Filtreler
Filtreler
Bulunan: 17 Adet 0.000 sn
Tam Metin [2]
Alt Tür [1]
Alt Tür 1 [2]
Bilimsel Araştırma Etkinlikleri [1]
Açık Erişim Tarihi [1]
Genetik algoritma ile Türkiye'nin doğal gaz talep projeksiyonu

Oğuzhan Ahmet ARIK

Bildiri | 2019 | Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği (YAEM) 39. Ulusal Kongresi

Bu ¸çalışma, Türkiye’nin doğal gaz talep projeksiyonunu tahmin etmek için bir Genetik Algoritma (GA) önermektedir. Türkiye, ısınma, elektrik üretimi ve üretim sektörü için kendi kaynaklarına sahip olsa da; ihtiyaç duyulan doğal gaz miktarının büyük kısmı diğer ülkelerden ihraç edilmektedir. 1980 yıllarda başlayan üretim odaklı büyüme modeli ile Türkiye’de enerji sebepli cari açık oluşmaya başlamıştır. Bu nedenle, doğal gaz gibi hayati enerji kaynaklarının yaklaşık tahmini, dış ticaret açığı olan ülkeler için son derece önemlidir. Bu çalışma, 1998-2017 yılları arasındaki bazı ekonomik göstergeleri kullanarak, 2018-2030 yılları arasın . . .daki doğal gaz tüketimini milyar metreküp (mmk) cinsinden tahmin etmek için GA algoritmasını kullanmaktadır. Yıllara göre zincirlenmiş hacim serileri cinsinden GSY˙IH, nüfus, Türkiye’nin ihracat ve ithalat miktarları kurulan tahmin modeli için bağımsız değişkenler olarak seçilmiştir. Ayrıca, önerilen tahmin modelini karşılaştırmak için doğrusal bir regresyon modeli de oluşturulmuştur. Enerji projeksiyonu için iki farklı senaryo önerilmiştir. Bu senaryolar reel büyüme, nüfus, ithalat ve ihracat artış öngörülerini içermektedir. Önerilen her iki yöntem de iki farklı senaryo altında Türkiye’nin gelecekteki doğal gaz tüketimini tahmin etmekte kullanılmıştır. 1998- 2017 yılları arasındaki doğal gaz tüketim değerleri ile önerilen yöntemin ürettiği doğal gaz tahmin değerleri kıyaslandığında, önerilen yöntemin oldukça az istatiksel hata verdiği görülmektedir. Önerilen GA ve oluşturulan doğrusal regresyon verileri birbirlerine yakın doğal gaz talep tahminleri üretmişlerdir Daha fazlası Daha az

English in Turkey: A sociolinguistic profile

Beril TEZELLER ARIK

Makale/Derleme | 2020 | WORLD ENGLISHES

It has been repeatedly noted in the literature that most world Englishes research focuses on Outer Circle countries, while studies on Expanding Circle countries, especially those in South America, Europe, and the Middle East, have been few and far between. Therefore, the main objective of this paper is to provide a sociolinguistic profile of English in Turkey, thereby contributing to the growing literature on Expanding Circle countries. In this sociolinguistic profile, following a brief description of the country, I present the users and uses of English in the Turkish context, as well as discuss the attitudes of Turkish language lea . . .rners towards English Daha fazlası Daha az

ARDL sınır testi yaklaşımı ile TÜRKİYE’DE cari açığın belirleyicileri üzerine bir analiz An analysis on determinants of current account deficit in TURKEY with ARDL bounds test approach

Emine KILAVUZ

Makale/Derleme | 2022 | Doğuş Üniversitesi Dergisi23 ( 2 ) , pp.252 - 267

Bu çalışmada, Türkiye için cari denge ile büyüme, para arzı ve reel döviz kuru değişkenleri arasındaki ilişki, 2003Q1-2020Q4 dönemi için Gecikmesi Dağıtılmış Otoregressif Sınır Testi (ARDL) ile Granger Nedensellik Testi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada bağımlı değişken olarak enerji hariç cari denge (EHCD) değişkeni kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, büyüme (BUY) ve reel döviz kuru (RDK) değişkenleri ile EHCD arasında %5 anlamlılık seviyesinde, negatif yönlü uzun dönemli bir ilişki bulunmuştur. Granger nedensellik analiz sonuçlarına göre, büyüme ve enerji hariç cari denge arasında çift yönlü nedensellik bulunmuştur. T . . .ürkiye’de büyümenin ithalata bağımlı olması nedeniyle, büyüme iç ve dış talebi artırarak dış dengeyi olumsuz etkilemektedir. Diğer taraftan EHCD’den para arzı ve reel döviz kuruna, büyümeden de para arzına doğru tek yönlü nedensellik vardır. Türkiye’nin kronikleşen cari açık probleminden kurtulması için, dış talebi yüksek ihraç malları üretmesi, enerjide ve diğer ithal girdilerde dışa bağımlılığını azaltması gerekmektedir. Bu çerçevede gerek günümüzde yaşanan Rusya-Ukrayna gerilimi sonucu ortaya çıkan riskler gerekse Paris İklim Anlaşması’nın çevre kirliliğini azaltıcı hedefleri, girdilerde kendine yeterliliğin ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımların önemini ortaya koymaktadır. In this study, the relationship between the current account balance, growth (BUY), money supply (M2) and reel effective exchange rate variables (RDK) for Turkey was analyzed for the period 2003Q1-2020Q4 using Autoregressive Distributed Lag Bound Test (ARDL) and Granger Causality Test. Current account balance excluding energy (EHCD) variable was used as dependent variable in the study. According to the analysis results, a long-term negative relationship was found between BUY and RDK variables with EHCD at the 5% significance level. Granger causality analysis results show that there is bidirectional causality between growth and current account balance excluding energy. Since growth in Turkey is dependent on imports, growth affects the external balance negatively by increasing domestic and foreign demand. On the other hand, there is unidirectional causality running from EHCD to money supply and real exchange rate, and from growth to money supply. In order for Turkey to get rid of the chronic current account deficit problem, it needs to produce export goods with high foreign demand, and reduce its dependence on foreign energy and other imported inputs. In this context, both the risks arising as a result of the current Russia-Ukraine tension and the targets of the Paris Climate Agreement to reduce environmental pollution reveal the importance of self-sufficiency in inputs and investments in renewable energy resources Daha fazlası Daha az

Türkiye’nin kuşak yol ülkelerine ihracat potansiyelinin panel çekim modeli ile analizi

Emine KILAVUZ

Hakemlik | 2022 | Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi  , pp.252 - 267

Yüzyıllardır ticaretin devam ettiği, kültürlerin etkileşim halinde olduğu bir güzergâh olan tarihi ipek yolu, Çin lideri Xi Jinping’in 2013 yılında ilan ettiği üzere daha modernize edilerek Kuşak Yol Projesi’ne dönüştürülmüştür. Türkiye’nin Kuşak Yol Projesi’nde yer alan ülkelerle ilişkilerini geliştirmek suretiyle ihracatını artırarak cari açığını düşürebilme potansiyeli bulunmaktadır. Bu çalışma ile Türkiye’nin, Kuşak Yol Projesi ülkelerine yönelik ihracat potansiyelinin analiz edilmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin ihracat yaptığı Kuşak Yol ülkelerini kapsayan ve 2000-2009 dönemini içeren panel veri seti hazırlanar . . .ak çekim modeli oluşturulmuştur. Analiz sonuçlarına göre, Türkiye ve Kuşak Yol Projesi ülkelerinin gayrisafi yurtiçi hasılaları ve nüfuslarının Türkiye’nin Kuşak Yol Projesi ülkelerine ihracatını pozitif yönde etkilediği tespit edilmiştir. Buna karşın, Türkiye ile Kuşak Yol Projesi ülkeleri arasındaki mesafenin, Kuşak Yol ülkelerinin uluslararası ticaretlerinde uyguladıkları ortalama gümrük tarife oranlarının ve Kuşak Yol ülkelerinin etrafının kara ile çevrili olmasının Türkiye’nin Kuşak Yol Projesi ülkelerine ihracatını negatif yönde etkilediği görülmüştür. The historical silk road, a route where trade has continued for centuries and where cultures interact, has been transformed into the Belt Road Project by being more modernized as Chinese leader Xi Jinping announced in 2013. Turkey has the potential to reduce the current account deficit by increasing its exports by improving its relations with the Belt and Road countries. It is aimed to analyze the export potential of Turkey to the Belt and Road countries with this study. In this direction, a gravity model was created by preparing a panel data set covering the countries that Turkey exports to in the Belt and Road Project and including the period between 2000 and 2019. According to the results, it has been determined that the gross domestic product and population of Turkey and the Belt Road countries positively affect Turkey's exports to the Belt Road countries. On the other hand, it has been observed that the distance between Turkey and the Belt and Road countries, the average customs tariff rates applied by the Belt and Road countries in their international trade, and the fact that the Belt and Road countries are surrounded by land have a negative effect on Turkey's exports to the Belt Road countries Daha fazlası Daha az

Türkiye`de işsizlik, işgücü verimliliği ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki (1991-2015): Yapısal VAR yaklaşımı

Bekir ÇELİK

Bildiri | 2019 | TEK 20. Ulusal İktisat Sempozyumu , pp.5 - 5

Tarih boyunca işsizlik konusu dünya ekonomisinin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunların başında gelmiştir. Dünya ekonomisine paralel olarak Türkiye’de de son dönemde işsizlik sorunu çözülmesi önem arz eden konular arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Politika yapıcılar işsizliği azaltmak için çeşitli politika önerileri sunmuş ve hayata geçirmişlerdir. Ele alınan çalışmada da Türkiye’de işsizliğin azaltılması adına işsizlik, işgücü verimliliği ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki 1991-2015 dönemi verileri kullanılarak Yapısal VAR (SVAR) yaklaşımı ile incelenmiştir. Etki-Tepki fonksiyonlarından elde edilen sonuçlara göre işgücü . . .verimliliğinin işsizlik üzerindeki etkisi beklenildiği gibi genel anlamda pozitiftir. Bu etki birinci dönemde pozitif ve mutlak artan, ikinci dönemin ortalarına kadar pozitif fakat mutlak azalan, ikinci dönemin ortalarından üçüncü döneme kadar negatif ve azalan iken üçüncü dönemden üçüncü dönem sonlarına kadar pozitif ve artan bir seyir izlemiştir. Sonraki dönemlerde ise pozitif bir seyir izlemiştir. Diğer taraftan ekonomik büyümenin işsizlik üzerindeki etkisi ise teoriye uygun olarak genel anlamda negatiftir. Bu etki başlangıç döneminde negatif ve mutlak azalandır. Birinci dönemden ikinci dönem ortalarına kadar negatif fakat artandır. İkinci dönem ortalarından üçüncü döneme kadar pozitif ve artan iken üçüncü dönemden üçüncü dönem ortalarına kadar pozitif fakat azalandır. Sonraki dönemlerde ise negatif ve azalan bir seyir izlemiştir Daha fazlası Daha az

Kırgızistan`dan Türkiye`ye göç eden Ahıska Türkleri açısından Ahıska

Damla MÜRSÜL

Bildiri | 2018 | Uluslararası Orta Asya Sempozyumu: Göç, Yoksulluk ve Kimlik , pp.301 - 324

Çalışma, 2000 yılı itibariyle Kırgızistan’dan Türkiye’ye göç eden Ahıska Türklerinin Ahıska ve Ahıska’ya dönme konusundaki görüşlerini ortaya koyma amacını taşımaktadır. Anketler aracılığıyla saha çalışmasına katılan Ahıska Türklerine konuyla ilgili birtakım sorular yöneltilmiştir. Sorulara verilen yanıtlar istatistik programı aracılığıyla analiz edildikten sonra yorumlanmıştır. Analizler sonucunda Türkiye’ye göçle gelen Ahıska Türklerinin doğum yeri, yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim durumu ve gelir düzeylerine ilişkin temel demografik bilgileri, Türkiye’ye geldikleri yıl, Türkiye’de hangi şehirlerde yaşamakta oldukları; ayrıca Ahı . . .ska’dan göç ettirilme nedenleri ve Ahıska’ya dönme konusundaki tutumlarıyla ilgili çeşitli bulgular elde edilmiştir. 1944 yılında ata toprağı olarak kabul edilen Ahıska’dan gerçekleşen zorunlu göç ve gelecekte Ahıska’ya geri dönmeyi isteyip istemedikleri ile ilgili değerlendirmeler, Ahıska Türklerinin gözüyle Ahıska sorununu ele almamızı sağlayacak ve böylece konuya yeni bir perspektif sunacaktır. Çalışmaya katılan Ahıska Türklerinin çoğunluğunun Türk kültürüne sahip olmaları ve sınırda yaşayan Türklere duyulan güvensizlik nedenleriyle Ahıska’dan sürgün edildiklerini düşündükleri tespit edilmiştir. Bununla birlikte yine çoğunluğun Ahıska’ya dönmeyi istemediği, dönmeyi düşünenlerin ise Türkiye’nin garantörlüğünde Ahıska’ya dönmeyi tercih ettiği sonucuna ulaşılmıştır. This study aims to reveal remarks of Ahiska Turks who immigrated to Turkey from Kyrgyzstan as of 2000, about Ahiska and returning to Ahiska. Related questions are directed to participants by questionnaires. The answers are analyzed by statistical program and then interpreted. As a result of analysis findings about basic demographic information like birth places, age, gender, marital status, education and income levels of Ahiska Turks immigrated to Turkey, years of coming to Turkey, cities of living in Turkey currently; their attitudes about the reasons of forced migration from Ahiska and going back to Ahiska are also achieved. Evaluations about forced migration from accepted fatherland of Ahiska in 1944 and returning to Ahiska in future provide to approach Ahiska through the eyes of Ahiska Turks. Thus, it will present a new perspective on this issue. It is revealed that most of Ahiska Turks who participate to the fieldwork think about having Turkish culture and feeling of insecurity to Ahiska Turks who had been living at the borders, were the main reasons of forced migration from Ahiska. Besides majority does not prefer to return to Ahiska, it is concluded that return-thinking ones prefer to see Turkey as a guarantor country for this period Daha fazlası Daha az

Türkiye’deki siyasal partilerin dezavantajlı gruplara yönelik politikalarına dair karşılaştırmalı bir inceleme

Damla MÜRSÜL

Bilimsel Araştırma Etkinlikleri | 2022 | Yok , pp.301 - 324

"Proje başvurusu kapsamında ele alınan konu, TBMM’nin 27. Döneminde en az 20 üyeye sahip olarak çalışma grubu kurabilen 5 siyasal partinin parti programlarının dezavanatajlı gruplara yönelik politik duruşları ve yaklaşımlarıdır. AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), MHP (Milliyetçi Hareket Partisi), CHP (Cumhuriyetçi Hareket Partisi), İYİ Parti ve HDP (Halkların Demokratik Partisi) örnekleminden hareketle ilgili siyasal partilerin temel politika araçlarından biri olan ve aynı zamanda temel metinleri arasında yer alan parti programlarının çocuklar, kadınlar ve göçmenler özelinde değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Gerek dezavantajlı grupl . . .arın gerek siyasal partilerin sınırlandırılması, amaçlı örneklem doğrultusunda tespit edilmesi gerek ele alınan 5 siyasal partinin mevcut metinler çerçevesinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi çalışmaya özgün bir nitelik kazandırmaktadır. Parti programlarının çocuğa, kadına ve göçmene yer verip yer vermediği, yer verdiyse hangi başlıklar altında ve nasıl bir çerçevede yer verdiği, hangi temaların vurgulandığı gibi pek çok sorunun cevabını bulabilmek için ilgili metinlerin içerik analizine tabi tutulması uygun görülmektedir. İçerik analizi, tüm sorular hakkında araştırmacılara ve okuyuculara hem nitel hem nicel veriler sunmaktadır. Hangi temaların ne sıklıkla kullanıldığı, hangi partilerin hangi kavramları ya da kavramlardan yola çıkılarak oluşturulan kategorileri nasıl ele aldığı içerik analizi yönteminin nitel olduğu kadar nicel yanına da vurgu yapan bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Çalışma kapsamında ele alınan üç ana aktörün, kendi kendine yeterli olma noktasında toplumsal açıdan sorun yaşayan ve sosyal politikanın uygulayıcıları açısından kaçınılmaz olarak göz önünde bulundurulması gereken gruplar arasında yer alması ve bu üç grubun kendi içerisindeki ilişkiselliği ve bütünleşik bir yapı ortaya koyması konunun araştırılmasını ve bir proje olarak ortaya konmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal dışlanmaya oldukça açık gruplar olmaları nedeniyle pek çok sorunla karşı karşıya kalan kadınlar, çocuklar ve göçmenler; sık sık Türkiye gündeminde de yer almaktadır. Zaman zaman dünya gündeminde de ele alınan ve ülke şartlarının belirleyici olması, siyasal aktörlerin bu grupların seslerini duyurması, diğer yandan bu grupları gerek sosyolojik gerek siyasal anlamda temsil edebilme becerisini gösterebilmesi gibi boyutlarıyla sorunların çözülememesi konunun araştırılmaya değer bir çalışma önerisi olarak sunulması ihtiyacını doğurmuştur. Siyasal yaşamda aktif rol oynayan kişi ya da kurumların ulusal ve yerel politikalara yön verme gücü göz ardı edilemez. Bu nedenle bu kurumlardan biri olarak siyasal partiler, yalnızca seçim dönemlerinde değil yaşamın her döneminde ve her koşulda bu politikaları etkileme potansiyeline sahiptir. Dezavantajlı grupların bu aktörler ve politika araçları tarafından temsil edilmesi de bu bakımdan büyük önem taşımaktadır. İçinde bulunduğumuz koşulların gerekliliği olarak siyasal partilerin topluma ve çağa duyarlı yönetim anlayışları ortaya koyabilmesi, toplumsal eşitsizliklerin ortaya konması, eşitsizliklere yönelik toplumun bilinçlendirilmesi ve el birliğiyle bu eşitsizliklerin asgari düzeye indirilmesi ya da ortadan kaldırılması gibi pek çok uygulama, çalışmaya yönelik beklentilerin çıkış noktasını oluşturmaktadır. Daha fazlası Daha az

Siyasal söylemde sınırların meşrulaştırılması

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2022 | Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi2 ( 2 ) , pp.1 - 17

Kitlesel göçlere maruz kalınmasıyla birlikte sınır sözcüğü, Türkiye siyasetinde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle günlük siyasal söylemde sıklıkla duyduğumuz bu sözcük, siyasal aktörlerin dilinde manipüle edici ve kitleleri harekete geçirici bir rol üstlenmektedir. İlgili siyasal aktörlerin sınır yaklaşımını ortaya koymak ve bu yaklaşımın bir dışavurumu olarak tercih edilen siyasal iletişim dilinin hedeflerini tespit edebilmek için somut göstergelere başvurulması gerekmektedir. Makalenin esas amacı; ‘sınır/hudut namustur’ şeklindeki doğrudan sınırla ilgili yakın dönemli siyasal söylemlerin siyasal propagandanın bir a . . .racı olarak nasıl ele alındığını ortaya koymaktır. Bu bağlamda internet haberleri taranmış ve gündemde yer alan gelişmelerle ilişkilendirilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çoklu siyasal aktörler tarafından ortak vurgular içeren bir sınır söyleminin geliştirilebilmesi, bu söylemlerin toplumsal ve siyasal gündemin merkezinde yer bulması ve ayrıca haber niteliği taşır hale gelmesi, konunun araştırılmasını gerekli ve ilginç kılmıştır. Türkiye’de siyasal aktörlerin sınır söylemini siyasal propagandalarında kullanarak araçsallaştırdığı ve böylece meşrulaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Associated with the experience of mass migration, the term of border has started to be used extensively in Turkish politics. Especially border, which we often hear in daily political discourse, assumes a manipulative and mobilizing role by political actors. Concrete indicators should be used in case of revealing the border approach of political actors and to determine the targets of the preferred political communicative language as an expression of this approach. The main purpose of the article is to reveal how recent political discourses directly related to the border such as ‘border is honour’ are handled as a tool of political propaganda. In this context, news from internet media is reviewed and evaluated via correlating with the developments on the agenda. The development of a border discourse that includes common emphasis by multiple political actors, the fact that these discourses are placed at the centre of social and political agenda, and additionally becoming newsworthy turns the research of this subject into necessity and makes it interesting. As a conclusion the political actors in Turkey instrumentalize the border discourse by using it in their political propaganda and thus they legitimize it Daha fazlası Daha az

Türkiye`de kadınların siyasal yaşama katılımı

Damla MÜRSÜL | Şevval Başak TOSUN

Bildiri | 2021 | 3.Uluslararası Kapadokya Sosyal Bilimler Öğrenci Kongresi , pp.169 - 171

Biyolojik bir kavram olarak cinsiyet, insanın toplumsal bir varlık olmasından hareketle pek çok alanda öne çıkan kavramlardan biri olagelmiştir. Bu alanlardan biri de siyasettir. Siyaset içerisinde cinsiyetin rolü ve siyasetin cinsiyete yaklaşımı, biyolojik-toplumsal bir olgu olarak cinsiyete ilişkin siyasal tutumları ve siyasal davranışları şekillendirmektedir. Kadın ve erkeğin sosyalleşme süreçlerindeki deneyimlerinin birbirinden oldukça farklı oluşu, yadsınamaz bir gerçekliktir. Yaradılışın doğası gereği midir yoksa bizler de bunun güdüleyicisi olduğumuz için midir bilinmez, kadın birçok konuda dezavantajlı bir grup olarak ele al . . .ınmakta ve bu bakış açısı, kadına yönelik pozitif bir ayrımcılık çerçevesinde birtakım politikaların hayata geçirilmesine yol açmaktadır. Mevcut sosyo-kültürel yapılar, gelenekler ve bu yapıların siyasal iktidar ve siyasetle ilişkileri, coğrafyadan coğrafyaya, ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Bu noktada genel geçer, evrensel bir politika bütünlüğü olmamakla birlikte, ideal düzende olması gereken kadına ve erkeğe yönelik fırsat eşitliğinin sağlanması şeklindedir. Ancak her zaman bu yönde demokratik gelişmelerle karşılaşılamadığı, kadın haklarının kısıtlandığı, hatta kadının gerek toplumsal gerek siyasal yaşamın dışında bir varlık olarak algılandığı örnekler görebilmek mümkündür. Toplumsal cinsiyet rollerinin ve toplumsal cinsiyet algısının siyasetle ilişkisi, özellikle kadının toplumdaki konumu üzerinden ele alındığında ilginç sonuçlar vermektedir. Bu durum, konunun özellikle yakın dönem akademik çalışmalarda sıklıkla ele alınan, popüler çalışma konularından biri olmasına neden olmaktadır. Çalışmamız gereği, iki farklı cinsiyet arasındaki fırsat eşitliğini, Türk siyasetinde kadınların siyasal temsili üzerinden ele almayı amaçladık. Bunu ortaya koyabilmek adına Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından bu yana ulusal düzeyde gerçekleşen milletvekili seçimlerinde seçmenden yeterli desteği alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milleti temsil etmiş kadın milletvekili sayılarına ulaşmaya çalıştık. İlk meclisten günümüze geçen zamanda kadının siyasal katılımı göz önünde bulundurulduğunda, bu konudaki erken cumhuriyet dönemi politikalarının adeta dünya ile yarışır ölçüde ilerici ve çağdaş olduğu gerçeği ile yüzleşmekteyiz. Çalışma kapsamında kadının siyasal katılımı konusu, öncelikle kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesine ilişkin tarihsel arka planla birlikte kronolojik olarak ele alınacak; ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin bu yöndeki politikalarına yer verilerek kadının siyasal yaşamamızdaki görünürlüğü sayılarla ortaya konmaya çalışılacaktır. Bunun için kaynak taraması yapılarak güvenilir bilgilerin paylaşılmasına özen gösterilecek ve kadının ulusal düzeydeki temsiline ilişkin veriler, hukuki ve siyasal çerçevedeki düzenlemelerle birlikte sunulacaktır. Kadının Türk siyasetindeki görünürlüğü, 1934 yılında seçme ve seçilme hakkının tanınmasının üzerinden geçen zamanda giderek artmaktadır fakat modern demokrasiler açısından bakıldığında kadına yönelik politikaların daha da iyileştirilmesi; yalnızca niceliksel üstünlüklerin değil, niteliksel üstünlüklerin de sağlanmasına yönelik politikaların ve uygulamaların ortaya konması gerekmektedir. Gender is an interdisciplinary concept which based on that man is a social being, stands out in many areas. One of these areas is politics. The role of gender in politics and the approach of politics towards gender shape political behaviors related to gender as a biological-social phenomenon. The experiences of men and women in the socialization processes are quite different from each other. Due to the nature of creation, or the motivations, women are seen as a disadvantaged group within the framework of positive discrimination against lots of policies. Current social and cultural structures, traditions and relations of these structures with political power and politics vary from geography to geography, from country to country. At this point, the general passage is to ensure equality of opportunity for women and men, which should be in the ideal order, although there is no universal political integrity. This leads to the fact that the subject is one of the popular study topics, which is often discussed, especially in recent academic studies. As part of our study, we aimed to address the equality of opportunity between genders through the representation of women in Turkish politics. In order to demonstrate this, we have tried to reach the number of women deputies who have represented the nation in the Grand National Assembly of Turkey by getting sufficient support from the voters in the parliamentary elections since the establishment of the Republic of Turkey. Considering the political participation of women from the first parliament to the present day, we are faced with the fact that the policies of the early republican period on this issue were progressive and modern to the extent that they competed with the world. As part of the study, the political participation of women will be discussed chronologically, primarily with the historical background of granting women the right to choose and be elected; then the policies of the Republic of Turkey in this direction and the visibility of women in our political life will be determined by numbers. For this purpose, the care will be taken to share reliable information by scanning resources, and data on the representation of women at the national level will be presented together with regulations in the legal and political framework. The visibility of women in Turkish politics has been increasing through the recognition of the right to vote and to be elected in 1934; but further improvement of policies from the perspective of modern democracies towards women, not only the provision of numerical superiority but also qualitative superiority related to the politics and the practices about this issue should be taken Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms