Filtreler
Filtreler
Bulunan: 12 Adet 0.002 sn
BM Sürdürülebilir Kalkınma [1]
Tam Metin [2]
Açık Erişim Tarihi [1]
Tarih [2]
Dizin Platformu [3]
WOS Kategorileri [1]
Farklı yöntemler ile kullanılan geçici materyallerinin renk stabilitesine polisaj patlarının etkisi

Damla Güneş ÜNLÜ | Pınar YILDIZ

Makale/Derleme | 2021 | SELÇUK DENTAL JOURNAL8 ( 2 ) , pp.420 - 426

MAÇ: Bu çalışmanın amacı, farklı geçici yapım teknikleri ile kullanılan geçici materyallerinin renk stabilitelerine polisaj patlarının etkisinin araştırılmasıdır. GEREÇ YÖNTEMLER: Üç farklı yöntemle kullanılan geçici materyalinden 90 adet 18x15x2 mm boyutlarında örnekler hazırlanmıştır. Polimetil metakrilat (PMMA) ve bis- akrilik kompozit rezin örnekler teflon kalıp yardımı ile, CAD/CAM PMMA örnekler hassas kesme cihazı yardımı ile hazırlanmıştır. Örneklerin şekillendirilmesinin ardından fazlalıklar canavar frez ile kaldırılmış ve tüm örnekler 600 grid su zımparası ile zımparalanmıştır. Daha sonra her materyalden örnekler 3 gruba (n . . .=10) ayrılmıştır. Birinci gruptaki örneklere yüzey işlemi uygulanmamıştır. İkinci gruptaki örneklere universal polisaj patı ve üçüncü gruptaki örneklere elmas içerikli pat uygulanmıştır. Distile suda 24 saat bekletmenin ardında örneklerin başlangıç L, a, b değerleri ölçülmüştür. 6 gün kahve solüsyonunda bekletilmiş ve tekrar renk değerleri ölçülerek ∆E (renk değişimi) değeri hesaplanmıştır. Elde edilen veriler iki yönlü ANOVA ile değerlendirilmiş, gruplar arası farkların tespiti için Tukey’s HSD post hoc testi yapılmıştır ( Daha fazlası Daha az

Acil servise hasta müracaatı çalışan doktorlara göre değişiyor mu? : Özgün bir çalışma

Zübeyde KORKMAZ

Makale/Derleme | 2021 | Aksaray Üniversitesi Tıp Bilimleri Dergisi

Amaç: Acil servislerde hasta yoğunluğu genellikle fazladır Acil servis çalışanları arasında özellikle bazı doktorların çalışma gününde acil servise daha fazla veya daha sıkıntılı hasta geldiği inanışı yaygındır. Bu doktorlar çalışanlar arasında literatürde “ black cloud”, ülkemizde ise “ uğursuz”, “şanssız“ veya ”düztaban“ olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca haftanın belli günlerinde acil servise hasta giriş sayısının daha fazla olduğuna inanılmaktadır. Bu çalışmamızdaki birincil amacımız; Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Tıp Kliniğini eğitim biriminde görevli acil tıp uzmanı ve asistanları arasında 1 Ocak 2017- 30 Haz . . .iran 2018 tarihleri arasında hasta müracaatının çalışan doktorlara göre değişip değişmediğini araştırmak, ikincil amacımız ise; haftanın günlerine göre hasta müracaatının değişip değişmediğini tespit etmektir. Materyal ve Metot: Hastanemiz Acil Tıp Kliniğinde görevli tüm çalışanlara anket yöntemiyle acil servisin birimlerinde hangi doktorun çalıştığında daha fazla hasta geldiği ve daha yoğun hasta gelişi olduğu, yani kendilerine göre hangi doktorun “düztaban” olduğu anket yöntemi ile sorulmuştur. Ayrıca çalışanlarına göre; haftanın hangi gününün daha yoğun olduğunu düşündükleri de sorulmuştur. Elde edilen anket sonuçları ile HBYS üzerinden 1 Ocak 2017-30 Haziran 2018 tarihleri arasındaki sayısal veriler kıyaslanarak verilerin analizleri yapılmıştır. Tartışma ve Sonuç:Literatürde çalışanların “black cloud” olan kişi düşüncesi genellikle algıdan ibarettir. Çalışmamızda; çalışanlara göre nöbeti en yoğun geçen ve en ağır hasta kabulü yapan acil tıp uzmanı ile nitel veriler arasında fark vardır. Ancak nitel verilere göre tüm ATU’lar iş yükünü eşit paylaşmaktadır. Acil servise en çok hasta kabulünün yapıldığı gün pazartesidir. Objective: In emergency departments, patient density is usually high. Among the emergency service workers believe that much more and distressed patients presenting to the emergency especially some doctors’ work shift. According to employees, this doctors known as “unlucky”. It is also believed that the number of patients presenting is higher on some days of the week. As a primary goal in this study; Kayseri Education and Research Hospital Emergency Department between the emergency medical specialists and assistants in the training department between 1 January 2017 to 30 June 2018. According to the working doctor to change the patient’s application to investigate whether, as secondary purpose; we aimed to determine whether the patient’s presenting has changed according to the days of the week. Materials and Method: All employees working in the ED of our hospital were asked by questionnaire method, which doctor was working in the units of the ED, with more patients coming and with more intensive patient visits. Employees were also asked which day of the week they thought was the busiest. The results obtained were compared with the HBYS data between January 1, 2017 and June 30, 2018. Results and Conclusion: It is generally a wrong perception to describe employees as a “black cloud” in literature studies. In our study, there is a difference between the employees’ perceptions and the qualitative data between the emergency medicine specialist who is a “black cloud”. The day when most patients are admitted to the emergency department is Monday. . . Daha fazlası Daha az

Adölesan voleybolcu ve sedanterlerde üst ekstremite esneklik, kuvvet, dayanıklılık, hız, denge ve yaşam kalitesi arasındaki farkların incelenmesi

Fırat KARA

Makale/Derleme | 2022 | Turkish Journal of Health and Sport3 ( 3 ) , pp.84 - 90

Purpose: The aim of this study was to investigate flexibility, strenght, endurance, speed, balance of upper extremity and quality of life among adolescent volleyball players and sedentary. Methods: 20 adolescent volleyball players and 20 adolescent sedentary totally 40 participants, who were aged between 12-18 years, were included in the study. Back Scratch Test, Hand Claw Force Test, Modified Pushup Test, Medicine Ball Throwing, Bent Arm Hang Test, Plate Tapping Test, Upper Extremity Y Balance Test, WHOQOL-BREF were used to evaluate flexibility, strenght, endurance, speed, balance of upper extremity and quality of life. ‘İndependen . . .t sample t-test’ was used for statistical analysis. Results: Statistically significant changes were detected in datas obtained as a result of Modified Push-up Test, Medicine Ball Throwing, Bent Arm Hang Test, Plate Tapping Test and Upper Extremity Y Balance Test evaluations ( Daha fazlası Daha az

Effects of three different embedding media on the accuracy of different electronic apex locators: An in vitro study

Bertan KESİM

Makale/Derleme | 2022 | Annals Of Clinical And Analytical Medicine13 ( 1 ) , pp.80 - 83

Aim: In this study, we aimed to evaluate in vitro the measurement accuracy of three electronic apex locators (EALs) in three different embedding media. Material and Methods: Thirty maxillary central incisors were included (N = 30). The specimens were decoronated at cement–enamel junction, and the soft tissues in root canals were removed. The samples were randomly divided into three groups (n = 10). The specimens were embedded in alginate (group A), gelatin (group B) and agar agar (group C), leaving the coronal 2 mm of teeth exposed. Electronic lengths (ELs) of root canals of samples were measured using Raypex 6 (VDW, Munich, Germany . . .), Apex ID (SybronEndo, Glendora, USA) and Ipex 2 (NSK Inc., Kanuma, Japan). In all groups, actual length (AL) values subtracted from EL values, and EL–AL values were recorded. Results: The EL–AL values for each embedding media were classified within an error range of ± 0.5 mm and ± 1 mm, and the chi-square (χ2) test was used to compare the percentage of acceptable measurements of three EALs (α = 0.05). The measurements of Raypex 6 in agar agar medium were statistically different compared with those in alginate and gelatin media, within the error margin of ± 0.5 mm (p < 0.05). Both in alginate and gelatin media, no statistically significant difference was observed in percentages of acceptable measurements with Raypex 6, Apex ID and Ipex 2 within two ranges of error (p > 0.05). Discussion: Within the limitations of this study, alginate and gelatin can be used safely as embedding media in studies investigating the in vitro measurement accuracy of EALs Daha fazlası Daha az

Binanın sesi -CSO Ve Ankara gezisinden deneyimler

Şeyda GÜNGÖR

Makale/Derleme | 2022 | Tol, Mimarlar Odası Kayseri Şubesi Mimarlık Kültürü Dergisi1 ( 14 ) , pp.46 - 51

Sanırım ilk aklınıza gelen yanıt Pallasmaa’nın da ısrarla, duyularımız arasında baskınlığını yinelediği “görme” hali olacaktır1 . Görerek deneyimleriz. Bizzat, “kendi gözlerimizle”. Hani deriz ya görmeden inanmam diye, görünce gerçekliğe ikna oluruz hemen. Görmenin önceliği gibi, cephenin hatta ön cephenin izlenim dağarcığımızda baskın bir yeri vardır. Çoğu zaman yukarıdaki sorunun cevabı burada olur. Öte yandan, görmenin de türleri var; dergiden, kitaptan, ekrandan bizi yakalayıveren. Görüntüyü çerçeveleyen objektif ve onu kullananın zihni, ne deneyimleyeceğimizi seçip sunar ve ikinci özne olarak yapıyı tanımış oluruz. GÖRMÜŞÜZDÜR . . .çünkü Daha fazlası Daha az

Teknolojik yenilikler ışığında muhasebe eğitimi ve muhasebe mesleğine ilişkin yazınsal bakış

Hayrettin UZUNOĞLU

Makale/Derleme | 2022 | Denetim ve Güvence Hizmetleri Dergisi2 ( 2 ) , pp.92 - 102

Son zamanlarda bilişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, Endüstri 4.0 adı verilen dijital devrimi beraberinde getirmiştir. Bu devrim, işletmelerde muhasebe fonksiyonunu ve muhasebenin rolünü önemli oranda değiştirmiştir. Günümüzde muhasebe ile ilgili işlemler ve faaliyetler elektronik ortamda daha hızlı ve şeffaf şekilde kaydedilmeye ve raporlanmaya başlamıştır. Muhasebenin temel işlevleri eskisine nazaran daha hızlı ve kolay bir şekilde yerine getirilirken muhasebe mesleği de bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu dönüşüm süreci, muhasebe mesleğinin geleceğine ve muhasebe eğitiminin değişimine ilişkin tartışmaları da beraberinde get . . .irmiştir. Endüstri 4.0 kapsamında ortaya çıkan muhasebe uygulamaları ve bu uygulamaların hem muhasebe mesleğine hem de müfredatına olan etkileri üzerine çeşitli akademik çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada, Endüstri 4.0 kapsamında ortaya çıkan muhasebe uygulamaları ile bu uygulamaların muhasebe mesleği ve müfredatında yol açtığı dönüşüme ilişkin yazınsal bir bakış açısı sunulması amaçlanmıştır Daha fazlası Daha az

Katotam tahkiminde tahkim başvurusu, dilekçeler aşaması ve görev belgesi

Mustafa OKUR

Makale/Derleme | 2022 | Türkiye Noterler Birliği Hukuk Dergisi ( 1 ) , pp.119 - 168

Kayseri Ticaret Odası Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi (KATOTAM)’da tahkim süreci, tahkim anlaşması bulunan bir uyuşmazlıkla ilgili olarak taraflardan birisinin, dava dilekçesini (tahkim başvuru dilekçesi) merkez sekretaryasına vermesi ile başlamakta, diğer tarafın tahkim davasına vereceği cevap dilekçesi ile devam etmektedir. Cevap dilekçesi ile karşı dava da açılabilmektedir. Cevap dilekçesinin verilmesiyle beraber Sekretarya, bir taraftan Yönerge hükümleri doğrultusunda hakem seçiminin gerçekleştirilmesi ve tahkim masraflarının tahsili hususunda yapılması gereken işlemleri yerine getirirken, diğer taraftan cevap dilekçesini davacıy . . .a tebliğe çıkararak ikinci dilekçelerin verilmesi ve böylelikle dilekçeler aşamasının tamamlanmasını sağlar. ISTAC ve İTOTAM tahkiminden farklı, TOBB tahkimine benzer şekilde KATOTAM tahkiminde tarafların dilekçeler aşamasında ikişer dilekçe vermeleri söz konusudur. Yönergede hakem veya hakem kurulunun Sekretarya tarafından dosyanın kendisine tevdiinden itibaren bir aylık süre içerisinde dilediği taktirde, belgelere dayanak veya tarafların huzurunda bir görev belgesi hazırlayarak divana kuruluna sunabileceği belirtilmiştir. Görev belgesinin düzenlenmesi zorunlu olmamakla beraber, tahkim yargılamasının düzenli, belirli ve verimli bir şekilde işlemesini sağlamak için görev belgesinin düzenlenmesinde fayda vardı Daha fazlası Daha az

Müze algısı ile ilgili son 20 yılda Türkiye’de yapılan çalışmaların literatür değerlendirmesi yöntemiyle analizi

İpek YILDIRIM

Makale/Derleme | 2021 | Modular Journal

Çalışma, geçmişten günümüze gerek kültürel gerekse tarihsel sebeplerle ziyaret edilen müzeleri ve müze mekânlarında ziyaretçi algısına dayanan çalışmaları konu etmektedir. Çalışmanın amacı; 18.yüzyıldan bu yana aktif olarak kültürel ve sosyal anlamda, sonrasında eğitim anlamında faydalandığımız mekanlar olan müzelerin işlevini ve müze algısını son 20 yılda ülkemizde gerçekleştirilen çalışmalar üzerinden belirlemektir. Araştırmanın son 20 yıl olarak sınırlandırma sebebi güncel durumu tespit edebilmek ve 2000’li yıllar itibariyle tüm alanlarda etkisini gösteren teknoloji çağının bu alandaki etkilerini yorumlayabilmektir. Çalışma nitel . . . yöntemle oluşturulmuş ve literatür değerlendirmesi tekniğinden faydalanılmıştır. Müze algısına dayanan araştırmalar bu çalışma sonucunda; Eğitim Algısına Yönelik Çalışmalar, Müzelerde Deneyim ve Hizmet Kalitesine Yönelik Çalışmalar ve Çevresel Faktörlerin Müze Algısına Etkisine Yönelik Çalışmalar olmak üzere üç başlık altında toplanmıştır. Çalışma ile gelişen teknoloji ve güncel gereklilikler doğrultusunda müzelerin salt eser sergilenen ya da korunan yerler olarak beklentileri karşılamadığı ve müze kavramında, müze mekânlarında dolayısıyla müze algısında değişiklikler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. The study focuses on the studies based on the perception of visitors in museums and museum spaces that have been visited for both historical and both cultural reasons. The aim of this study is to determine the function and perception of museums, which are the places that we actively benefit from in terms of education, culturally and socially since the 18th century, through studies conducted in our country in the last two decades. The reason for limiting the research in the last twenty years is to be able to determine the current situation and to interpret the effects of the age of technology in this field as of 2000s. The study was designed with qualitative method and literature review technique was utilized. The researches based on the perception of the museum are gathered under three headings: Studies on Education Perception, Studies on the Experience and Service Quality in Museums and Studies on the Effects of Environmental Factors on Museum Perception with the data obtained from this study.According to the findings the study, it is concluded that with the developing technology and current requirements, the museums do not meet the expectations as exhibited or protected places, and there are changes in museum concept, museum spaces and therefore museum perception Daha fazlası Daha az

İnfertil kadınların bitkisel ürün kullanım durumları

Didem KAYA | Neriman İNANÇ

Makale/Derleme | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergis

Amaç: Bu tanımlayıcı-kesitsel çalışma, Kayseri’de infertil kadınlarda bitkisel ürün kullanım oranı, süresi ve kullanım yöntemlerini belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 77 infertil kadın dahil edildi. Veri toplama aracı olarak kullanılan anket formu yüz yüze görüşme yöntemi ile uygulandı. Araştırmacılar tarafından katılımcıların antropometrik ölçümleri alınarak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre sınıflandırıldı. Bulgular: Katılımcıların yarısından fazlasının (%62.3) bitkisel ürün kullandığı belirlendi. İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da bitkisel ürün kullananların Beden Kütle İndeksi (BKİ), bel çevr . . .esi, kalça çevresi ve bel/kalça oranı ortalamaları bitkisel ürün kullanmayanlara göre daha yüksekti (p>.05). İnfertilite sebebi, bitkisel ürün kullananların %39.6’ünde kadınlardan kaynaklanırken, kullanmayanlarda idiyopatik olduğu saptandı (%75.9). Bitkisel ürün kullanan katılımcılar kullanmayanlara göre bitkisel ürün dışında aşılama, hormon, in vitro fertilizasyon (IVF) ve tübel operasyon gibi tıbbi tedavi yöntemlerini anlamlı olarak daha fazla kullanmaktaydı (p=.006). Bitkisel ürün kullananlar en fazla soğan suyunu (%75.0) daha sonra sırasıyla, aslan pençesi (%31.2), civanperçemi (%27.1), çörek otu (%20.8) ve ısırgan otunu tercih etmekteydi (%10.4). Bitkisel ürünler daha çok demleme yöntemi ile (%85.4) tüketilmekte ve bu ürünlerin kullanımı ile ilgili bilgiler akraba (%41.6) ve medya (%50.0) aracılığı ile edinilmekteydi. Sonuç: Bu çalışma sonucunda infertil olanların çoğunluğunun bitkisel tedavi yöntemlerini kullanma eğiliminde olduğu saptandı. Daha fazlası Daha az

Türkiye'de etnik kökene dayalı ayrımcılıkla mücadele mekanizmaları ve yasal dayanakları

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2022 | Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi12 ( 2 ) , pp.38 - 52

Eşitsizliğe yol açan ayrımcılığın pek çok türü bulunmaktadır. Bunlardan biri de etnik kökene dayalı ayrımcılıktır. Etnik köken üzerinden yapılan ayrımcılık, coğrafya ve zaman tanımadan tarih boyunca karşılaşılan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Başta anayasalar olmak üzere hukuki metinlerde konunun ele alınması, 20. yüzyıl itibarıyla mümkün olabilmiştir. İnsan hakları mücadelesinin giderek önem kazandığı günümüzde Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar, eşitliğin sağlanması ve ayrımcılıkla mücadele edilmesinde temel referanslardır. Türkiye de AB’ye aday ülke statüsü kazandığı 1999 yılından bu yana g . . .erek insan hakları gerek etnik kökene dayalı ayrımcılıkla mücadele konusunda birtakım mekanizmalar hayata geçirmiştir. Çalışmanın odak noktası, ayrımcılık türleri arasında yer alan etnik köken üzerinden yapılan ayrımcılıktır. Bu konudaki ulusal mevzuatı ve hayata geçirilen kurumları ortaya koymayı amaçlamaktadır. İdari ve hukuki yapının bütünleşik yapısına istinaden konuyla ilgili öne çıkan uluslararası düzenlemeler, T.C. Anayasası ve diğer yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulmuş, bu metinlerin tematik bir incelemesi yapılmıştır. Türkiye’nin taraf olduğu, doğrudan etnik ayrımcılıkla ilgili birçok uluslararası sözleşmeye karşılık başta Anayasa olmak üzere iç hukukta konunun henüz yeterince ele alınmadığı sonucuna ulaşılmıştır Daha fazlası Daha az

Siyasal söylemde sınırların meşrulaştırılması

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2022 | Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi2 ( 2 ) , pp.1 - 17

Kitlesel göçlere maruz kalınmasıyla birlikte sınır sözcüğü, Türkiye siyasetinde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle günlük siyasal söylemde sıklıkla duyduğumuz bu sözcük, siyasal aktörlerin dilinde manipüle edici ve kitleleri harekete geçirici bir rol üstlenmektedir. İlgili siyasal aktörlerin sınır yaklaşımını ortaya koymak ve bu yaklaşımın bir dışavurumu olarak tercih edilen siyasal iletişim dilinin hedeflerini tespit edebilmek için somut göstergelere başvurulması gerekmektedir. Makalenin esas amacı; ‘sınır/hudut namustur’ şeklindeki doğrudan sınırla ilgili yakın dönemli siyasal söylemlerin siyasal propagandanın bir a . . .racı olarak nasıl ele alındığını ortaya koymaktır. Bu bağlamda internet haberleri taranmış ve gündemde yer alan gelişmelerle ilişkilendirilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çoklu siyasal aktörler tarafından ortak vurgular içeren bir sınır söyleminin geliştirilebilmesi, bu söylemlerin toplumsal ve siyasal gündemin merkezinde yer bulması ve ayrıca haber niteliği taşır hale gelmesi, konunun araştırılmasını gerekli ve ilginç kılmıştır. Türkiye’de siyasal aktörlerin sınır söylemini siyasal propagandalarında kullanarak araçsallaştırdığı ve böylece meşrulaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Associated with the experience of mass migration, the term of border has started to be used extensively in Turkish politics. Especially border, which we often hear in daily political discourse, assumes a manipulative and mobilizing role by political actors. Concrete indicators should be used in case of revealing the border approach of political actors and to determine the targets of the preferred political communicative language as an expression of this approach. The main purpose of the article is to reveal how recent political discourses directly related to the border such as ‘border is honour’ are handled as a tool of political propaganda. In this context, news from internet media is reviewed and evaluated via correlating with the developments on the agenda. The development of a border discourse that includes common emphasis by multiple political actors, the fact that these discourses are placed at the centre of social and political agenda, and additionally becoming newsworthy turns the research of this subject into necessity and makes it interesting. As a conclusion the political actors in Turkey instrumentalize the border discourse by using it in their political propaganda and thus they legitimize it Daha fazlası Daha az

Türkiye’de kamu borçlanması: 2002-2019 dönemi için dinamik bir analiz

Dilek SÜREKÇİ YAMAÇLI

Makale/Derleme | 2021 | Erciyes Akademi

Çalışmada Türkiye’de kamu iç ve dış borçlanmasının nedenleri 2002-2019 dönemi için incelenmiştir. Çalışmanın uygulama yöntemleri Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model (ARDL) ve Hata Düzeltme Modeli’dir (ECM). Çalışmanın sonuçları gerek kısa gerekse uzun dönemde kamu borç stoku üzerinde en güçlü etkiye sahip olan değişkenin cari denge olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra, kamu iç borçlanması ile sabit sermaye yatırım harcamaları ve döviz kuru arasında pozitif yönlü ilişki olduğu belirlenmiştir. Öte yandan, yurtiçi faiz oranı kamu iç borç stokunu negatif yönlü etkilerken, kamu dış borçlanması ile bütçe açığı ve reel efektif döv . . .iz kuru arasında pozitif yönlü ilişki olduğu belirlenmiştir. Bunlara ek olarak kamu borçlanmasında yurt dışı faiz oranı ve istihdam oranının etkili olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca iki model için de ECM mekanizmasının işlediği sonucuna ulaşılmıştır. In the study, the reasons of the public internal and external debt in Turkey were examined for the period 2002- 2019. The methods used in this study are the Distributed Autoregressive Model (ARDL) and the Error Correction Model (ECM). The results of the study shows that the variable that has the strongest effect on the public debt stock in both the short and long term is the current balance. Moreover, it was determined that there was a positive relationship between public domestic, fixed capital investment expenditures and the exchange rate. On the other hand, while the domestic interest rate negatively affects the public domestic debt stock, it has been determined that there is a positive relationship between public external debt, the budget deficit and the real effective exchange rate. In addition, it is concluded that the foreign interest rate and employment rate are not effective on public debt. Also, it is shown that the ECM mechanism works for both models Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms