kavun çekirdeği tozu ilave edilerek fonksiyonel olabileceği düşünülen ekmeklerin üretilmesi amaçlanmıştır. Pirinç ve kinoa ile yapılan glutensiz ekmek, yeşil mercimek protein izolatı ilave edilen ekmek kontrol ekmekleri olarak kabul edilmiş, üç ayrı dozda (%5, %10 ve %15) kavun çekirdeği tozu (KÇT) ilaveli glutensiz ekmekler üretilmiştir. Ekmeklerin pişme kaybı, hacim ve nem analizleri, makro ve mikro besin ögesi miktarları, tekstür ve renk analizleri incelenmiş ve panelistlerce duyusal analizleri puanlandırılmıştır. Ayrıca, toplam fenolik madde (TPC) ve toplam flavonoid madde (TFC) miktarı analizleri, 2,2-difenil-1-pikrilhidrazil (DPPH) ve Bakır İndirgeyici Antioksidan Kapasitesi (CUPRAC) yöntemleri ile total antioksidan aktivite (TAA) analizleri, HPLC ile fenolik bileşen profili analizi gerçekleştirilmiş ve ekmeklerin in vitro sindirim öncesi (toplam derişim), mide (ağız ve mide) ve bağırsak (ağız, mide ve bağırsak) fazlarındaki biyoerişilebilirlikleri değerlendirilmiş ve geri kazanım indeksleri hesaplanmıştır. Ekmeklerin kabuk rengi, iç renk ve koku puanları farklı bulunmuştur (p<0,05). Ekmeklerin makro ve mikro besin öğeleri miktarlarının anlamlı farklılık gösterdiği (p <0,001) en yüksek oranda nem, yağ ve protein, kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg), potasyum (K) ve çinko (Zn) miktarlarının %15 KÇT ilaveli ekmekte olduğu saptanmıştır (p<0,05). Ekmeklerin TPC ve TFC miktarlarının farklı olduğu (sırasıyla p=0,045, p=0,006) ve her iki bileşenin mide ve bağırsak fazında artması ve geri kazanım indekslerinin de bağırsak fazında en yüksek oranda olması nedeniyle biyoerişilebirliliğinin yüksek olduğu varsayılmıştır (p<0,05). DPPH yönteminde %10 (p=0,002), CUPRAC yönteminde %15 KÇT ilaveli ekmeğin (p=0,026) TAA değerleri diğer ekmeklere göre en yüksektir. Glutensiz ekmeklerin hidroksibenzoik ve hidroksisinamik asit türevleri (12 bileşen) ve flavonoidlerden (4 bileşen) toplam 16 fenolik bileşen bulunmuştur. Çalışma sonucunda glutensiz ekmeklerin kavun çekirdeği tozu ilavesi ile TPC, TFC, TAA ve biyoerişilebilirliğin arttığı, bu sonuçların biyoyararlılık çalışmaları ile güçlendirilmesinin yararlı olabileceği düşünülmüştür.Öğe Haşimato tiroidi tanısı almış kadınlarda diyet inflamatuar indeks, akdeniz diyetine uyum ve yaşam kalitesi ilişkisinin incelenmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2023) Ergeç, Gülpınar; Kaya, NeşeBu araştırma Haşimato tiroit tanısı almış kadınlarda Akdeniz diyetine uyum, diyet inflamatuvar indeksi ile yaşam kalitesi ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya 18-65 yaş arası 172 kadın dahil edilmiştir. Bireylerin tanımlayıcı özellikleri, sağlık bilgileri,vücut analizleri, beslenme alışkanlıkları anket formuna kaydedilmiştir. Bunların yanı sıra bireylere Akdeniz diyetine uyum ölçeği (Mediterranean Diet Adherence Screener, MEDAS) ve SF-36 (Short Form 36, Kısa Form 36) yaşam kalitesi ölçeği uygulanmıştır. Diyetin total inflamatuar yükünü hesaplamak amacıyla Diyet inflamatuvar indeksi (Diet İnflammatory İndex, Dİİ) kullanılmış olup, bireylerin üç günlük besin tüketim kaydı tutulmuştur. Katılımcıların vücut ağırlığının 76,63±12,67 kg, beden kütle indeksi (Body Mass İndex, BMİ) ortalamasının 29,44±5,17 kg/m2, vücut yağ kütlesi ortalamasının 25,98±8,87 kg olduğu, vücut yağ yüzdesi ortalamasının %33,77±6,09, kas kütlesi ortalamasının 47,25±6,36 kg, vücut su oranı ortalamasının 36,48±4,23 kg olduğu saptanmıştır. Dİİ puanı en az "-1,98" ile "8,45" arasında değişmektedir. Dİİ puanı tertillere bölünerek incelenmiştir. 1. tertil antiinflamatuar grup için ortalamanın -1,80±1,27, 2. tertil için ortalamanın 3,55±0,25, 3. tertil proinflamatuar grup için ortalamanın 5,02±0,79 olduğu bulunmuştur. MEDAS ve Dİİ arasında biyokimyasal parametreler incelendiğinde Antiinflamatuar grubun TSH (mU/L) ortalaması proinflamatuar grubun ortalamasından daha düşük olduğu, inflamasyon belirteçleri olan Anti TPO(IU/mL) ve CRP (mg/L) değerlerinin ortalaması 3.tertil grubunda, 1. tertil ile 2 düzey tertil grubunun ortalamasından daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05).MEDAS düzeyi düşük olan grupta Anti TPO,CRP ve TSH değerler uyumu yüksek olan gruba göre daha yüksek bulunmuştur(p<0,05).Dİİ ile MEDAS düeylerine göre besin alımları karşılaştırıldığında, proinflamatuar grubun toplam yağ (g/gün), doymuş yağ (g/gün), tekli doymamış yağ (g/gün), kolestrol (g/gün) alım miktarı ortalamasının antiinflamatuar grubun ortalamasından daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Akdeniz diyetine uyumu düşük olan grubun toplam yağ (g/gün), doymuş yağ (g/gün), tekli doymamış yağ (g/gün) alım ortalamasının Akdeniz diyetine uyumu yüksek olan gruba göre daha yüksek bulunmuştur. Akdeniz diyetine uyumu yüksek olan grubun n-3 (g/gün) ve n-6 (g/gün) yağ asidi alım ortalamasının Akdeniz diyetine uyumu orta olan katılımcılara göre yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). Daha çok inflamatuar grubun E vitamini (mg/gün), D vitamini (?g/gün), tiamin (mg/gün), riboflavin(mg/gün), B6 vitamini (mg/gün), folik asit(?g/gün), B12 (?g/gün), C vitamini (mg/gün), magnezyum(mg/gün) ve selenyum (?g/gün) alım miktarı daha düşüktür. Akdeniz diyeti uyumu yüksek olan bireylerin E vitamini (mg/gün), D vitamini(?g/gün), tiamin (mg/gün), B6 vitamini (mg/gün), folik asit (?g/gün), magnezyum (mg/gün), selenyum (?g/gün) alım ortalamasının diyete uyumu düşük olan gruba kıyasla daha yüksek olduğu bulunmuştur (p<0,05). MEDAS puanıyla Dİİ arasında negatif yönde oldukça güçlü ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,001). MEDAS puanı ile SF-36 fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, emosyonel rol güçlüğü puanları arasında anlamlı, zayıf düzeyde pozitif yönde bir ilişki vardır (p<0,001). Sonuc? olarak diyetin içeriği, diyet inflamatuar indeksi, biyokimyasal parametreler, yaşam kalitesi üzerinde etkilidir. Akdeniz diyetine uyumun diyetin inflamatuar yükünü azaltacağından inflamasyon kaynaklı Haşimato hastalığında diyetin inflamatuar yükünü azaltacak yönde öneriler verilmesi önemlidir.Öğe Duchenne musküler distrofili bireylerin beslenme durumunun saptanması(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2024) Sarıtaş, Mümine Kübra Serçe; İnanç, NerimanAraştırmamız Kayseri'deki rehabilitasyon merkezlerinde tedavisi yürütülen Duchenne Musküler Distrofili (DMD) hastaların beslenme durumu, antropometrik özellikleri ve diyet kalitesini değerlendirmek amacıyla yürütüldü. Hastalara ait veriler yüz yüze anket yönetimi ile elde edildi, antropometrik ölçümleri alındı ve Z skoru WHO referans değerleri ile karşılaştırıldı. Hastaların üç günlük besin tüketim kayıtları alınarak Türkiye'ye Özgü Beslenme Rehberi (TÜBER) önerileri ile karşılaştırıldı. Ayrıca "Sağlıklı Yeme İndeksi-2015'e (SYİ)" göre "iyi ve kötu? diyet kalitesi ve iyileştirilmesi gereken diyet kalitesi" olarak değerlendirildi. İncelenen tüm parametreler ambule olan ve olmayan hastalar şeklinde gruplandırılarak karşılaştırıldı. Çalışmaya katılan hastaların yaşları 10,93±4,70 yıl olup, %95,7'si erkek, %52,2'si ambule, %47,83'ü fazla vücut ağırlığına sahip ve %21,75'ini obezdi. Hastaların yaşı, vücut ağırlığı, boy uzunluğu, BKİ değeri, bel çevresi, baş çevresi, boyun çevresi, üst orta kol çevresi, baldır çevresi, ulnar uzunluk, tibia uzunluğu ve vücut yağı ambulasyon durumuna göre farklılık gösterdi. D vitamini ve Ca, diyet posası, Mg, Fe, Cu, Fl ve Se alımları yetersizdi ve diyet kalitesi puanına göre iyi diyet kalitesi gösteren hasta bulunmamakla birlikte, %47,8'sinin diyet kalitesi kötü idi. Çalışma sonucunda DMD hastalarında obezite oranın yüksek, diyet kalitelerinin düşük olması nedeniyle beslenme hikayeleri ve vücut kompozisyonlarının tedavide dikkate alınması gerektiği ve bu konuda beslenme danışmanlığı ile takip edilmelerinin önemi ortaya kondu.Öğe Son trimesterdeki gebelerin bebek beslenmesi tutumu ile doğum sonrası emzirme davranışları ve emzirme öz-yeterliliklerinin değerlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Okur, Merve Sıdıka; Aykut, MuallaBüyüme ve gelişmeyi optimal düzeyde sağlayan, fonksiyonel, biyoyararlılığı yüksek, sindirimi kolay, sindirim sistemi fizyolojisine uygun ürünler bebek beslenmesi için önemlidir. Buna en uygun besin anne sütü iken en uygun beslenme şekli de emzirmedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından postpartum ilk altı ay için sadece anne sütü ile beslenme önerilmektedir. Bu çalışma; son trimesterdeki gebelerin bebek beslenmesi tutumları ile doğum sonrası emzirme davranışları ve öz-yeterliliklerinin değerlendirilmesini amaçlamaktadır. Araştırmaya 142 gebe dahil edilmiştir. Katılımcılara gebeliğin son trimestrinde sosyo-demografik özelliklerine ilişkin sorular ile birlikte bebek beslenmesi tutum ölçeği, doğumdan sonra 3 ve 6. ayda ise emzirme davranışları soruları, emzirme öz yeterlilik ölçeği uygulanmıştır. Çalışmaya dahil edilen gebelerin yaş ortalaması 28,1±5,1 yıldır. Gebelerden %42,0'sı ise üniversite ve üzeri eğitimli ve %81,3'ünün planlı gebelik olduğu saptandı. Gebelerden %48,3'ünün ilk gebeliği, %50,2'sinin ilk doğumu olduğu tespit edildi. Gebelerden %66,9'unun sezaryen doğum yaptığı ve bebeklerden %51,3'ünün erkek olduğu belirlendi. Gebelerin IOWA bebek beslenmesi tutum ölçeği puan ortalaması 47,3±7,7'dir. Annelerin 3. ay ile 6. ay emzirme öz-yeterlilik ölçeği (EÖYÖ) puan ortalamaları; emzirme sürecinde eş desteği alanlarda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0,05). Annelerin emzirme döneminde EÖYÖ 6. ay puanları; ilk 1 saat içinde emzirenlerde (p=0,003), emzirme sayısı 8'den fazla olanlarda (p=0,001), 6 ay sadece anne sütü ile besleyenlerde (p<0,001), bebeğini 2 yıl emzirmeyi planlayanlarda (p<0,001) EÖYÖ 3. ay puanlarına göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Emzirmede annelerin kendilerini daha iyi hissedebilmesi ve annenin daha yüksek emzirme öz yeterliliğine sahip olabilmesi için bilgi ve bilinç düzeylerini artırmaya yönelik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Özel beslenme danışmanlık ofisine başvuran yetişkin bireylerin yeme farkındalıkları ve yeme tutumlarının değerlendirilmesi(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Türk, Mine; Aykut, MuallaBu çalışma, özel beslenme danışmanlık ofisine başvuran 18-65 yaş arası yetişkin bireylerde yeme farkındalığı ve yeme tutumlarını değerlendirmek amacıyla planlanıp yürütülmüştür. Bu çalışma toplam 174 (126'si kadın, 48'i erkek) birey üzerinde yürütülmüştür. Çalışma verileri bireylerin demografik bilgilerine, sağlık bilgilerine ve beslenme alışkanlıklarına yönelik sorular ile Yeme Farkındalığı Ölçeği (YFÖ-30) ve Yeme Tutum Testinin (YTT-26/EAT-26) yer aldığı bir anket aracılığı ile araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile elde edilmiştir. Çalışmada bireylerin % 44,8'i (K: %40,5; E: %56,3) BKİ sınıflamasına göre hafif şişman grubunda bulunmuştur. Kadınların ve erkeklerin YFÖ-30 puan ortalamaları sırasıyla 97,9±14,1 ve 95,4±15,3'dır (p>0,05). YFÖ-30 alt ölçeklerine bakıldığında kadın katılımcıların duygusal yeme (p=0,014) ölçek puanlarının erkek katılımcılara göre düşük; farkındalık (p=0,004) ölçek puanlarının ise erkek katılımcılara