Filtreler
Filtreler
Bulunan: 16 Adet 0.002 sn
Tam Metin [2]
Tür [1]
Açık Erişim Tarihi [3]
Dizin Platformu [2]
İsmi Geçen [1]
Marka kişiliği ve benlik saygısı kavramlarının tüketici satın alma tarzları üzerindeki etkisi: Üniversite öğrencileri üzerine bir uygulama

Sinem SARGIN

Tez | 2020 | ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

Teknolojik ilerlemeler ve iletişimin yaygınlaşması, ürün ve hizmetler arasındaki farkları en aza indirgemeye ya da ortadan kaldırmaya başlamıştır. Farkların azalması ve yoğunlaşan rekabetin artmasıyla, marka kavramı işletmelerin en etkin güçleri olmaya başlamıştır. İşletmeler tüketicilerin ilgi, istek ve satın alma davranışlarını harekete geçirebilmek için markalarını ön plana çıkarmak zorunda kalmışlardır. Bu sebeple, farklılaştırma ve konumlandırma stratejileri artık sembol, duygu veya diğer anlamlara bağlı olarak yapılandırılmaya başlanmıştır. Bunun da ötesinde, pazarlamacılar mevcut markalar üzerinde kişilik yaratmaya başlayarak . . ., faydacı işlevlerinin yanına sembolik bir değer yüklemeye çalışmaktadırlar. Marka kişiliği bir markaya atfedilen insansı özelliklerdir. Marka kişiliği kadar, bir markanın kişilik özelliklerinin tüketicilerin benlikleriyle uyumlu olması da değerlendirme ve satın alma süreçlerinde oldukça etkilidir. Markaların kişilik özellikleri tüketicinin benliğiyle bağdaştığı ve uyumlu hale geldiğinde anlam kazanır. Benlik saygısı, kişinin kendisine dair algı ve değerlendirmeleri olarak ifade edilmektedir. Tüketici satın alma tarzları ise, bireylerin alışveriş sırasında ürün ve hizmetler arasından tercih yapma yöntemlerini belirleyen karakteristik özellikler olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinin Mavi Jeans markasına yönelik marka kişiliği algıları ve benlik saygısı düzeylerinin satın alma tarzları üzerindeki etkisini araştırmaktır. Kayseri Nuh Naci Yazgan Üniversitesi'nde lisans eğitimi gören ve basit tesadüfi örnekleme yöntemi kullanılarak belirlenen 375 lisans öğrencisi üzerinde yüz-yüze anket yöntemi uygulanmıştır. Veriler yapısal eşitlik modeli kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, tüketicilerin marka kişiliği algılarının benlik saygıları üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında, marka kişiliği algısının satın alma tarzı üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu ortaya konulmuştur. Fakat, benlik saygısının tüketicilerin satın alma tarzı üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Technological advances and widespread communication have begun to minimize or eliminate differences between products and services. With the decrease in differences between brands and the increasing competition, the concept of brand has become the most effective power of the enterprises. Businesses have to bring their brands to the forefront in order to activate consumers' interests, wishes and purchasing behaviors. For this reason, differentiation and positioning strategies are now being structured based on symbols, emotions or other meanings. On top of that, marketers are starting to create personality on existing brands and trying to add symbolic value to their utilitarian functions. Brand personality are human features attributed to a brand. As well as brand personality, compatibility of personality traits of a brand with consumers' self is also very effective in evaluation and purchasing processes. The personality traits of brands become meaningful when they are compatible with the consumer's self. Self-esteem is expressed as the person's perceptions and evaluations about himself. Consumer buying styles are defined as characteristic features that determine the methods of making choices among the products and services during shopping. The purpose of this study is to investigate the effect of university students' perceptions of brand personality on Mavi Jeans brand and self-esteem on their purchasing styles. Face-to-face questionnaire method was applied on 375 undergraduate students determined using simple random sampling method at Kayseri Nuh Naci Yazgan University. The data were analyzed using the structural equation model. According to the findings of the study, it was determined that people's perception of brand personality had a significant effect on their self-esteem. In addition, it has been determined that the perception of brand personality has a significant effect on the purchase style. However, it was concluded that self-esteem does not have a significant effect on consumers' purchase style Daha fazlası Daha az

Türkiye ekonomisinde banka kredi kanalı: Krediler ve büyüme üzerine bir uygulama Bank loan channel in the Turkish economy: An application on loans and growth

İbrahim SİTEMLİ

Tez | 2022 |

Banka kredi kanalı ekonomi literatüründe önemli tartışma konularındandır. Bankaların ekonomi içerisindeki ağırlıkları arttıkça bu konu güncelliğini korumaya devam etmektedir. Çalışmada banka kredi türleriyle GSYH arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda 2003-2012 yılları arası ihracat kredileri, işletme kredileri, tüketici kredileri, kredi kartları ve sabit sermaye yatırımları ile GSYH arasındaki ilişki ARDL ve ECM yöntemleriyle analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre kredi kartı harcamalarının kısa dönemde, ihracat kredilerinin ise uzun dönemde ekonomik büyüme üzerinde anlamlı ve pozitif etkileri tespit edilmiştir. . . .Sabit sermaye yatırımları ise ekonomik büyüme üzerinde her dönemde anlamlı ve pozitif etkide bulunmaktadır. Banka kredilerinin yatırımlara yönlendirilmesiyle ekonomik büyüme üzerindeki pozitif etkinin artırılması karar alıcılara politika önerisi olarak sunulabilmektedir. Banka kredi kanalı ekonomi literatüründe önemli tartışma konularındandır. Bankaların ekonomi içerisindeki ağırlıkları arttıkça bu konu güncelliğini korumaya devam etmektedir. Çalışmada banka kredi türleriyle GSYH arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır. Bu kapsamda 2003-2012 yılları arası ihracat kredileri, işletme kredileri, tüketici kredileri, kredi kartları ve sabit sermaye yatırımları ile GSYH arasındaki ilişki ARDL ve ECM yöntemleriyle analiz edilmiştir. Analiz sonucuna göre kredi kartı harcamalarının kısa dönemde, ihracat kredilerinin ise uzun dönemde ekonomik büyüme üzerinde anlamlı ve pozitif etkileri tespit edilmiştir. Sabit sermaye yatırımları ise ekonomik büyüme üzerinde her dönemde anlamlı ve pozitif etkide bulunmaktadır. Banka kredilerinin yatırımlara yönlendirilmesiyle ekonomik büyüme üzerindeki pozitif etkinin artırılması karar alıcılara politika önerisi olarak sunulabilmektedir Daha fazlası Daha az

Enflasyon ve çıktı açığı ilişkisi: Türkiye örneği

Merve Beyza SEYFİ

Tez | 2022 |

Enflasyonun nedenlerini enflasyonu önleyebilmek için teorik ve ekonometrik olarak iyi ortaya koyabilmek gerekir. Enflasyonu talep ve maliyet olarak inceleyebiliriz. Bununla birlikte gelişmekte olan ülkelerde enflasyon yapısal bir sorun olarak da süregelmektedir. Bu nedenle literatürde enflasyonun nedenlerine yönelik çalışmalar güncelliğini korumaktadır. Çalışmanın amacı Türkiye'de 2003:1-2021:4 dönemi çeyrek yıllık veriler kullanılarak enflasyon oranı ve çıktı açığı arasındaki ilişkileri analiz etmektedir. Uygulama bölümünde bağımlı değişken enflasyon, bağımsız değişkenler reel efektif döviz kuru, kapasite kullanım oranı, işsizlik o . . .ranı, brent petrol fiyatları ve çıktı açığıdır. Değişkenler arasındaki ilişkiler Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model (ARDL) ve Hata Düzeltme Modeli (ECM) ile analiz edilmiştir. ARDL analizi sonuçlarına göre brent petrol fiyatları, çıktı açığı ve reel efektif kuru değişkenleri arasında uzun dönemde istatistiki olarak anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Kapasite kullanım oranı ve işsizlik oranı değişkenleri uzun dönemde anlamsız olduğu belirlenmiştir. ECM analizi sonuçlarına göre kısa dönemde enflasyon üzerinde etkili olan değişkenlere bakıldığında enflasyonun üç dönem gecikmeli değerinin çıktı açığının üç dönem gecikmeli değerinin reel efektif döviz kurunun düzey ve iki dönem gecikmeli değerinin işsizlik oranının bir dönem gecikmeli değerinin istatiksel olarak enflasyona etkisinin kısa dönemde anlamlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Petrol fiyatları ve kapasite kullanım oranı kısa dönemde enflasyon üzerinde etkili olmayan değişkenler olarak gözlenmiştir. ECM analizi ARDL modelinde yaşanan kısa dönemli dengesizliğin her bir çeyrek dönemde 0.02'sinin ortadan kalkacağını ve uzun dönemde modelin dengeye geleceğini ortaya koymuştur. Çalışmada elde edilen genel bulgular, çıktı açığının bir gösterge olarak kullanılmaya devam edilmesi enflasyon ve enflasyona yönelik uygulamaya konulacak para politikaları açısından yakından takip edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. In order to prevent inflation, it is necessary to look good theoretically and econometrically. For this reason, studies on the causes of inflation in the literature remain up-to-date. The aim of the study is to analyze the relationships between the inflation rate and the output gap in Turkey using quarterly data for the 2003:1-2021:4 period. In the application part, the dependent variable is inflation, the independent variables are real effective exchange rate, capacity utilization rate, unemployment rate, brent oil prices and output gap. Relationships between variables were analyzed with Delayed Distribution Autoregressive Model (ARDL) and Error Correction Model (ECM). According to the ARDL analysis results, it was determined that there is a statistically significant relationship between brent oil prices, output gap and real effective exchange rate variables in the long run. Capacity utilization rate and unemployment rate variables were found to be insignificant in the long run. According to the results of the ECM analysis, when the variables that affect inflation in the short run are examined, it is concluded that the three-term lagged value of inflation, the three-term lagged value of the output gap, the level of the real effective exchange rate, and the two-term lagged value of the unemployment rate, the effect of the one-term lagged value on inflation is statistically significant in the short run. Oil prices and capacity utilization rate were observed as variables that did not affect inflation in the short term. ECM analysis revealed that 0.02 of the short-term imbalance experienced in the ARDL model will disappear in each quarter and the model will stabilize in the long-term. The general findings obtained in the study revealed that the continued use of the output gap as an indicator should be followed closely in terms of inflation and monetary policies to be implemented for inflation Daha fazlası Daha az

Türkiye'de göç olgusu ve göçün ekonomik etkileri: Vektör otoregresyon modeli

Hale MUTLU

Tez | 2022 |

Göç, eski çağlardan günümüze kadar her dönemde karşımıza çıkan bir kavramdır. İnsanlık bu tarihsel süreçte göç hareketlerinin nedenlerini ve sonuçlarını açıklamaya çalışmıştır. Ekonomik nedenler, savaş, güvenlik kaygısı, daha iyi imkanlarda yaşama isteği iç ve dış göç hareketlerini tetikler. Ulusal ve uluslararası göçler göç eden ve göç alan yerlerde yaşayan insanlar açısından pek çok sorun ortaya çıkarır. Bu sorunların çoğu sosyal ve ekonomik kaynaklıdır. Son yıllarda göç hareketleri Arap Baharı ile başka bir boyut kazanmıştır. Arap baharı yaşayan ülkelere sınır ülke olması, Avrupa'ya geçiş güzergahı üzerinde bulunması, göçmenlere . . .karşı gösterilen "kucak açma politikası" ile Türkiye en fazla göç alan ülkelerden biri olmuştur. Göç hareketleri Türkiye'yi hukuki, sosyolojik, kültürel ve ekonomik yönden etkilemektedir. Bu çalışmanın temel hedefi Türkiye'nin son yıllarda maruz kaldığı göç şoklarını ve bunun sonucunda ne tür ekonomik değişimler yaşadığını belirlemektir. Göçle ilgili teorik açıklamaların ardından Türkiye açısından göçün genel durumu incelenmiş, ardından Johansen Eşbütünleşme ve VAR (Vektör Otoregresyon Modeli) yöntemiyle ampirik olarak analiz edilmiştir. 1991-2021 dönemi için göç sayıları, gayri safi milli hasıla, işsizlik ve enflasyon değişkenlerinin uzun dönemde birlikte hareket edip etmediklerini belirlemek için yapılan Johansen eşbütünleşme testinin sonuçları, söz konusu değişkenlerin eşbütünleşmediğini göstermektedir. Ancak VAR analizinde göç hareketinin Türkiye'de gayri safi milli hasıla ve işsizlik oranları üzerinde bir etkisinin olmadığı ancak enflasyonu artırdığı sonucuna varılmıştır. Bu nedenle dış göç hareketlerine belirli bir kota uygulanmalı ve ekonomi üzerindeki baskı azaltılmalıdır. Migration is a concept that we come across in every period from the old days to the present. Humanity has tried to explain the causes and consequences of migration movements in this historical period. Economic reasons, war, security anxiety, a desire to live in better possibilities lead to internal and external migration movements. National and international migration presents many problems for people who migrate and live in migratory areas. These problems are of social and economic origin. The migration movement, which has gained another dimension with the Arab Spring in recent years. Türkiye has become one of the countries receiving the highest number of immigrants due to being a border country to countries experiencing the Arab Spring, being on the transit route to Europe, and the embrace policy against immigrants. Migration movements have affected Türkiye legally, sociologically, culturally and economically. The main purpose of this study is to determine the migration shocks that Türkiye has been exposed to in recent years and what kind of economic changes it has experienced as a result. After the theoretical explanations about migration, the general situation of migration in terms of Türkiye was examined, and then it was analyzed empirically with Johansen Cointegration and VAR (Vector Autoregression Model) methods. The results of the Johansen cointegration test, which was conducted to determine whether the variables of immigration numbers, gross national product, unemployment and inflation in the period of 1991-2021 act together in the long run, show that the variables in question are not cointegrated. However, in the VAR analysis, it was concluded that the migration movement did not have an effect on the gross national product and unemployment rates in Türkiye, but increased inflation. For this reason, a certain quota should be applied to out-migration movements and the pressure on the economy should be reduced Daha fazlası Daha az

Örgüt kültürünün örgütsel yabancılaşma üzerindeki etkisi

Veysel TÜFEKÇİ

Tez | 2022 |

Kültür sosyal hayatımızı şekillendiren ve bizim sosyal ilişkilerimize yön veren geçmişten devir aldığımız ve geleceğe taşıdığımız unsurların tamamıdır. İnsanın dünyaya ilk ayak basması ile başlamış, halen de devam eden bir tutumlar, davranışlar, belirlenimler bütünüdür. Kültür davranışlarımızın oluşmasında ve ilişkilerimizin yönetim sürecinde hayati önem taşır. İnsan üreterek ve çalışarak ihtiyaçlarını karşılayan bir varlıktır ve bu aşamada kültür de oluşturur. Üretim ve çalışma esnasında geçmişten devraldığı kültürel birikim ve kendi ürettiği kültür etkin rol oynar. İnsanlar toplumsal hayatta ve görev aldığı örgüt içerisinde bu kül . . .türden hem etkilenir hem de diğerlerini etkiler. Örgütler de kendi kültürlerini oluştururlar. İş yapış şekilleri, gelecek vizyonları, verimlilikleri oluşturdukları kültür ile şekillenir. Fakat hem toplum da hem de örgütlerde sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlardan biri de "yabancılaşma" dır. Yabancılaşma neticesinde kişi kendini toplumdan soyutlamakta hem kendine hem de topluma yabancılaşmaktadır. Kendini değersiz gören, hayatın anlamını kaybetmiş insan ailesinde, yaşadığı çevrede, iş hayatında güçsüzleşmektedir. Kurallara uymayan, hayatı izole edilmiş şekilde yaşamaktadır. Bu çalışmanın amacı örgüt kültürünün örgütsel yabancılaşma üzerindeki etkisini incelemektir. Bu amaç kapsamında Kayseri'deki bir işletmenin 130 çalışanı ile araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, örgüt kültürünün alt boyutlarından klan kültürünün örgütsel yabancılaşma üzerinde negatif yönlü anlamlı bir etkisi vardır. Diğer boyutlar kapsamında anlamlı etki tespit edilememiştir. Culture is all of the elements that shape our social life and social relations, that we take over from the past and carry to the future. It is a set of attitudes, behaviors and determinations that started with the first step of man into the world and still continues. Culture is vital in the formation of our behavior and in the management of our relationships. Human being is an entity that meets his needs by producing and working, and at this stage, he also creates a culture. At this stage, the cultural accumulation inherited from the past and the culture it produces by himself play an active role. Human being affected by this culture and also affect others in social life and in the organization, they take part in. Organizations also create their own cultures. The way they do business, their vision for the future and their productivity are shaped by the culture they create. However, there are problems in both society and organizations. One of these problems is "alienation". As a result of alienation, the person isolates himself from the society and becomes alienated from both himself and the society. A person who sees himself as worthless and has lost the meaning of life becomes weaker in his family, social and business life. Those who do not obey the rules will have their life in isolation. In this study, the effect of organizational culture on organizational alienation is examined. The questionnaire created for this purpose was applied to 130 people working in businesses in Kayseri. According to the results clan culture, one of the sub-dimensions of organizational culture, has a negative and significant effect on organizational alienation. It was determined that other dimensions did not have significant effects on organizational alienation Daha fazlası Daha az

Örgütsel sinizmin tükenmişlik üzerindeki etkisi

Sedef DALBUDAK

Tez | 2022 |

İşletmelerin varlıklarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri ve rekabetin hızla arttığı günümüzde insan faktörüne dayalı ortaya çıkan olay ve olguları anlamlandırmaları son derece önemlidir. Son dönemlerde işletme içerisinde insan davranışlarını etkileyen faktörler arasında örgütsel sinizm ve tükenmişlik kavramları görülmektedir. Örgütsel sinizm, belli bir bireye, gruba veya kuruma yönelik hissedilen şüphecilik ve güvensizliğin beraberinde getirdiği hayal kırıklıkları, aldatılma hissi ve kişisel çıkarların önde tutulduğunu hissetme gibi duygulara neden olan bir kavramdır. Tükenmişlik ise uzun süre stres altında kalan bireyin içsel . . . kaynaklarında tükenme durumuna gelmesi diğer bir ifadeyle kronik bir gerginliktir. Bireyde görülen örgütsel sinizmin zamanla tükenmişliğe yol açtığı görülmüştür. Bu çalışmanın temel amacı ise örgütsel sinizmin tükenmişlik üzerindeki etkisini belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda Kayseri ilinde hizmet sektöründe çalışan 268 kişi ile araştırma gerçekleşmiştir. Nicel araştırma yöntemi kullanılarak yapılan çalışmanın veri toplama yöntemi anket tekniğidir. Hipotezler, SPSS paket programı kullanılarak test edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, örgütsel sinizmin tükenmişliğin üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. Örgütsel sinizmin alt boyutu olan bilişsel boyutun tükenmişlik üzerinde anlamlı bir etkisi yokken, örgütsel sinizmin alt boyutu olan duyuşsal ve davranışsal boyutun tükenmişlik üzerinde anlamlı bir etkisi vardır. In today's world, where businesses can operate their assets in a healthy way and competition is increasing rapidly, it is extremely important to make sense of the occurrences and phenomena that arise based on the human factor. Recently, Organizational cynicism and the burnout concepts are seen among the factors that affecting human behavior within the enterprise. Organizational cynicism is a concept that causes feelings of frustration, the feeling of being deceived, and the feeling that personal interests are being put first brought about by skepticism and insecurity towards a particular individual, a group, or an institution. Burnout, on the other hand, is chronic tension in which the state of exhaustion in the internal resources of the individual who has been under stress for a long time. It has been observed that organizational cynicism in the individual leads to burnout over time. The main purpose of this study is to determine the effect of organizational cynicism on burnout. For this purpose, research was carried out with 268 person working in service industry in Kayseri province. The data collection method of the study using the quantitative research method is the survey technique. The hypotheses were tested using the SPSS package program. According to the results of the research, Organizational cynicism has a meaningful effect on burnout. The cognitive dimension, which is the subdivision of the organizational cynicism, has no meaningful effect on burnout, on the other hand, the sensory and behavioral dimension, which is the subdivision of the organizational cynicism, has a meaningful effect on burnout Daha fazlası Daha az

Hatay’ın anavatana katılması ve bunun dünden bugüne Türkiye-Suriye ilişkilerine etkileri

Aydın AYDOĞAN

Tez | 2022 |

Bu tez çalışması, Hatay’ın anavatana katılmasına kadar geçen sürede hangi siyasi ve politik hadiselerin ne şekilde cereyan ettiğini tarihsel kronolojiye göre ortaya koymayı ve buradan hareketle Türkiye ile Suriye ilişkilerine günümüze dek nasıl etki ettiğini göstermeyi amaçlamıştır. Hatay Sorunu, Atatürk’ün sağlığının son günlerine sonuçlandırmak için çaba sarfettiği konu olmuştur. Hatay’ın Fransızlar tarafından işgali sonrası Türkiye’nin Suriye ve Fransa ile karşı karşıya gelmesi, Fransa’nın II. Dünya Savaşı’na giden dünya ortamında Orta Doğu’daki çıkarlarının zarar görmemesini istememesi nedeniyle boyut değiştirmiş, Hatay bağımsız . . .lığını ilan etmesinin ardından ikinci bir referandum ile Türkiye’ye katılma kararı almıştır. Böylece Hatay Sorunu da fiilen çözülmüştür. Ancak ne var ki Hatay Sorununun yarattığı bölgesel etkiler bugüne dek sürmüş gerek Soğuk Savaş dönemi konsepti gerek su sorunu gerekse de terör örgütleri üzerinden Hatay Sorunu ile atılmış olan iki ülke arasındaki gerginlik bugüne kadar sürmüştür. Bu tez çalışması, Hatay Sorununun bugünkü uluslararası ilişkilere etkilerini, “Ortadoğu’da tarihsel sorunlar canlılığını ve etkisini her zaman korur ve bölgede yaşanan tüm güncel sorunlar, bu eski sorunlardan beslenir” varsayımı üzerinden ele almaktadır. Bu doğrultuda basılı kitaplar ve internet ortamındaki makaleler ile haberler değerlendirilmiştir. Çalışma konunun güncelliği ve kamu oyundaki yansımalarının boyutu dolayısıyla önem taşımaktadır. Daha fazlası Daha az

Kadın kimliğinin dönüşümü ve siyasallaşması karşısında eril siyasetin söylemi: Siyasilerin Twitter paylaşımlarında kadın

Tülin ÇETİNKAYA

Tez | 2022 |

Kimlik kavramı süreklilik, aynılık, bir kişi ya da şeyin kendi gerçekliği, kişinin kim olduğu, kişiyi ötekilerden ayıran durumlar, nitelik ve özelliklerin bütünü başlıkları etrafında tanımlanabilen disiplinler arası bir kavramdır. Kimliğin bu dinamik özelliği onu hız ve değişim odaklı bir toplumsal yaşam düzeninde daha da önemli kılar. Kimlik kavramı siyasal açıdan ele alındığında da iktidar pratiklerinin ve politik alandaki söylemin en önemli biçimlendiricileri arasındadır. Bu çalışmada da araştırmanın odağında siyaset bilimi yer almış ve bu çerçevede çalışmanın konusu "eril siyaset" ve "kadın kimliği" kavramlarının etkileşimi ekse . . .ninde incelenmiştir. Çalışmanın temel problemi; eril hegemonyanın aracı olan cinsiyetçi dil ve söylem üzerinden siyasete yansımasının feminist ve ataerkil perspektiften incelenir olup olmadığıdır. Çalışmada eril siyasetin inşasıyla güçlenen ataerkil düzenin parametreleri incelenmiş ve bu bağlamda feminizmin kadın kimliği çıkışının eril siyaset üzerindeki yansımaları, eril siyasetin kadın ve kadın kimliğine yönelik söylemi açıklamaya çalışılmıştır. Çalışma, nitel bir araştırma olarak planlanmış ve veri kaynağı olarak araştırmanın gerçekleştirildiği tarihte %10 barajını aşmayı başaran beş siyasal partiden belirlenmiş kişilerin Twitter hesapları incelemeye alınmıştır. Bu noktada örneklemi oluşturan kişilerin seçilmesinde partideki önemleri, Twitter'daki takipçi sayıları ve Tweet sayıları dikkate alınmıştır. Toplanan veriler içerik analizinin yanı sıra tematik analize tabi tutulmuş, analizlerin gerçekleştirilmesinde Maxqda programı kullanılmıştır. Kod haritası çalışmaya dahil edilen tweetler doğrultusunda kişilerin ifadelerinde yoğun olarak belirlenen kod ise 81 tweet ile "şiddet ile mücadele"dir. Bu bağlamda Türkiye'de en çok gündeme gelen kadın sorunu 'kadına yönelik şiddettir'. Siyasette toplumun üzerinde yaşadığı gerçeklik üzerinden gerçekleştiği için çalışmamızın iki ana aksını oluşturan ataerkil ve feminist bakış açısı bu sorunu görmezden gelememiştir. Bu noktada kadına yönelik şiddetin iki farklı perspektif üzerinden dile yansıması incelenmiştir. The concept of identity is an interdisciplinary concept that can be defined around the titles of continuity, sameness, the reality of a person or thing, who the person is, the situations that separate the person from the others, the whole of qualities and characteristics. This dynamic feature of identity makes it even more important in a social life order focused on speed and change. When the concept of identity is considered from a political aspect, it is seen that it is among the most important formatives of power practices and discourse in the political field. In this study, political science was the focus of the research, and in this context, the subject of the study was examined in the axis of the interaction of the concepts of "masculine politics" and "female identity". The main problem of the study; whether it is reflected in politics through sexist language and discourse, which is the tool of masculine hegemony, is examined from a feminist and patriarchal perspective. In the study, the parameters of the patriarchal order, which is strengthened by the construction of masculine politics, were examined and in this context, the reflections of feminism's emergence of female identity on masculine politics, and the discourse of masculine politics on women and women's identity were tried to be explained. The study was planned as a qualitative research and as a data source, the Twitter accounts of the five political parties that managed to exceed the 10% threshold at the time of the research were examined. At this point, their importance in the party, the number of followers on Twitter and the number of Tweets were taken into account in the selection of the people who formed the sample. The collected data were subjected to thematic analysis as well as content analysis and discourse analysis, and the Maxqda program was used in the analysis Daha fazlası Daha az

İki yönlü elektrikli araç şarj istasyonlarının güç sistemlerine optimizasyon algoritmaları kullanılarak yerleştirilmesi

Ömer SARIDAĞ

Tez | 2022 |

Fosil yakıtlara olan bağımlılık neticesinde kaynakların azalması ve fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının doğaya verdiği zarar, elektrikli araçlara geçişte önemli rol oynamıştır. Elektrikli araçların yaygınlaşması ve şarj ihtiyacı ile birlikle artan enerji talebi ve puant yükler gibi güç sistemlerini olumsuz etkileyecek sonuçlara neden olmaktadır. Diğer taraftan, iki yönlü elektrikli araç şarj istasyonları (İYŞİ) teknolojisi ise elektrikli araç bataryasında bulunan elektrik enerjisini çift yönlü aktarım ile şebekeye ileterek elektrik şebekesine destek olabilmektedir. Çift yönlü aktarım sayesinde elektrikli araç bata . . .ryalarında bulunan elektrik enerjisini şebekenin yoğun saatlerinde şebekeye aktararak katkı sağlayabilmektedir. Bu konseptte, elektrikli araçlar bir dağıtık üretim sistemi olarak düşünüldüğünden şebekeye bağlantı konumu ve kapasitesi önemli bir problem haline gelmektedir. Bu tez çalışmasında, İYŞİ teknolojisine sahip şarj istasyonlarının elektrik şebekesindeki en uygun konum ve kapasitesini belirlemek için Gri Kurt Optimizasyon Algoritması (GKO), Sinüs Kosinüs Algoritması (SKA) ve Şempanze Optimizasyon Algoritması (ŞOA) algoritmaları kullanılmıştır. Hatta bulunan aktif güç kayıplarını azaltmak için tanımlanan hedef fonksiyon minimize edilmiştir. Optimizasyon yapılırken algoritmalar 34 baralı ve 85 baralı test sistemlerine ayrı ayrı uygulanmış ve GKO, SKA, ŞOA algoritmalarının sonuçları birbiriyle karşılaştırılmıştır. Yapılan benzetimler karşılaştırıldığın da şarj istasyonlarının optimum konum ve kapasitelerine ulaşması için GKO, hem aktif hem de reaktif güç kayıpları açısından diğer algoritmalara göre daha iyi performans göstermiştir. As a result of the dependence on fossil fuels, the reduction of resources and the damage caused to nature by greenhouse gas emissions from fossil fuels have played an important role in the transition to electric vehicles. The widespread use of electric vehicles and requirement for charging power cause consequences that will negatively affect power systems such as increase in energy demand and peak loads. On the other hand, bidirectional electric vehicle charging stations (BEVCS) technology can support the electricity grid by transmitting the electrical energy stored in the electric vehicle battery to the grid with bidirectional transmission. Thanks to the bidirectional transmission, it can contribute to the grid by transferring the electrical energy contained in the electric vehicle batteries to the grid during peak hours. In this concept, since electric vehicles are considered as a distributed generation system, the location and capacity of charging stations becomes an important problem. In this thesis, Grey Wolf Optimization Algorithm (GKO), Sine Cosine Algorithm (SKA) and Chimpanzee Optimization Algorithm (SOA) algorithms were empoyed to decide the most appropriate capacity and location of the BEVCS into the electrical grid. In order to reduce the active power losses, the objective function has been determined and minimized. The algorithms were applied separately to IEEE 34-bus and 85-bus test systems, and the results of GWO, SCA and COA algorithms were compared with each other. As comparison GWO performed better than other algorithms in terms of both active and reactive power losses Daha fazlası Daha az

Görünür ışık haberleşmesinde m-csk modüleli flip-ofdm iletişim sistemleri M-csk moduled flip-ofdm communication systems in visible light communications

Meral TEKİN

Tez | 2022 |

RF tabanlı kablosuz iletişim sistemlerinde, bant genişliğinin yetersizliği, insan sağlığına olumsuz etkisi vb. gibi nedenler bazı zorluklar meydana getirmiştir. RF kablosuz iletişim sistemlerine alternatif olan kablosuz optik haberleşme sistemleri ise bu zorluklara çözüm olarak kullanılmıştır. Bu tez çalışmasında, kablosuz optik haberleşme tekniği, M-seviye renk kaydırmalı anahtarlama (M-CSK) modülasyonu kullanılarak OFDM'nin optik kablosuz iletişim sistemlerindeki tek kutuplu versiyonu olan Flip-OFDM ile birlikte incelenmiştir. İlk olarak kablosuz optik haberleşme ve bu haberleşme sisteminde kullanılan modülasyon teknikleri, devamı . . .nda tezde önerilen Flip-OFDM sistemi ve bu sistemde kullanılan renk kaydırmalı anahtarlama (CSK) modülasyonu tanıtılmıştır. En sonda ise önerilen modelin performansı, bit-hata oranı (BER) ve tepe ortalama güç oranı (PAPR) kriterlerine göre M-QAM modüleli Flip-OFDM ve M-CSK modüleli VLC OFDM yöntemleri ile karşılaştırılmıştır. BER performansları sırasıyla AWGN ve Flat kanalda ilk olarak kodlanmamış önerilen model ile ardından bir kanal kodlama tekniği olan Reed-Solomon (RS) kanal kodlayıcı ve Katlamalı Kodlayıcı (CC) ile birlikte analiz edilmiştir. Simülasyon yanıtları, sunulan M-CSK Flip-OFDM yönteminin AWGN ve optik LOS kanalında yüksek SNR değerlerinde iyi performans elde ettiğini ve buna ek olarak RS ve CC kanal kodlama teknikleri uygulanarak BER performansının da iyileştirildiğini açık bir şekilde görülmektedir. In RF-based wireless communication systems, insufficient bandwidth, negative effects on human health, etc. reasons such as this created some difficulties. Wireless optical communication systems, which are alternatives to RF wireless communication systems, have been used as a solution to these difficulties. In this thesis, the wireless optical communication technique is investigated with Flip-OFDM, which is the unipolar version of OFDM in optical communication system, using M-level color shift keying (M-CSK) modulation. Firstly, wireless optical communication and modulation techniques used in this communication system, then the Flip-OFDM system proposed in this thesis and the color shift keying (CSK) modulation used in this system are introduced. Then information about the channel coding techniques used in this thesis is given. Finally, the performance of the proposed model is compared with the M-QAM modulated Flip-OFDM and M-CSK modulated VLC OFDM methods according to the bit-error rate (BER) and peak average power ratio (PAPR) criteria. BER performances were analyzed in the AWGN and Flat channel, first with the proposed uncoded model, and then with a channel coding technique, Reed-Solomon (RS) Channel Encoder and Convolutional Encoder (CC), respectively. The simulation results clearly show that the presented M-CSK Flip-OFDM method achieves good performance at high SNR values in the AWGN and optical LOS channel, and in addition, the BER performance is improved by applying RS and CC channel coding techniques Daha fazlası Daha az

Kablosuz çeşitleme yöntemlerinin farklı sönümlenmeli kanal ortamlarındaki performans analizleri

Caner ÖZEN

Tez | 2022 |

5G ve ötesi çalışmalara hız verilmesi ve bu alandaki araştırmaların artmasıyla birlikte, güç, bant genişliği ve verimlilik gibi faktörler üzerine çeşitli modülasyon şemaları, kanal modelleri, çeşitleme yöntemleri incelenmektedir. Son yıllardaki araştırmalarda kanal modellerinde farklı matematiksel türetimler yapıldığı ve kablosuz kanal ortamlarını daha başarılı bir şekilde ortaya koyan modeller oluşturulduğu görülmektedir. Bu tez çalışmasında; Fisher-Snedecor F kanal modeli, en büyük oranlı birleştirme tekniği için altıgen karesel genlik modülasyonu ve kaskat yapıya sahip bir sistemin dalgalanmalı iki ışınlı sönümlenmeli kanallarda . . .altıgen karesel genlik modülasyonu analizi gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda hata ifadeleri türetilmiş ve bu ifadelerin doğruluğu nümerik sonuçlarla gösterilmiştir. Böylelikle literatürde ilk kez bu sistem modelleri için altıgen karesel genlik modülasyonu hata ifadeleri türetilmiş ve türetilen bu ifadelerin doğruluğu simülasyonlarla gösterilmeye çalışılmıştır. Ayrıca elde edilen sonuçların başarımları Matematica ve MATLAB yazılım programları yardımıyla gösterilmiştir. With the acceleration of 5G and beyond studies and increasing research in this field, various modulation schemes, channel models, and diversity methods are being studied on factors such as power, bandwidth, and efficiency. In recent years, it is seen that different mathematical derivations have been made for channel models and that models have been created that reveal wireless channel environments successfully. In this thesis work; The Fisher-Snedecor F channel model, hexagonal quadratic amplitude modulation for the maximal ratio combining technique and hexagonal quadrature amplitude modulation analysis of a system with a cascade structure in channels with fluctuating two-ray fading were performed. As a result of the analyses, error statements were derived and the accuracy of these statements was shown by numerical results. Thus, for the first time in the literature, hexagonal quadrature amplitude modulation error expressions were derived for these system models and the accuracy of these derived expressions was tried to be shown by simulations. In addition, the achievements of the results obtained are shown with the help of the Mathematica and MATLAB software programs Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms