Diş Hekimliği Fakültesi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 119
  • Öğe
    Elmas Benzeri Karbon Kaplamanın Tel ve Braketler Arasındaki Sürtünme Kuvveti Üzerine Etkileri
    (Türkiye Klinikleri, 2022) Danışman, Hikmetnur; Tekin, Sezai Alper
    Bu çalışmanın amacı, elmas benzeri karbon kaplamanın ortodontik paslanmaz çelik tel ve braketlerin mekanik özellikleri ve aralarında oluşan sürtünme kuvvetleri üzerindeki etkisini incelemektir. Bu çalışmada 40'ar adet 0,022 inch sağ üst kanin braketi ve 0,019 x 0,025 inç paslanmaz çelik tel kullanılmıştır. Tellerin ve braketlerin yarısı fiziksel buhar biriktirme (PVD) tekniği kullanılarak elmas benzeri karbon (DLC) ile kaplanmıştır. Kaplamalı ve kaplamasız teller ve braketlerden oluşan farklı ikili gruplar Instron üniversal test cihazı kullanılarak sürtünme deneylerine tabi tutulmuştur. Braketlerin ve tellerin yüzey özellikleri Raman analizi, Taramalı Elektron Mikroskobu analizi, nano-sertlik testi ve temassız optik profilometre kullanılarak değerlendirilmiştir. Hem telin hem de braketin kaplamalı olduğu grubun sürtünme kuvveti değerleri diğer gruplara göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (P<0,001). DLC kaplama, ortodontik tellerin ve braketlerin yüzey özelliklerini iyileştirmekte ve sürtünme kuvvetini önemli ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca hem braketin hem de telin aynı anda kaplanmasının sürtünmeyi azaltmada daha etkili olduğu gösterilmiştir.,The purpose of this study was to investigate the effect of diamond-like carbon coating on frictional and mechanical properties of the stainless steel orthodontic wires and brackets. Fourty peaces 0.022-inch upper right canine brackets and 0.019 x 0.025-inch stainless steel wires were used in this study. Half of the wires and half of the brackets were coated with diamond-like carbon (DLC) using the physical vapor deposition (PVD) technique. Different binary groups were subjected to friction experiments using the Instron universal testing machine. The surface properties of the wires and brackets were evaluated using Raman analysis, (SEM) analysis, Nano-hardness test, and roughness test with non-contact optical profilometer. The friction force values of both the archwire and bracket coated group were found to be significantly lower than the other groups (P<0.001). DLC coating improves the surface properties of orthodontic wires and brackets, and the DLC coating process remarkably reduced the friction force.
  • Öğe
    İKİ FARKLI GOLD VE BİR M WİRE EĞE SİSTEMİNİN RETREATMENT İŞLEMİ SIRASINDA DİŞLERDE DENTİNAL DEFEKT OLUŞTURMA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
    (2. Erciyes Üniversitesi Uluslararası Diş Hekimliği Kongresi, 2023) Kesim, Bertan; Keleşoğlu, Şaban; Yılmaz, Yücel; Elcik, Deniz; Tuncay, Aydın
    Giriş ve amaç: Bu çalışmanın amacı, ısıl işlemle hafıza kontrollü olarak üretilmiş iki farklı Gold ve bir M-Wire eğe sisteminin retreatment işlemi sırasında dişlerde dentinal defekt oluşturma etkisinin değerlendirilmesiydi. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma için 60 adet alt küçük azı dişi seçildi. Dişler, mine sement sınırından dekorone edildi ve kanallar Reciproc eğe sistemi ile #25.08 boyutunda prepare edildi. Ardından #30 H-tipi bir el eğesi ile preparasyon tamamlandı. Preparasyon sırasında kanallar 5 ml %2.5 NaOCl ile irrige edilerek nemli tutuldu. Son aşamada, 2.5 ml %17 EDTA ve serum fizyolojik ile irrige edildikten sonra kağıt konlar yardımıyla kurulandı. Örnekler ana kon #30.04 güta-perka olacak şekilde lateral kondensasyon tekniği ile dolduruldu. Kök kanal dolumu sırasında rezin esaslı bir kanal patı kullanıldı. Ardından, kanal ağızları geçici dolgu maddesi ile kapatıldı. Örnekler kök kanal dolgusunun tamamen sertleşmesi için 370C’de %100 nemlilikte 3 hafta bekletildi. Geçici restorasyonlar bir elmas rond frez yardımıyla kaldırıldı. Dişler kök kanal dolgularının uzaklaştırılmasında kullanılan Ni-Ti eğe sistemine göre üç grubu ayrıldı (n=20). Grup-1: WaveOne Gold (#25.07); Grup-2: Protaper Gold F2 (#25.08); Grup-3: Reciproc R25 (#25.08). Bütün köklerden apeksten 3, 6 ve 9 mm uzaklıkta düşük hızda ve su soğutması altında dönen bir testere yardımıyla yatay kesitler alındı. Kesitler daha sonra bir stereomikroskop ile 8X büyütmede incelendi ve fotoğrafları çekildi. Kök dentinindeki herhangi bir dentinal defekt, çatlak çizgisi veya kırık mevcudiyeti; kök dentininde ‘çatlak var’ olarak değerlendirildi. Kökte dentinal defekt bulunmadığında bu dişler için ‘çatlak yok’ terimi kullanıldı. Tüm istatistiksel analizler, SPSS 22.0 istatistik yazılımı kullanılarak gerçekleştirildi. Gruplar arasındaki farklılıkların değerlendirilmesinde ki-kare testi kullanıldı (?= 0.05). Bulgular: Farklı eğe sistemleri arasında dentinal defekt bulunan köklerin sayısı bakımından istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p>0.05). 3., 6. ve 9. mm’lerden elde edilen bulgular bu seviyelerde eğe sistemleri arasında anlamlı farklılık bulunmadığını ortaya koydu. Sonuç: M-Wire teknolojisi ile üretilmiş Reciproc eğe sistemi ile Wave One Gold ve ProTaper Gold sistemleri kök kanal tedavisi yenilenmesi esnasında dentinal defekt oluşumu açısından benzer sonuçlar ortaya koymuştur.,Introduction and purpose: The purpose was to evaluate the effect of creating dentinal defects on teeth during retreatment of two different Gold and one M-Wire file systems produced with memory control by heat treatment. Materials and Methods: 60 mandibular premolars were selected and decoronated at cemento-enamel junction. Canals were prepared with #25.08 Reciproc file. Preparation was completed with #30 H-type file. During preparation, canals were kept moist by irrigating with 5 ml of 2.5% NaOCl. Canals were irrigated with 2.5 ml of 17% EDTA and saline, and dried with paper points. Samples were filled with lateral condensation technique, with the main cone #30.04 gutta-percha. A resin-based sealer was used during root canal filling. Canal accesses were sealed with temporary filling material. Specimens were kept at 37°C for 3 weeks at 100% humidity for root canal filling to harden completely. Temporary fillings were removed with a diamond round bur. Teeth were divided into three groups according to the Ni-Ti file system used for removal of root canal fillings (n=20). Group-1: WaveOne Gold (#25.07); Group-2: Protaper Gold F2 (#25.08); Group-3: Reciproc R25 (#25.08). Horizontal sections were taken from all roots at a distance of 3, 6 and 9 mm from the apex with a saw rotating at low speed and under water cooling. Sections were examined with a stereomicroscope at 25X magnification and photographed. Presence of any dentinal defects, crack lines or fractures in root dentin; root dentin was evaluated as 'cracked'. The term 'no crack' was used for these teeth when there was no dentinal defect in the root. Statistical analyzes were performed using SPSS 22.0 software. Chi-square test was used to evaluate the differences among the groups (?= 0.05). Findings: There was no statistically significant difference among the different file systems in terms of number of roots with dentinal defects (p>0.05). Findings obtained from the 3rd, 6th and 9th mm revealed that there was no significant difference between file systems at these levels. Conclusions: Reciproc file system produced with M-Wire technology and WaveOne Gold and ProTaper Gold systems showed similar results in terms of dentinal defect formation during retreatment. Keywords: dentinal defect, retreatment, Ni-Ti, controlled memory, M-Wire
  • Öğe
    PRİMER VE SEKONDER ENDODONTİK ENFEKSİYONLARDAKİ BAKTERİYEL MİKROBİYOMUN YENİ NESİL DİZİLEME YÖNTEMİ İLE METAGENOMİK ANALİZİNİN YAPILMASI
    (Sakarya Üniversitesi, 2023) Kesim, Bertan; Yaşar, Sabiha; Sinop
    Amaç: Bu çalışmada güvenilir bir biyoinformatik algoritma yardımıyla yüksek verimli dizileme kullanarak primer endodontik enfeksiyonların ve nüks eden endodontik enfeksiyonların kök kanal mikrobiyom profillerinin karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Çalışmaya primer endodontik enfeksiyon (PEE) grubundan 10 ve sekonder endodontik enfeksiyon (SEE) grubundan 10 dişin kök kanal örnekleri olacak şeklide toplam 20 örnek dahil edildi. Örneklerden DNA ekstraksiyonundan sonra Illumina MiSeq platformunda dizileme yapıldı. Çift uçlu Illumina okumaları QIIME 2'ye aktarıldı, DADA2 tarafından oluşturulan amplikon dizi varyantları (ADV'ler) GreenGenes veri tabanına eşlendi. Ağırlıklı UniFrac mesafeleri hesaplandı ve beta çeşitlilik modellerini karşılaştırmak için temel koordinat analizi (PCoA) kullanıldı. Grup farklılıklarını test etmek için çoklu yanıt permütasyon prosedürü (MRPP), benzerlikler analizi (ANOSIM) ve permütasyonlu çok değişkenli varyans analizi (Adonis) gerçekleştirildi. Gruplar arasında farklılık gösteren bol taksonları belirlemek için doğrusal diskriminant analizi etki büyüklüğü (LEfSe) analizleri kullanıldı. Lineer diskriminant analizi (LDA) skor eşiği 4,0 olarak ayarlandı. Bulgular: Gram negatif fakültatif anaerobik Gammaproteobacteria sınıfı içinde; iki takım (Pasteurellales, Vibrionales) ve iki familya (Pasteurellaceae, Vibrionaceae) PEE grubunda önemli ölçüde daha fazla bulunurken, gram pozitif bakteriler; Actinomycetales takımı ve gram pozitif anaerobik taksonlar olarak; bir cins (Olsenella) ve bir tür (Olsenella uli) SEE grubunda önemli ölçüde daha bol olarak tanımlandı. Sonuç: Az sayıda takson için, PEE veya SEE grupları arasında istatistiksel açıdan anlamlı derecede farklı bolluk tespit edildi.
  • Öğe
    Farklı yöntemlerle polimerize edilen rezin simanların renk stabilitesinin araştırılması
    (2022) Yıldız, Pınar
    Amaç: Bu çalışmanın amacı ışıkla ve dual polimerize olan rezin simanların renk stabilitesinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntemler: 4 (2'si light polimerize, 2'si dual polimerize) farklı rezin simandan teflon kalıp yardımı ile toplam 40 adet disk şeklinde örnekler hazırlanmıştır. Örneklerin başlangıç renk L, a, b değerleri beyaz zemin üzerinde spektrofotometre yardımıyla ölçülmüştür. 6 aylık kahve tüketimini simule edilerek tekrar bu değerler ölçülmüştür. Bu verilerden renk stabilitesi (?E) değeri hesaplanmıştır. Elde edilen verilere bağımsız örnekler t testi ve tek yönlü ANOVA testi uygulanmış ve gruplar arası farkların tespiti için post hoc Tukey HSD testi yapılmıştır. Bulgular: Faklı yöntemle polimerize edilen rezin simanların ?E değeri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Işıkla sertleşen gruplarda ?E değeri 7,26± 2,69, dual sertleşen gruplarda ?E değeri 10,79± 3,20 olarak bulunmuştur. Sonuç: İnce restorasyonlarda rezin siman seçimi yaparken, renk stabilitesi daha iyi olduğu için ışıkla polimerize olanlar tercih edilmelidir.
  • Öğe
    Fiziksel Buhar Biriktirme(PVD) Tekniği ile Elde Edilen İnce Filmlerin Ortodontik Uygulamalardaki Etkisinin Araştırılması
    (ISMSIT2017, 2017) Danışman, Hikmetnur; Akın, Sibel; Doğan, Ender; Koyuncu, Sümeyra
    t–Ortodontik tedavi sırasında diş hareketini etkileyen önemli faktörlerden biri sürtünme kuvvetidir. Sürtünme kuvvetine etki eden faktörlere müdahale edilebilirse ortodontik tedavinin süresi ve başarısı ile ilgili olumlu tahminler yapmak mümkün olacaktır. Sürtünmenin; ark teli malzemesine, telin kesit yüzeyinin şekli ve boyutuna, ark teli ve braketin yüzey özelliklerine bağlı olduğu gibi her ikisinin birbirine bağlanma sırasındaki ligasyon materyali ve metoduna da bağlı olduğu görülmektedir. Bu çalışmada düşük sürtünme katsayılı kaplama tabakaları elde ederek ark teli ve braket arasındaki sürtünmeyi azaltmak, buna bağlı olarak ortodontik tedavinin kalitesini artırmak ve süresini kısaltmak hedeflenmiştir. Braket olarak klinik uygulamalarda tercih edilen konvansiyonel paslanmaz çelik Roth braket (0,018 inç) seçilmiştir. Kaplamanın ark teli malzemesi ve boyutuna bağlı olarak sürtünme katsayısına etkisini araştırmak için ?-Ti, Ni-Ti ve paslanmaz çelik ark tellerinin dört farklı boyutu deney numuneleri olarak seçilmiş ve yüzeyleri Fiziksel Buhar Biriktirme tekniklerinden reaktif kaynaklı sıçratma metodu ile TiCN kaplama yapılmıştır. Kaplamanın ark telleri ve braket üzerindeki etkisi incelendiğinde, kaplanmış ark tellerinin kaplanmamış ark tellerine göre sürtünme katsayısı değerlerinde önemli derecede düşüşler kaydedilmiştir. Ayrıca kaplanmış ?-Ti ve Ni-Ti ark tellerinin kaplanmış paslanmaz çelik ark tellerine göre daha düşük sürtünme katsayısı verdiği ortaya konmuştur. Braket-ark teli kombinasyonlarında da kaplanmış ark teli-kaplanmamış braket ikilisinin en düşük sürtünme katsayısını verdiği görülmüştür.,- One of the important factors affecting tooth movement during orthodontic treatment is the friction force. If the factors affecting the friction force can be intervened, it will be possible to make positive predictions about the duration and success of the orthodontic treatment. It is seen that the friction depends on the material of the archwire the shape and size of the cross-sectional surface of the wire, and the surface properties of the archwire and bracket, as well as related to the ligation material and method of bonding each other. The purpose of this study is; to reduce the friction between the archwire and bracket by obtaining low friction coefficient coating layers, thereby increasing the quality and shortening the duration of the orthodontic treatment. As a bracket, conventional stainless steel Roth brackets (0.018 inches) were chosen as preferred in clinical applications. Four different sizes of ?-Ti, Ni-Ti and stainless steel archwires were selected as test specimens to investigate the effect of coating on the friction coefficient depending on the archwire material and size. With the PVD reactive magnetron sputtering method, the sample surfaces were TiCN coated. The experiment results have shown that TiCN coated archwires generally had significantly lower coefficients of friction than uncoated archwires. The friction coefficients of the TiCN coated ?-Ti, Ni-Ti archwires were determined superior to the coated stainless steel. Also, the effects on the friction of coated archwires and brackets surfaces were evaluated and compared the coefficients of friction of stainless steel brackets combined with ?-Ti, Ni-Ti and stainless steel archwires. The results show that the smallest friction coefficient was found for the coated archwires-uncoated brackets combination.
  • Öğe
    SİGARA KULLANIMININ KANAL TEDAVİSİ SONRASI PERİAPİKAL İYİLEŞME ÜZERİNE ETKISİNİN İNCELENMESİ
    (K2 conference and events management, 2023) Kesim, Bertan; Akkoca, Fatma; Aslan, Tuğrul; Eminsoy, Ayşe Tuğba
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, sistemik açıdan sağlıklı ve sigara kullanan bireylere karşı sistemik açıdan sağlıklı ve sigara kullanmayan bireylerin kök kanal tedavisi (KKT) sonrası periapikal lezyon alanlarındaki kemik trabekülasyonunun kantitatif değişimini fraktal analiz ile karşılaştırmaktı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmanın verileri, deney grubunda sigara kullanan ve herhangi bir sistemik hastalığı olmayan 17 adet hastaya ait 17 adet periapikal lezyonlu mandibular diş (n=17) ve kontrol grubunda sigara kullanmayan ve herhangi bir sistemik hastalığı olmayan 19 adet hastaya ait 19 adet periapikal lezyonlu mandibular diş (n=19) olmak üzere 2 grupta toplam 36 dişten elde edildi (N=36). Kanal tedavisinden önce ve tedaviden 1 yıl sonraki radyografiler değerlendirildi. Radyografilerde ilgilenilen periapikal bölge seçilerek fraktal analiz yapıldı. Fraktal boyut değişiklikleri hesaplanarak periapikal iyileşme değerlendirildi. Verilerin her iki grupta normal dağıldığı tespit edildiğinden, sigara kullanan ve sigara kullanmayan gruplar arasındaki periapikal iyileşme miktarlarının karşılaştırılmasında bağımsız t testi kullanıldı. Grupların kendi içerisinde KKT öncesi ve KKT’den 1 yıl sonraki fraktal boyut değerleri bağımlı t testi ile karşılaştırıldı. P ? 0.05 değeri istatiksel açıdan anlamlı fark olarak kabul edildi. Bulgular: Hem sigara kullanmayan (p=0.000) hem de sigara kullanan (p=0.000) grupta KKT’den 1 yıl sonra istatistiksel açıdan anlamlı derecede önemli fraktal boyut değeri artışı tespit edildi. Sigara kullanan ve sigara kullanmayan gruplar arasında fraktal boyut artışı açısından istatistiksel açıdan anlamlı fark bulunmadı (p=0.774). Sonuç: Kanal tedavisinden 1 yıl sonra her iki grupta da istatistiksel açıdan anlamlı derecede önemli periapikal iyileşme tespit edildi. Sigara kullanımının KKT sonrası fraktal boyut artışı üzerinde istatistiksel açıdan anlamlı derecede önemli etkisi tespit edilmedi. Anahtar Kelimeler: Fraktal boyut, Periapikal iyileşme, Apikal periodontitis, Sigara kullanımı,Aim: The aim of this study was to compare the quantitative change of bone trabeculation in periapical lesion areas after root canal treatment (RCT) with fractal analysis in systemically healthy smokers versus systemically healthy non-smokers. Materials and Methods: The data of this study were obtained from a total of 36 teeth in 2 groups (N=36). In the experimental group, data were collected from 17 mandibular teeth with periapical lesions (n=17) belonging to 17 patients who were smokers and did not have any systemic disease, and in the control group, data were extracted from 19 mandibular teeth with periapical lesions belonging to 19 patients who did not smoke and did not have any systemic disease (n=19). Initial radiographs and 1 year after root canal treatment were evaluated. Fractal analysis was performed by selecting the region of interest in radiographs. The changes of fractal dimensions in the lesion area were calculated and compared for both groups. Since the data were found to be normally distributed in both groups, the independent t-test was used to compare the periapical healing between the smoking and non-smoking groups. For within group comparisons, the fractal dimension values of before RCT and 1 year after RCT were compared with the dependent t-test. P ? 0.05 was set as the limit of significance. Results: There were statistically significant increase in fractal dimension values of 1 year after RCT in both non-smoker (p=0.000) and smoker (p=0.000) groups. There was no statistically significant difference in fractal dimension increase between smoker and non-smoker groups (p=0.774). Conclusion: A statistically significant periapical healing was detected in both groups 1 year after root canal treatment. No statistically significant effect of smoking was observed on fractal dimension increase after RCT. Keywords: Fractal dimension, Periapical healing, Apical periodontitis, Smoking
  • Öğe
    A literature review of the application of cooperative learning (jigsaw) method in dental education
    (2021) Karataş, Özcan; Gürgan, Cem Abdülkadir
    [Abtsract Not Available]
  • Öğe
    Bulk-fill kompozitlerin polimerizasyon sonrası renk değişiminin değerlendirilmesi
    (2019) Karataş, Özcan
    [Abtsract Not Available]
  • Öğe
    Endodontik olarak enfekte süt ve kalıcı dişlerin mikrobiyotası
    (2022) Delikan, Ebru; Kesim, Bertan; Göker, Parisa; Bulut, Adive Begül
    Karışık dişlenme döneminde ağızda bulunan daimi ve süt dişlerin endodontik mikrobiotasındaki çeşitliliği 16S rRNA gen sekanslaması ve QIIME 2 analizi kullanarak incelemekti. Spontan ağrı şikayeti ile diş tedavisi olmak için başvuran 30 çocuk hastanın endodontik olarak enfekte süt ve daimi molar dişlerinin pulpasından paper point kullanılarak mikrobiyal örnekler alındı. Örneklerden bakteri DNA’sı ekstraksiyonu yapıldı. 16S rRNA geninin hiperdeğişken V3-V4 bölgesinin incelenmesine dayalı olarak QIIME 2 analizine tabi tutuldu. Alfa ve beta çeşitlilik analizi için filogenetik ağaç oluşturuldu. Gruplar arasında bakteri bolluğu Wilcoxon testi kullanılarak incelenmiştir. Gözlemlenen operasyonel taksonomik birimler (OTU'lar), Shannon indeksi, Faith'in filogenetik çeşitliliği ve Eşitlik; alfa çeşitlilik metrikleri olarak hesaplandı. Ağırlıklı UniFrac, ağırlıksız UniFrac, Bray Curtis, Jaccard, UniFrac mesafe tabanlı metrik olmayan çok boyutlu ölçekleme ve temel bileşen analizi (PcoA); beta çeşitlilik metrikleri olarak hesaplandı. İstatistiksel analiz R yazılımı kullanılarak yapıldı. Çalışmamızdaki endodontik olarak enfekte daimi ve süt dişlerin endodontik mikrobiotasında 14 filum, 89 familya ve 236 cins belirlendi. Firmicutes, hem süt hem de daimi diş kök kanallarında en sık saptanan filumdu. Bacteroides ve Proteobacteria süt dişlerinde, Actinobacteria ve Verrucomicrobia ise daimi dişlerde daha yaygındı. Süt ve daimi diş kanallarında tür zenginliği ve eşitliği açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (p>0.05). Ancak filogenetik bir farklılık bulundu. Anaeroblar ağırlıklı olarak hem süt hem de daimi dişlerde bol miktarda idi. Ancak süt dişlerinde daimi dişlere göre anaerob oranının daha yüksek, aerob veya fakültatif anaerob oranının ise daha düşük olduğu görüldü. Bu çalışma, endodontik olarak enfekte olmuş süt ve daimi dişlerde mikrobiyota bileşiminin kapsamlı bir değerlendirmesini sağlayarak, kök kanal enfeksiyonlarının kökeni hakkında daha derin bir fikir vermektedir. Enfekte süt dişlerinin pulpasında kalıcı dişlere göre daha fazla sayıda operasyonel taksonomik birim bulunmuştur. Endodontik olarak enfekte süt ve daimi dişlerin mikrobiyal zenginliği ve eşitliği oldukça benzer bulunmasına rağmen, bazı filogenetik farklılıklar vardı.
  • Öğe
    Efervesan C vitaminlerinin kompozit rezinlerin yüzey pürüzlülüğü ve renk stabilitesi üzerine etkisi
    (2022) Delikan, Ebru; Özgen, Süleyman; Sağsöz, Ayşe
    "Amaç: Bu çalışmanın amacı, efervesan C vitamin tabletlerinin kompozit rezinlerin renk değişimine ve yüzey pürüzlülüğüne olan etkisinin araştırılmasıdır. Gereç Ve Yöntem: Her bir restoratif materyal grubu (G-eanial posterior, Solidex) için için teflon kalıplardan (8 mm çap ve 2mm derinlik) 30’ar adet örnek hazırlandı. Örnekler LED cihazı (Planmeca Lumion, Planmeca Oy, Helsinki, Finlandiya) ile 20 saniye boyunca polimerize edildi. Post-polimerizasyon için distile su içerisinde 24 saat inkübe edildi. Her bir numunenin başlangıç renk değeri spektrofotometre cihazı (Vita Easyshade V, Vita Zahnfabrik, Almanya), başlangıç yüzey pürüzlülük değeri ise SJ-411 pürüzlülük test cihazı (Mitutoyo Surftest Analyzer) ile ölçüldü. Örnekler çalışma gruplarında iki farklı efervesan C vitamini solüsyonuna (Redoxon ve Ocean efervit) ve kontrol grubunda distile suya daldırılma durumuna göre rastgele 3 gruba ayrıldı. 28 günlük test periyodu boyunca günde 2 dakika numunelerin daldırılmasının ardından örnekler distile su ile yıkandı, nazikçe kurutuldu. Renk ve yüzey pürüzlülük ölçüm prosedürleri tekrarlandı. Her bir örnek için renk değişim değeri (?E00) ve yüzey pürüzlülük analizi için ortalama Ra değerleri hesaplandı. Ölçülen parametrelerin istatistiksel analizi için tek yönlü ANOVA kullanıldı. İkili karşılaştırmalar için Tukey testi ve bağımlı değişkenler için t testi yapıldı (p=0.05). Bulgular: Renk değişimi (?E00) sonuçları istatistiksel olarak incelendiğinde; restoratif materyalden bağımsız olarak en yüksek ?E değerleri Redoxon grubunda gözlendi. Her iki çalışma grubundaki G-eanial posterior numuneleri ve Redoxon'da inkübe edilen Solidex numuneleri, klinik olarak kabul edilemez renk değişikliği gösterdi. Ortalama pürüzlülük değerleri (Ra) istatistiksel olarak analiz edildiğinde, tüm gruplarda eşik yüzey pürüzlülüğünün (Ra=0,2 ?m) üzerinde pürüzlülük tespit edildi. Ancak gruplar arasında ilk ve ikinci ölçümler arasında pürüzlülük açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p>0.05). Sonuçlar: Efervesan C vitaminleri, test edilen kompozit rezinlerin renk değişiminde önemli ölçüde arttırırken, yüzey pürüzlülüğünde istatistiksel olarak anlamlı farklılığa yol açmamıştır."
  • Öğe
    Bifosfanat kullanımına bağlı gelişen mronj vakaları ve klinik seyri: Vaka serisi
    (2020) Öztürk, Kübra; Ulutürk, Hacer; Delilbaşı, Ertan Ali; Yılmaz, Derviş
    [Abtsract Not Available]
  • Öğe
    Farklı Polisaj İşlemleri Uygulanan Geçici Restorasyon Materyallerinin Yüzey Pürüzlülüklerinin Karşılaştırılması
    (ERDİŞ ULUSLARARASI DİŞ HEKİMLİĞİ KONGRESİ, 2020) Aydoğdu, Hasan Murat
    Amaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı yöntemle yüzey bitirme ve polisaj işlemi uygulanan geçici restorasyon materyallerinin yüzey pürüzlülüklerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Self-cure bis akrilik rezin (n=30), self-cure PMMA (n=30) ve prefabrike PMMA Cad/Cam bloğu (n=30) olmak üzere üç farklı sabit geçici restorasyon materyali kullanılarak, 15x18mm boyutlarında ve 2mm kalınlığında örnekler oluşturuldu. Örnekler polimerizasyonun tamamlanması amacıyla distile su içinde 24 saat bekletildikten sonra mavi kuşak hard frezle 60 saniye kaba tesviye; 180 ve 600 grid zımparalar ile 30’ar saniye kaba polisaj uygulandı. Daha sonra farklı yüzey işlemleri için üçer gruba ayrıldı (kontrol grubu, TDV Diamond Gloss ve Platon Polishing Paste) ve numaralandırıldı (n=10). Polisaj gruplarında her örnek için angldruva ve keçe uç kullanılarak 5.000 devirde 30 saniye polisaj işlemi uygulandı. Ardından örnekler ultrasonik temizleyici cihazda distile su kullanılarak 90 saniye temizlendi. Sonrasında tüm örneklere profilometre ile yüzey pürüzlülüğü ölçümü uygulandı. Elde edilen veriler SPSS 15 paket program ile iki yönlü ANOVA testi uygulanarak istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Farklı geçici restorasyon materyallerinden ölçülen pürüzlülük değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Pürüzlülük değerleri yüksekten düşüğe doğru sırasıyla self-cure PMMA, Self-cure bis akrilik rezin ve prefabrike PMMA Cad/Cam bloğu olarak ölçülmüştür. Kullanılan polisaj patları birbiriyle ve kontrol grubuyla karşılaştırıldığında fark istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmemiştir. Sonuç: Geçici restorasyon materyallerinin yüzey pürüzlülüğü değerleri materyale göre farklılık göstermektedir. Test edilen materyaller arasında en fazla pürüzlülük self-cure PMMA ‘da görülmüştür. Kullanılan polisaj patları arasında pürüzlülük üzerine etkisi bakımından bir fark bulunmamıştır.
  • Öğe
    Diş sert doku remineralizasyonunda son güncellemeler
    (2022) Çakır, Nazire Nurdan
    [Abtsract Not Available]
  • Öğe
    The Application of Nanotechnology in Orthodontics: Current Trends and Future Perspectives
    (2023) Danışman, Hikmetnur
    Molecular nanotechnology is an engineering discipline that aims to construct devices and structures with precise placement of every atom. This discipline has emerged as an important innovation used in the fields of medicine and dentistry. Nanotechnology also has various applications in the field of orthodontics. Nanotechnology is being employed to enhance orthodontic treatment procedures by utilizing materials and coatings at the nano-sized. Nanocoatings improve the surface properties of orthodontic brackets and wires, reducing friction, while nanocomposites strengthen the materials. In addition, the utilization of nanosolutions and the inclusion of nanomaterials in orthodontic agents aim to enhance oral hygiene and prevent white spot lesions (WSLs) by incorporating antimicrobial agents and effective products in nano-sized form. Smart materials and nanosensors also play a crucial role in the treatment process. These advancements brought by nanotechnology hold potential to deliver more effective and comfortable treatments in orthodontics.
  • Öğe
    Endodontide Farklı Post Yuvası Temizleme Teknikleri
    (2020) Kesim, Bertan
    [Abtsract Not Available]
  • Öğe
    Dentin hassasiyeti tedavisinde klinik uygulamalar
    (2022) Karataş, Özcan
    [Abtsract Not Available]