göre anlamlı daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0,05). Kadınların ve erkeklerin EAT-26 puan ortalamaları sırasıyla 18,5±9,3 ve 16,0±10,6'dır. Kadın katılımcıların EAT-26 puanları erkeklere göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0,05). EAT-26 ölçek puanı ile YFÖ-30 toplam (r=0,158), yeme disiplini (r=0,220) ve farkındalık (r=0,219) ölçek puanları arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0,05). Erkek katılımcıların YFÖ-30 ölçek puanı ile EAT-26 ölçek puanı arasında pozitif yönlü zayıf bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (p=0,013) (p<0,05). Erkek katılımcıların vücut ağırlığı ile YFÖ-30 ölçek puanı arasında (r=-0,223) negatif yönlü zayıf bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Erkek hastaların BKİ değeri ile de YFÖ-30 ölçek puanı arasında (r=-0,208) negatif yönlü zayıf bir ilişki olduğu saptanmıştır (p<0,05). Bu çalışmada kadınların %42,1'inde, erkeklerin %22,9'unda yeme bozukluğu riski tespit edilmiştir. Yeme farkındalığı ve yeme tutumu yaklaşımları bir arada kullanılarak bireylere yeme davranışı stratejileri geliştirilebilir.Öğe Periodontitis ile diyet inflamatuvar indeksi ilişkili midir?(Nuh Naci Yazgan Üniversitesi, 2022) Sağır, Seda Sultan; İnanç, NerimanBu araştırma, 2021 yılının Haziran ile Ekim ayları arasında İnönü Üniversitesi Periodontoloji Ana Bilim Dalı'nda periodontitis tanısı konmuş yaşları 46.24±12.84 yıl olan 119 hastada periodontitis ile diyet inflamatuvar indeksi (Dİİ) arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla yürütülmüştür. Hastaların sosyodemografik özellikleri anket formu ile yüz yüze kaydedilmiş, vücut ağırlığı (kg), boy uzunluğu (cm) belirlenerek beden kütle indeksleri (BKİ, kg/m2) hesaplanmıştır. Ayrıca, üç günlük besin tüketim kayıtları ile günlük alınan enerji ve besin ögeleri belirlenmiştir. Hastalar Dİİ puanlarına göre antiinflamatuvar ve proinflamatuvar beslenenler olarak iki gruba ayrılmıştır. Buna göre; hastaların %45.3'nün (n=54) antiinflamatuvar, %55.7'sinin (n= 65) proinflamatuvar beslenme profiline sahip oldukları belirlenmiştir. Diyet inflamatuvar indeksi puanı antiinflamatuvar beslenen grupta en az "(-25.15)", en çok "(-0.08)"; proinflamatuvar beslenen grupta en az "(+0.01)", en çok "(+21.00)" olarak hesaplanmıştır. Günlük, enerjinin yağdan gelen yüzdesi, tekli doymamış yağ asitleri, çoklu doymamış yağ asitleri, omega-3, omega-6 yağ asitleri, posa, A vitamini, tiamin, B6 vitamini, C vitamini, folik asit, demir (Fe), magnezyum (Mg) ve çinko (Zn), kafein, çay ve biber tüketimlerinin antiinflamatuvar beslenen grupta proinflamatuvar beslenen gruptan fazla olduğu saptanmıştır (p<0.05). Diyet inflamatuvar indeksi ile yağ (r=-0.233, p=0.011), tekli doymamış yağ asitleri (r=-0.210, p=0.022), çoklu doymamış yağ asitleri (r=-0.380, p=0.000), posa (r=-0.341,p=0.000), A vitamini (r=-0.182, p=0.048), E vitamini (r=-0.420, p=0.000), B6 vitamini (r=-0.379, p=0.000), folik asit (r=-0.269, p=0.003), C vitamini (r=-0.415, p=0.000), demir (r=-0.325, p=0.000) ve çinko (r=-0.226, p=0.013) alımı arasında negatif yönlü, anlamlı ve zayıf bir korelasyon olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda; periodontitisli hastalarda proinflamatuvar beslenme profilinin antiinflamatuvar beslenenlerden daha yüksek olduğu görülmüştür. Antiinflamatuvar beslenen peridontitisli hastalarda inflamasyonda etkili olduğu bilinen çoklu doymamış yağ asitleri, omega-3 yağ asitleri, posa, antioksidan özellikli A, C, E vitaminleri, Zn, kafein, çay, biber tüketimlerinin anlamlı olarak daha fazla olduğu ortaya konmuştur. Bu nedenle periodontitis oluşumunu önleyebilmek için diyetin inflamatuvar yükünün azaltılmasının yararlı olabileceği düşünülmüştür.