Filtreler
Filtreler
Bulunan: 46 Adet 0.002 sn
Tam Metin [2]
Alt Tür [2]
Alt Tür 1 [2]
Bilimsel Araştırma Etkinlikleri [2]
Açık Erişim Tarihi [1]
Kent kimliğinde melez bir buluşma: Kayseri Cumhuriyet Meydanı

Damla MÜRSÜL | İpek YILDIRIM

Bildiri | 2018 | Hacettepe Üniversitesi XII. Ulusal Sanat Sempozyumu , pp.219 - 231

: Çalışma, Kayseri kent merkezinde yer alan Cumhuriyet Meydanı’nın kentin kuruluşundan bu yana geçirdiği sosyolojik, kültürel ve siyasal evreleri; meydanda yer alan tarihi, mimari yapıtların birlikteliği çerçevesinde melez buluşma örneği olarak ele almaktadır. Çalışmanın amacı; tarih öncesinden günümüze farklı kültürlere ev sahipliği yapan Kayseri’nin çok kültürlü yapısını, Cumhuriyet Meydanı üzerinden ele almak ve Kayseri kent kimliğinin oluşumunda etkili olan faktörleri ortaya koymaktır. Böylece hem kent meydanlarının önemi ortaya konmuş olacak hem de her açıdan girift özellikler taşıyan bu şehrin tarihten gelen renkli dokusu bir . . .kez daha gün yüzüne çıkarılmış olacaktır. Çalışmanın yöntemi, Kayseri tarihiyle ilgili literatür taramasının ardından, mevcut konumunda kent meydanının melez kimlik kavramı çerçevesinde gözlemlenmesidir. Kayseri Cumhuriyet Meydanı’ndaki tarihi yapılardan Bizans dönemine ait Kayseri Kalesi, Selçuklu dönemine ait Hunat Hatun Külliyesi, Osmanlı dönemine ait Saat Kulesi ve Cumhuriyet dönemi eseri olan Atatürk Anıtının aynı mekanda ve halen bir şekilde hayatta kalmalarından hareketle melez bir kent kimliği oluşturduğu tespit edilmiştir. This study deals with sociological, cultural and political phases of transitions on ‘Cumhuriyet Square’ since its foundation which locates at Kayseri city center, within the frame of historical and architectural compositions as a hybrid meeting sample. The aims of the study are to handle the multicultural structure of Kayseri over the Cumhuriyet Square which plays host to various cultures from prehistory to nowadays and to reveal the effective factors on the formation of Kayseri city identity. Thus the importance of city squares and intricate features of Kayseri that has colorful dating back tissue by any measure as well, will be unearthed. The methodology is to observe current city square as part of hybrid identity after the literature review of Kayseri’s history. Fortress of Kayseri from Byzantine, Hunat Hatun Social Complex from Seljuq, Clock Tower from Ottoman, and Atatürk Monument from Republic periods are historic standing buildings currently which locate in the same place at Kayseri Cumhuriyet Square. Based on this it is determined that Kayseri has a hybrid identity Daha fazlası Daha az

Ulusal Bilgi Güvenliği Politikaları Açısından Kamu Kurumlarının İncelenmesi: Kayseri Barosu Örneği,

Damla MÜRSÜL | Ali KAYA

Makale/Derleme | 2019 | Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Dergisi

Küreselleşme süreciyle birlikte teknoloji, hayatımızın her alanına girmiştir. İçinde bulunduğumuz süreçte yaşanan gelişmeler, klasik yönetim anlayışının ötesine geçerek bilgi ve hizmetlerin kullanıcıya (vatandaş-müşteri) daha hızlı daha kolay ulaşması yönünde talepler doğurmuştur. Bilgi ve hizmete erişebilirlik, bilgi toplumunun en önemli güç kaynaklarından biridir. Çalışma, ulusal bilgi güvenliği sisteminin temel mevzuatını oluşturan strateji belgeleri ve eylem planlarından yola çıkarak kamu kurumlarının bilgi güvenliği kültürüne yaklaşımını uygulamaya koyduğu politikalar çerçevesinde ortaya koymayı amaçlamaktadır. Güvenlik kültürü . . .; yöneticilerin, çalışanların, hizmetten faydalananların ve tüm kamu üyelerinin karşı karşıya kalabilecekleri sorunların en aza indirilmesi ya da ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamaları içermektedir. Günümüz bilgi toplumlarında bilgi güvenliği konusu, güvenlik kültürünün/güvenlik yaklaşımının önemli bir boyutudur. Gelişen teknolojiyle birlikte internet ortamında bireysel veya kamusal düzeyde çeşitli güvenlik riskleri ortaya çıkmakta, buna bağlı olarak kamu kurumları çeşitli önlemler almaya yönelmektedir. Kamu kurumlarında güvenlik kültürünün oluşturulabilmesi için bilgi güvenliği ve siber güvenlikle ilgili düzenlemeleri öngören mevzuat bilgi sistemi, çalışmanın ele aldığı kurumsal dokümanların kaynağını oluşturmaktadır. Bu kapsamda çalışma, 2015-2018 arası dönemi içeren Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planının ele aldığı ulusal bilgi güvenliği politikalarını; bu politikaların kamu kurumları için belirlediği hedefleri ve uygulama önerilerini, nitel araştırmalarda kullanılan veri toplama araçlarından biri olan doküman incelemesi yöntemiyle Kayseri Barosu özelinde analiz etmeye çalışmaktadır. Analiz sonucunda bilgi güvenliği ve güvenlik kültürü yaklaşımları çerçevesinde Kayseri Barosu’nun başlangıç düzeyinde birtakım faaliyetler yürüttüğü, çevrim içi ortamda kullanıcılarla bu bilgileri paylaştığı ancak bu girişimlerin henüz yetersiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Eylem Planı’nda sorumlu kuruluş olarak belirtilen Adalet Bakanlığı’nın bu konularda tüm barolara daha fazla katkı sağlaması önerilmektedir. Technology has entered every aspect of our lives with the globalization process. The developments in the current period led to the need for information and services to reach the user (citizen-customer) faster and more easily beyond the classical approach of management Accessibility to information and service is one of the most important sources of power in the information society. The study aims to reveal approach of the public institutions about information security culture within the framework of the policies implemented by the strategy documents and action plans that constitute the basic legislation of the national information security system. Safety culture includes practices aimed at minimizing or eliminating the problems that managers, employees, service beneficiaries and all public members may face. In order to establish a security culture in public institutions, the legislation information system, which provides regulations on information security and cyber security, is the source of the institutional documents. In this context, the study includes the national information security policies addressed by the 2015-2018 Information Society Strategy and Action Plan; it tries to analyze the objectives and implementation proposals of these policies for public institutions specific to Kayseri Bar Association by document analysis method which is one of the data collection tools used in qualitative research. As a result of the analysis, it is concluded that Kayseri Bar Association carries out some activities at the beginning level within the framework of information security and security culture approaches, and shares the related information with users by online services, but these initiatives are not sufficient yet. It is recommended that the Ministry of Justice, which is mentioned as the responsible institution in the Action Plan, should contribute further to all bar associations on these issues. Daha fazlası Daha az

COVID-19 pandemisinin yükseköğretime yansımaları: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Bölümü uzaktan eğitim pratiklerinin akademisyen ve öğrenci gözünden değerlendirilmesi

Damla MÜRSÜL

Bilimsel Araştırma Etkinlikleri | 2022 | Yok , pp.331 - 343

"Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi ya da diğer adıyla küresel bir salgın olarak tanımlanan COVID19, 1 yılı aşkın bir süredir tüm Dünya ülkelerinin mücadele ettiği problematik bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Salgının giderek yayılması ve tüm ülkeleri etkisi altına almasıyla hükümetler, pek çok alanda radikal kararlar almak ve halk sağlığını korumak adına birtakım adımlar atmak durumunda kalmışlardır. İlk kez ortaya çıkan hastalıkla ilgili olarak olağan koşullardaki işleyişten farklı politikalar izlenmesi gerekmiştir. Bu yöndeki politikaların en göze çarpanlarından biri de eğitim alanına ilişkindir. Çalışma gereği, y . . .ükseköğretim alanında salgın dolayısıyla yaşanan radikal dönüşüm ve öne çıkan bir uygulama olarak uzaktan eğitim pratiklerinin işlerliği öne çıkarılmaktadır. Türkiye’de ilk vakanın görülmesinin ardından Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kararları ve tavsiyeleri doğrultusunda üniversitelerde yükseköğrenimin uzaktan ve senkron ya da asenkron denilen uygulamalar çerçevesinde düzenlenmesine ilişkin bir uygulama başlamıştır. Mücbir sebepler doğrultusunda gelişen olağanüstü koşullar çerçevesinde peyderpey tüm üniversiteler, uzaktan eğitim kararına yönelik iç politikalar geliştirmişler; ders, sınav vb. konularda işleyişe dair çeşitli düzenlemeler yapmışlardır. Nuh Naci Yazgan Üniversitesi de bu üniversitelerden biri olarak uzaktan eğitimin sağlıklı koşullarda yürütülmesi adına harekete geçmiştir. Ancak hem olağan dışı koşulların olağan bir sonucu olarak uzaktan eğitimdeki deneyimlerin yetersizliğinin hem de salgın sürecinin giderek uzamasının getirdiği sıkıntılar dolayısıyla bazı sorunların yaşanılması kaçınılmaz hale gelmiştir. Başta teknik sorunlar olmak üzere, derslerin içeriği, niteliği ve yöntemine dair pek çok sorunla karşı karşıya kalınmıştır. İvedilikle müdahale edilmesi gerekli alanlara yönelik çalışmalar yürütülmüş ve projenin hazırlanması aşamasında da halen devam etmekte olan bu sürece ilişkin daha iyi eğitim hizmeti sunabilmek adına düzenlemeler yapılmıştır / yapılmaktadır. Alternatif bir eğitim modeli olarak uzaktan eğitimin pek çok avantajı olduğu gibi, dezavantajının da bulunduğu açıktır. Zorunluluktan doğan uzaktan eğitim sürecinin bütüncül bir yaklaşımla ele alınması olası durumlarda eğitim alanındaki kriz yönetimine katkı sağlayacaktır. Bu doğrultuda çalışma, yükseköğretimde karşılaşılan sorunları Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde eğitim veren akademisyenler ve eğitim gören öğrenciler özelinde ele almakta ve yerelden bir örnekle, sürece dair doğrudan gözlem yapma şansı bulan katılımcılar aracılığıyla literatüre katkı sağlamayı hedeflemektedir. Bölüm öğrencileriyle ve bölüm öğretim elemanlarıyla yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılması planlanmaktadır. Yapılacak çalışmada uzaktan eğitimin katkıları ve neden olduğu sorunlar; öğrenci ve öğretim elemanlarının görüşleri doğrultusunda ortaya konacak; verimli ve sağlıklı bir uzaktan eğitimin nasıl olabileceğine dair öneriler geliştirilecektir. Daha fazlası Daha az

Relationship between political parties-voters in Turkey: Voter behaviour in 24 june elections

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2020 | International Journal of Society Researches

This study aims to analyze the data utilized from a field study done just before the 24 June elections which was referred as an extremely important milestone in Turkey’s policy and witnesses to many innovations. There are two aspects to be analyzed. The first aspect of the situation is that 24 June elections were the first elections of the new Presidential system of Turkey and that legal political party alliance fact was faced for the first time and that the Turkish political parties entered the elections via alliances. By the way the second aspect which has to be discussed is that how was the attitude and support of the voters to t . . .he alliances, and the impact of the social media campaigns, especially the enough-continue campaign, on the voters during the election campaign. Besides, this study examines the effects of domestic-foreign policy developments, leadership case, ideologies of political parties and social identity on 24 June elections. Semi-structured interview technique was used as working method with 30 participants who supported different alliances in three different cities Kayseri, Kırklareli and Erzurum. Çalışma, Türkiye siyaseti açısından son derece önemli bir dönüm noktasını işaretleyen ve pek çok açıdan yeniliklere sahne olan 24 Haziran seçimlerini, seçimin hemen öncesinde yapılan bir saha araştırmasının da verilerinden yararlanarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin ilk seçimi olması, yasal zemindeki ittifak olgusunun ilk kez karşımıza çıkması ve partilerin bu ittifaklar çerçevesinde seçime girmeleri meselenin bir boyutunu oluştururken; seçmenin bu ittifak olgusuna yaklaşımı ve desteği, seçim sürecindeki sosyal medya kampanyalarının, bunlar içinde de özellikle tamam-devam kampanyasının seçmen nezdinde nasıl karşılık bulduğu gibi tartışmalar meselenin diğer boyutu olarak bu seçime özgü analiz edilmesi gereken konulardır. Çalışma bu konuları analiz etmenin yanı sıra, 24 Haziran seçimlerinde, iç-dış politik gelişmeler, liderlik olgusu, parti ideolojisi ve toplumsal kimlik konularının seçimlere ne türde ve ne yönde etki ettiğini de incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışma yöntemi olarak yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmış, Kayseri-Kırklareli ve Erzurum üçgeninde farklı ittifakları destekleyen 30 katılımcıyla görüşülmüştür Daha fazlası Daha az

Kırgızistan`dan Türkiye`ye göç eden Ahıska Türkleri açısından Ahıska

Damla MÜRSÜL

Bildiri | 2018 | Uluslararası Orta Asya Sempozyumu: Göç, Yoksulluk ve Kimlik , pp.34 - 55

Çalışma, 2000 yılı itibariyle Kırgızistan’dan Türkiye’ye göç eden Ahıska Türklerinin Ahıska ve Ahıska’ya dönme konusundaki görüşlerini ortaya koyma amacını taşımaktadır. Anketler aracılığıyla saha çalışmasına katılan Ahıska Türklerine konuyla ilgili birtakım sorular yöneltilmiştir. Sorulara verilen yanıtlar istatistik programı aracılığıyla analiz edildikten sonra yorumlanmıştır. Analizler sonucunda Türkiye’ye göçle gelen Ahıska Türklerinin doğum yeri, yaş, cinsiyet, medeni hal, eğitim durumu ve gelir düzeylerine ilişkin temel demografik bilgileri, Türkiye’ye geldikleri yıl, Türkiye’de hangi şehirlerde yaşamakta oldukları; ayrıca Ahı . . .ska’dan göç ettirilme nedenleri ve Ahıska’ya dönme konusundaki tutumlarıyla ilgili çeşitli bulgular elde edilmiştir. 1944 yılında ata toprağı olarak kabul edilen Ahıska’dan gerçekleşen zorunlu göç ve gelecekte Ahıska’ya geri dönmeyi isteyip istemedikleri ile ilgili değerlendirmeler, Ahıska Türklerinin gözüyle Ahıska sorununu ele almamızı sağlayacak ve böylece konuya yeni bir perspektif sunacaktır. Çalışmaya katılan Ahıska Türklerinin çoğunluğunun Türk kültürüne sahip olmaları ve sınırda yaşayan Türklere duyulan güvensizlik nedenleriyle Ahıska’dan sürgün edildiklerini düşündükleri tespit edilmiştir. Bununla birlikte yine çoğunluğun Ahıska’ya dönmeyi istemediği, dönmeyi düşünenlerin ise Türkiye’nin garantörlüğünde Ahıska’ya dönmeyi tercih ettiği sonucuna ulaşılmıştır. This study aims to reveal remarks of Ahiska Turks who immigrated to Turkey from Kyrgyzstan as of 2000, about Ahiska and returning to Ahiska. Related questions are directed to participants by questionnaires. The answers are analyzed by statistical program and then interpreted. As a result of analysis findings about basic demographic information like birth places, age, gender, marital status, education and income levels of Ahiska Turks immigrated to Turkey, years of coming to Turkey, cities of living in Turkey currently; their attitudes about the reasons of forced migration from Ahiska and going back to Ahiska are also achieved. Evaluations about forced migration from accepted fatherland of Ahiska in 1944 and returning to Ahiska in future provide to approach Ahiska through the eyes of Ahiska Turks. Thus, it will present a new perspective on this issue. It is revealed that most of Ahiska Turks who participate to the fieldwork think about having Turkish culture and feeling of insecurity to Ahiska Turks who had been living at the borders, were the main reasons of forced migration from Ahiska. Besides majority does not prefer to return to Ahiska, it is concluded that return-thinking ones prefer to see Turkey as a guarantor country for this period Daha fazlası Daha az

Türkiye'de etnik kökene dayalı ayrımcılıkla mücadele mekanizmaları ve yasal dayanakları

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2022 | Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi12 ( 2 ) , pp.38 - 52

Eşitsizliğe yol açan ayrımcılığın pek çok türü bulunmaktadır. Bunlardan biri de etnik kökene dayalı ayrımcılıktır. Etnik köken üzerinden yapılan ayrımcılık, coğrafya ve zaman tanımadan tarih boyunca karşılaşılan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Başta anayasalar olmak üzere hukuki metinlerde konunun ele alınması, 20. yüzyıl itibarıyla mümkün olabilmiştir. İnsan hakları mücadelesinin giderek önem kazandığı günümüzde Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar, eşitliğin sağlanması ve ayrımcılıkla mücadele edilmesinde temel referanslardır. Türkiye de AB’ye aday ülke statüsü kazandığı 1999 yılından bu yana g . . .erek insan hakları gerek etnik kökene dayalı ayrımcılıkla mücadele konusunda birtakım mekanizmalar hayata geçirmiştir. Çalışmanın odak noktası, ayrımcılık türleri arasında yer alan etnik köken üzerinden yapılan ayrımcılıktır. Bu konudaki ulusal mevzuatı ve hayata geçirilen kurumları ortaya koymayı amaçlamaktadır. İdari ve hukuki yapının bütünleşik yapısına istinaden konuyla ilgili öne çıkan uluslararası düzenlemeler, T.C. Anayasası ve diğer yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulmuş, bu metinlerin tematik bir incelemesi yapılmıştır. Türkiye’nin taraf olduğu, doğrudan etnik ayrımcılıkla ilgili birçok uluslararası sözleşmeye karşılık başta Anayasa olmak üzere iç hukukta konunun henüz yeterince ele alınmadığı sonucuna ulaşılmıştır Daha fazlası Daha az

Kayyım Uygulamaları: Van Büyükşehir Belediyesi Örneği

Ali KAYA | Damla MÜRSÜL

Kitap Bölümü | 2018 | Kent Yönetiminde Yeni Yaklaşımlar ve Etkin Belediyecilik Uygulamaları ( 2202 ) , pp.864 - 873

Kitap Bölümü

Covid-19 salgınında değişen tüketici davranışları: Alışverişte internet kullanımı

Damla MÜRSÜL

Bilimsel Araştırma Etkinlikleri | 2021 | Boş , pp.864 - 873

Bilimsel Araştırma Etkinlikleri

Ulusal bilgi güvenliği politikaları açısından kamu kurumlarının incelenmesi: Kayseri Barosu örneği

Damla MÜRSÜL | Ali KAYA

Bildiri | 2019 | 13. Uluslararası Kamu Yönetimi Sempozyumu: Uluslararası Siyaset ve Güvenlik Stratejileri, Kamu Yönetimi Politikaları , pp.276 - 277

Küreselleşme süreciyle birlikte teknoloji, hayatımızın her alanına girmiştir. İçinde bulunduğumuz süreçte yaşanan gelişmeler, klasik yönetim anlayışının ötesine geçerek bilgi ve hizmetlerin kullanıcıya (vatandaş-müşteri) daha hızlı daha kolay ulaşması yönünde talepler doğurmuştur. Bilgi ve hizmete erişebilirlik, bilgi toplumunun en önemli güç kaynaklarından biridir. Çalışma, ulusal bilgi güvenliği sisteminin temel mevzuatını oluşturan strateji belgeleri ve eylem planlarından yola çıkarak kamu kurumlarının bilgi güvenliği kültürüne yaklaşımını uygulamaya koyduğu politikalar çerçevesinde ortaya koymayı amaçlamaktadır. Güvenlik kültürü . . .; yöneticilerin, çalışanların, hizmetten faydalananların ve tüm kamu üyelerinin karşı karşıya kalabilecekleri sorunların en aza indirilmesi ya da ortadan kaldırılmasına yönelik uygulamaları içermektedir. Günümüz bilgi toplumlarında bilgi güvenliği konusu, güvenlik kültürünün/güvenlik yaklaşımının önemli bir boyutudur. Gelişen teknolojiyle birlikte internet ortamında bireysel veya kamusal düzeyde çeşitli güvenlik riskleri ortaya çıkmakta, buna bağlı olarak kamu kurumları çeşitli önlemler almaya yönelmektedir. Kamu kurumlarında güvenlik kültürünün oluşturulabilmesi için bilgi güvenliği ve siber güvenlikle ilgili düzenlemeleri öngören mevzuat bilgi sistemi, çalışmanın ele aldığı kurumsal dokümanların kaynağını oluşturmaktadır. Bu kapsamda çalışma, 2015-2018 arası dönemi içeren Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planının ele aldığı ulusal bilgi güvenliği politikalarını; bu politikaların kamu kurumları için belirlediği hedefleri ve uygulama önerilerini, nitel araştırmalarda kullanılan veri toplama araçlarından biri olan doküman incelemesi yöntemiyle Kayseri Barosu özelinde analiz etmeye çalışmaktadır. Analiz sonucunda bilgi güvenliği ve güvenlik kültürü yaklaşımları çerçevesinde Kayseri Barosu’nun başlangıç düzeyinde birtakım faaliyetler yürüttüğü, çevrim içi ortamda kullanıcılarla bu bilgileri paylaştığı ancak bu girişimlerin henüz yetersiz olduğu sonucuna varılmaktadır. Eylem Planı’nda sorumlu kuruluş olarak belirtilen Adalet Bakanlığı’nın bu konularda tüm barolara daha fazla katkı sağlaması önerilmektedir. Technology has entered every aspect of our lives with the globalization process. The developments in the current period led to the need for information and services to reach the user (citizen-customer) faster and more easily beyond the classical approach of management Accessibility to information and service is one of the most important sources of power in the information society. The study aims to reveal approach of the public institutions about information security culture within the framework of the policies implemented by the strategy documents and action plans that constitute the basic legislation of the national information security system. Safety culture includes practices aimed at minimizing or eliminating the problems that managers, employees, service beneficiaries and all public members may face. In order to establish a security culture in public institutions, the legislation information system, which provides regulations on information security and cyber security, is the source of the institutional documents. In this context, the study includes the national information security policies addressed by the 2015-2018 Information Society Strategy and Action Plan; it tries to analyze the objectives and implementation proposals of these policies for public institutions specific to Kayseri Bar Association by document analysis method which is one of the data collection tools used in qualitative research. As a result of the analysis, it is concluded that Kayseri Bar Association carries out some activities at the beginning level within the framework of information security and security culture approaches, and shares the related information with users by online services, but these initiatives are not sufficient yet. It is recommended that the Ministry of Justice, which is mentioned as the responsible institution in the Action Plan, should contribute further to all bar associations on these issues Daha fazlası Daha az

Türkiye’deki siyasal partilerin dezavantajlı gruplara yönelik politikalarına dair karşılaştırmalı bir inceleme

Damla MÜRSÜL

Bilimsel Araştırma Etkinlikleri | 2022 | Yok , pp.276 - 277

"Proje başvurusu kapsamında ele alınan konu, TBMM’nin 27. Döneminde en az 20 üyeye sahip olarak çalışma grubu kurabilen 5 siyasal partinin parti programlarının dezavanatajlı gruplara yönelik politik duruşları ve yaklaşımlarıdır. AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), MHP (Milliyetçi Hareket Partisi), CHP (Cumhuriyetçi Hareket Partisi), İYİ Parti ve HDP (Halkların Demokratik Partisi) örnekleminden hareketle ilgili siyasal partilerin temel politika araçlarından biri olan ve aynı zamanda temel metinleri arasında yer alan parti programlarının çocuklar, kadınlar ve göçmenler özelinde değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Gerek dezavantajlı grupl . . .arın gerek siyasal partilerin sınırlandırılması, amaçlı örneklem doğrultusunda tespit edilmesi gerek ele alınan 5 siyasal partinin mevcut metinler çerçevesinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi çalışmaya özgün bir nitelik kazandırmaktadır. Parti programlarının çocuğa, kadına ve göçmene yer verip yer vermediği, yer verdiyse hangi başlıklar altında ve nasıl bir çerçevede yer verdiği, hangi temaların vurgulandığı gibi pek çok sorunun cevabını bulabilmek için ilgili metinlerin içerik analizine tabi tutulması uygun görülmektedir. İçerik analizi, tüm sorular hakkında araştırmacılara ve okuyuculara hem nitel hem nicel veriler sunmaktadır. Hangi temaların ne sıklıkla kullanıldığı, hangi partilerin hangi kavramları ya da kavramlardan yola çıkılarak oluşturulan kategorileri nasıl ele aldığı içerik analizi yönteminin nitel olduğu kadar nicel yanına da vurgu yapan bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Çalışma kapsamında ele alınan üç ana aktörün, kendi kendine yeterli olma noktasında toplumsal açıdan sorun yaşayan ve sosyal politikanın uygulayıcıları açısından kaçınılmaz olarak göz önünde bulundurulması gereken gruplar arasında yer alması ve bu üç grubun kendi içerisindeki ilişkiselliği ve bütünleşik bir yapı ortaya koyması konunun araştırılmasını ve bir proje olarak ortaya konmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal dışlanmaya oldukça açık gruplar olmaları nedeniyle pek çok sorunla karşı karşıya kalan kadınlar, çocuklar ve göçmenler; sık sık Türkiye gündeminde de yer almaktadır. Zaman zaman dünya gündeminde de ele alınan ve ülke şartlarının belirleyici olması, siyasal aktörlerin bu grupların seslerini duyurması, diğer yandan bu grupları gerek sosyolojik gerek siyasal anlamda temsil edebilme becerisini gösterebilmesi gibi boyutlarıyla sorunların çözülememesi konunun araştırılmaya değer bir çalışma önerisi olarak sunulması ihtiyacını doğurmuştur. Siyasal yaşamda aktif rol oynayan kişi ya da kurumların ulusal ve yerel politikalara yön verme gücü göz ardı edilemez. Bu nedenle bu kurumlardan biri olarak siyasal partiler, yalnızca seçim dönemlerinde değil yaşamın her döneminde ve her koşulda bu politikaları etkileme potansiyeline sahiptir. Dezavantajlı grupların bu aktörler ve politika araçları tarafından temsil edilmesi de bu bakımdan büyük önem taşımaktadır. İçinde bulunduğumuz koşulların gerekliliği olarak siyasal partilerin topluma ve çağa duyarlı yönetim anlayışları ortaya koyabilmesi, toplumsal eşitsizliklerin ortaya konması, eşitsizliklere yönelik toplumun bilinçlendirilmesi ve el birliğiyle bu eşitsizliklerin asgari düzeye indirilmesi ya da ortadan kaldırılması gibi pek çok uygulama, çalışmaya yönelik beklentilerin çıkış noktasını oluşturmaktadır. Daha fazlası Daha az

Cumhuriyetçi entegrasyon modeli çerçevesinde Türkiye’de devletin göç siyasetindeki konumu

Damla MÜRSÜL

Bildiri | 2016 | VII. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Farklılıklar, Çatışmalar ve Eylemlikler Çağında Sosyoloji , pp.203 - 203

Göç, yalnızca sosyolojik bir hareketlilik değil; siyasi, idari ve hukuki bir eylemlilik halidir. Bireylerin ve grupların topluma ve kentsel mekana uyumu sürecinde belirleyici aktörlerden biri ve en önemlisi devlettir. Devlet göçle gelenlere ya uzlaştırıcı bir rol üstlenerek müdahale edecek ya da bir şekilde kitleleri yeniden göçe yönlendirecektir. Böylece kitle(ler), devlet(ler) tarafından uygulanan politikalara karşı göç edilen topluma entegre olup olmama konusunda bir irade göstereceklerdir. Son dönemde uluslararası gündemin ve Türkiye’nin sıklıkla ele aldığı konulardan biri göç konusudur. Türkiye’nin göç alan bir ülke olduğu gerç . . .eği, geçmişten bu yana bilinmektedir. Fakat son dönemdeki göç yoğunluğu gerek hedef ülke gerekse transit ülke konumundaki Türkiye’yi her türlü göçe yönelik ayrıcalıklı ve stratejik bir politika oluşturmaya yöneltmiştir. Hukuki ve yönetsel altyapı, Avrupa Birliği ile uyum yasaları çerçevesinde eşgüdümlü olarak yürütülmeye çalışılmaktadır. Bu anlamda Nisan 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ve kanun kapsamında kurulan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, göç yönetiminde başat rol oynamaktadır. Çalışmanın temel amacı, Türkiye’nin göç yönetimine ilişkin siyasal ve yönetsel yaklaşımını ortaya koymaktır. Özellikle kültürel çeşitliliğin yönetimi konusunda nasıl bir siyasetin izlenmekte olduğu/izleneceği, çokkültürcü ve Cumhuriyetçi entegrasyon modelleri üzerinden ele alınacak; Cumhuriyetçi entegrasyon modelinin öne çıkan özellikleri İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Eylem Planı kapsamında ortaya konmaya çalışılacaktır. Oldukça detaylı alt başlıkları olan Ulusal Eylem Planı, ‘Öncelikler’ başlığı altında yer alan ‘Entegrasyon’ bölümü ile çalışmanın veri kaynağını oluşturmaktadır. Çünkü bu başlık altındaki düzenlemeler, eğitimsağlık-toplumsal yaşam-çalışma hayatı ve kültürel haklar gibi pek çok alana ilişkin devletin belirlediği kuralları ve politikaları içermektedir. Kuralların uygulanması ve politikaların hayata geçirilmesi konusunda devletin toplumun bütünlüğüne yönelik tutumu, entegrasyon konusundaki yaklaşımını da ortaya koymuş olacaktır. Çalışmada Ulusal Eylem Planı, kurumsal doküman türlerinden biri olarak değerlendirilmiştir. Doküman analizinde Türkiye Devleti’nin entegrasyona bakış açısının tektipleştirici ve grup içerisinde eritici bir yöntemi benimsediği; bu bağlamda Cumhuriyetçi entegrasyon modeli ile uyum sağladığı sonucuna varılmaktadır. Daha fazlası Daha az

Siyasal söylemde sınırların meşrulaştırılması

Damla MÜRSÜL

Makale/Derleme | 2022 | Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi2 ( 2 ) , pp.1 - 17

Kitlesel göçlere maruz kalınmasıyla birlikte sınır sözcüğü, Türkiye siyasetinde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle günlük siyasal söylemde sıklıkla duyduğumuz bu sözcük, siyasal aktörlerin dilinde manipüle edici ve kitleleri harekete geçirici bir rol üstlenmektedir. İlgili siyasal aktörlerin sınır yaklaşımını ortaya koymak ve bu yaklaşımın bir dışavurumu olarak tercih edilen siyasal iletişim dilinin hedeflerini tespit edebilmek için somut göstergelere başvurulması gerekmektedir. Makalenin esas amacı; ‘sınır/hudut namustur’ şeklindeki doğrudan sınırla ilgili yakın dönemli siyasal söylemlerin siyasal propagandanın bir a . . .racı olarak nasıl ele alındığını ortaya koymaktır. Bu bağlamda internet haberleri taranmış ve gündemde yer alan gelişmelerle ilişkilendirilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çoklu siyasal aktörler tarafından ortak vurgular içeren bir sınır söyleminin geliştirilebilmesi, bu söylemlerin toplumsal ve siyasal gündemin merkezinde yer bulması ve ayrıca haber niteliği taşır hale gelmesi, konunun araştırılmasını gerekli ve ilginç kılmıştır. Türkiye’de siyasal aktörlerin sınır söylemini siyasal propagandalarında kullanarak araçsallaştırdığı ve böylece meşrulaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Associated with the experience of mass migration, the term of border has started to be used extensively in Turkish politics. Especially border, which we often hear in daily political discourse, assumes a manipulative and mobilizing role by political actors. Concrete indicators should be used in case of revealing the border approach of political actors and to determine the targets of the preferred political communicative language as an expression of this approach. The main purpose of the article is to reveal how recent political discourses directly related to the border such as ‘border is honour’ are handled as a tool of political propaganda. In this context, news from internet media is reviewed and evaluated via correlating with the developments on the agenda. The development of a border discourse that includes common emphasis by multiple political actors, the fact that these discourses are placed at the centre of social and political agenda, and additionally becoming newsworthy turns the research of this subject into necessity and makes it interesting. As a conclusion the political actors in Turkey instrumentalize the border discourse by using it in their political propaganda and thus they legitimize it Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms