Yazar "Kaya, Didem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ebeveynlerin Maruz Kaldıkları Çocukluk Çağı Kötü Muamelesi ile Cinsel Eğitime Yönelik Tutumları Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2024) Doğan, Şenay Aras; Kaya, DidemAmaç: Bu çalışmanın amacı, ebeveynlerin çocukluk döneminde yaşadıkları kötü muamele ile cinsel eğitime yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmaya 325 ebeveyn katılmıştır. Kişisel Bilgi Formu, Cinsel Eğitime Yönelik Tutum Ölçeği (CEYTÖ), Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantılar Ölçeği (ÇÇOYÖ) kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan ebeveynlerin %86,8’i anne, %13,2’si babadır. Ebeveynlerin yaş ortalaması 36,55±6,00’dır. Çocuklara verilecek ilk cinsel sağlık eğitiminin 4-6 yaş arasında verilmesini uygun gören ebeveynlerin oranı %40,3’tür. Ebeveynlerin CEYTÖ toplam puan ortalamaları 139,80±12,31, ÇÇOYÖ toplam puan ortalaması 1,50±1,93’tür. Eğitim seviyesi arttıkça cinsel eğitime yönelik olumlu tutum artmaktadır (pÖğe Eşlerin uyguladığı sırt masajının menopozal yakınmalar, uyku kalitesi ve eş uyumuna etkisi(2022) Kaya, Didem; Özden, Mustafa; Ülkü, Cengizhan[Abtsract Not Available]Öğe EXAMINATION OF WOMEN'S HEALTH PERCEPTIONS AND GYNECOLOGICAL CANCER AWARENESS STATUS(Ümit Muhammet KOÇYİĞİT, 2023) Kaya, DidemObjective: The aim of this study is to determine women's health perceptions and gynecological cancer awareness. Methods: This descriptive study was conducted with 207 women. The data of the study were collected with the personal information form, the Perception of Health Scale (PHS), and the Gynecological Cancer Awareness Scale (GCAS). Descriptive statistics, Independent Sample-t test, ANOVA test, Mann-Whitney U test, Kruskal-Wallis test and Spearman correlation test were used in the analysis of the data. pÖğe Gebe Kadınların Sağlık Uygulamaları Ve Etkileyen Faktörlerin İncelenmesi(Gazi Üniversitesi, 2023) Kaya, Didem; Gölbaşı, ZehraGiriş: Bu araştırma, gebelerin sağlık uygulamaları ve etkileyen faktörleri incelenmek amacı ile kesitsel bir çalışma olarak yapılmıştır. Gereç-yöntem: Araştırmanın evrenini Sivas il merkezinde bulunan 21 aile sağlığı merkezine kayıtlı gebeler oluşturmuştur, araştırma 335 gebe ile tamamlanmıştır. Araştırmanın verileri Kişisel Bilgi Formu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Risk Değerlendirme Formu ve Gebelikte Sağlık Uygulamaları Ölçeği ile toplanmıştır. Bulgular: Gebelerin gebelikte sağlık uygulamaları ölçeği toplam puan ortalaması 121,57±10,53 olup, kadınların eğitim, çalışma durumu, gelir, eş ile akrabalık durumu, gebelik haftası, gebelikte risk durumu ve gebeliğin istenme durumunun puan ortalamasını etkileyen değişkenler olduğu belirlenmiştir (p?0.05). Kadınların algıladıkları sosyal destek ile sağlık uygulamaları puan ortalaması arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (pÖğe Genç Bireylerin Anne Sütü ve Emzirme Algısının Değerlendirilmesi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Kaya, Didem; Evcili, FundaGençler, “anne sütü / emzirme” konulu sağlık eğitimi programlarının kilit paydaşlarıdır. Bu çalışma, genç bireylerin anne sütü ve emzirme algısını değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma türünde olan bu çalışma iki şehirde ve bu şehirlerdeki iki farklı üniversitede yürütülmüştür. Belirlenen üniversitelerden ilkinde müfredatları içerisinde “Anne Sütü ve Emzirme” ile ilişkili bir ders bulunan bir bölüm; diğer üniversitede müfredatları içerisinde aynı kapsamda herhangi bir ders bulunmayan bir bölüm randomizasyonla belirlenmiştir. Araştırmanın örneklemini, bu iki bölümde öğrenim gören gönüllü 381 katılımcı oluşturmuştur. Veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Anne Sütü Algı Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 20,95±1,60’dur, %50,9’u “Anne Sütü ve Emzirme” ile ilişkili ders / eğitim almış, %49,1’i herhangi bir ders / eğitim almamıştır. Katılımcıların ölçek toplam puanı ortalaması 61,82±15,86(min:30, max:150)’dir. Çalışmamızda müfredatları kapsamında anne sütü ve emzirme ile ilişkili ders / eğitim alan Katılımcıların anne sütü algı puanları yüksek bulunmuştur. Kadın katılımcıların erkek öğrencilere göre, anne eğitim düzeyi ortaokul ve üzerinde olan katılımcıların anne eğitim düzeyi ilkokul ve altında olanlara göre, gelir durumunu “yüksek düzey” olarak tanımlayan katılımcıların gelir durumunu “düşük / orta düzey” olarak tanımlayanlara göre anne sütü algı puanları yüksek bulunmuştur (p0,05). Anne sütü ve emzirme ile ilişkili sağlık eğitimleri ve danışmanlık hizmeti yalnızca kadınlar için değil toplumun her kesiminden ve her yaştan bireyleri içine alacak şekilde genişletilmelidir. Geleceğin ebeveynleri olarak kabul edilen gençlerin konuya ilişkin farkındalıklarının ve bilgi düzeylerinin artırılması için sağlık profesyonelleri çaba göstermelidir.Öğe Hemşirelerin Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi(Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Evcili, Funda; Kaya, DidemKanıta dayalı uygulamanın hemşirelik bakımının iyileştirilmesinde önemi kabul edilmektedir. Bu çalışma, hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı araştırma türünde olan bu çalışmanın evrenini, bir devlet hastanesinde görev yapan 708 hemşire; örneklemi araştırmaya katılmayı kabul eden 496 hemşire oluşturmuştur. Veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği (KDHYTÖ) kullanılarak toplanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 32,18 ± 6,48’dir, %64,9’u mesleğini isteyerek seçtiğini, %94,8’i kanıta dayalı bakım verdiğini, %40,3’ü bilimsel faaliyetlerde bulunduğunu ifade etmiştir. Hemşirelerin KDHYTÖ toplam puan ortalaması 55,12 ??8,50 (min:15, max:75)’dir. Lisansüstü eğitim düzeyine sahip, çalışma süresi 5 yıldan az olan ve mesleğini isteyerek seçen hemşirelerin KDHYTÖ toplam ve alt boyut puan ortalamaları yüksek bulunmuştur (pÖğe Hemşirelerin kültürlerarası bakım verme konusundaki görüş ve deneyimlerinin incelenmesi(YOBU Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2021) Kaya, Didem; Tekin, Sezai AlperAmaç: Bu araştırma hemşirelerin farklı kültürel özelliklere sahip bireylere bakım vermeye yönelik görüş ve deneyimlerinin belirlemesi amacıyla tanımlayıcı bir çalışma olarak yapılmıştır. Yöntem: Çalışma örneklemini İç Anadolu Bölgesinde bulunan üniversite ve numune hastanesinde çalışan 278 hemşire oluşmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından geliştirilen “Kişisel Bilgi Formu” ve “Kültürlerarası Bakım Konusundaki Görüş ve Deneyimleri Belirleme Formu” ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma) kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelerin %50,7’si sık sık farklı kültürlerden bireylerle meslek hayatında karşılaşmaktadır. Hemşirelerin “Bakım verdiğim bireyler ile iletişimimde onların kültürel özelliklerine uygun davranırım (%77,3)”, “Farklı dil konuşan hastamla iletişime geçmek için, onun diline ait temel kelime ve cümleleri öğrenmeye çalışırım (%64,4)”, “Bireylerin kültürel uygulamalarını, sağlıklarına zarar vermeyecekse desteklerim (%78)”, “Çalıştığım kurumda sunulan hizmetler kültürel farklılıklar dikkate alınarak düzenlenmektedir (%26,3)” ifadelerine katıldıkları belirlenmiştir. Ayrıca hemşirelerin “Farklı kültüre sahip bireylerin, kendi kültürel normlarıma uygun hareket etmesini beklerim (%41)”, “Farklı kültüre sahip bireylere hizmet vermeyi zor bulurum (%37,4)” ifadelerine de katıldıkları belirlenmiştir. Sonuç: Çalışmamıza katılan hemşireler sıklıkla farklı kültürden bireylerle karşılaşmaktadırlar. Hemşireler farklı kültürden bireylere bakım verirken hem hastaların kültürel farklılıklarını tanımaya çalışmakta hem de iletişim sorunları yaşamaktadırlar. Ayrıca kendi kültürel özellikleriyle de hastaların kültürel özelliklerini karşılaştırmaktadırlar. Objective: This research was carried out descriptively to determine the nurses’s opinion and experiment about care for individuals from different cultures. Methods: The sample consists of 278 nurses working in the university and state hospitals of the province of a city in the central anatolian region. The data were collected by the "Personal Information Form" and "Opinion and Experiences About Transcultural Care Form" developed by the researchers. Descriptive statistical methods (number, percentage, mean and standard deviation) were used to evaluate the data. Results: 50.7% of nurses frequently meet individuals from different cultures in their professional life. It was found that 77.3% of nurses agreed "Communication with the individuals whom I give care to act in accordance with their cultural characteristics", 64.4% of their agreed "Try to learn basic vocabulary and sentences of his / her language in order to communicate with the patient who speaks different languages", 78% agreed "I support cultural practices of individuals, if they do not harm their health", 26.3% agreed "The services offered at the institution I work for are organized taking cultural differences into account" have been identified. Moreover, 41% of nurses agreed "I expect individuals with different cultures to act in accordance with their own cultural norms", 37.4% agreed "The difficulty in serving people with different cultures". Conclusions: In this study nurses frequently encounter individuals with different cultures and experienced difficulty in communicating. While giving care to individuals from different cultures, nurses both try to recognize the cultural differences of the patients and experience communication problems. In addition, they compare the cultural characteristics of the patients with their own cultural characteristics.Öğe Herbal Product Use of Infertile Women(İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2021) Fırat, Yağmur Yaşar; Kaya, Didem; İnanç, NerimanObjective: This cross-sectional descriptive study was conducted to determine the rate, duration and usage methods of herbal products in infertile women in Kayseri. Material and Method: Seventy-seven infertile women were included in the study. The questionnaire form, which was used as a data collection tool, was applied by face to face interview method. Anthropometric measurements of the participants were taken by the researchers and classified according to the World Health Organization standards. Results: More than half of the participants (62.3%) used herbal products. Although it was not statistically significant, the mean Body Mass Index, waist circumference, hip circumference, and waist/hip ratio of herbal products users were higher than those who did not use herbal products (p> .05). Infertility reason in the 39.6% of herbal product users were due to the women, while those who did not use it were idiopathic (75.9%). Medical treatment methods such as vaccination, hormones, in vitro fertilization (IVF), and tubal surgery significantly were used in herbal product users more than those who did not (p =.006). Herbal products users mostly preferred onion juice (75%) followed by lady’s mantle (31.2%), yarrow (27.1%), black cumin (20.8%), and stinging nettle (10.4%), respectively. Herbal products were consumed mostly by the brewing method (85.4%) and the information about the usage of these products was obtained through relatives and media (41.6% and 50%, respectively). Conclusion: As a result of this study, it was determined that most of the infertile patients tend to use herbal treatment methods.Öğe İNFERTİL HASTALARIN COVID-19 AŞISINA UYUMU VE IVF TEDAVİ SONUÇLARI(2022) Mutlu, Ahmet Emin; Kaya, DidemBu çalışmanın amacı, infertil hastaların Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) aşısına bakış açılarını değerlendirmek; uygulanan COVID-19 aşısının kadınların over rezerv testleri üzerine ve in vitro fertilizasyon (IVF) tedavi sonuçlarına etkisini ölçmektir. Prospektif olarak planlanan bu çalışma Hüma Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi, Tüp Bebek Ünitesi’nde yapılmıştır. Çalışmaya Nisan 2022-Haziran 2022 tarihleri arasında infertilite nedeniyle başvuran 187 hasta dahil edilmiştir. Hastalar COVID-19 aşısı yaptırıp yaptırmama durumuna göre 2 gruba ayrıldı. Aşı yaptırmayı kabul eden 1. gruptaki 94 hastanın aşı öncesi Folikül Stimülan Hormon (FSH), Estradiol (E2), Anti Müllerian Hormon (AMH) değerlerine ve toplam antral follikül sayılarına (AFS) bakıldı. Aşı yaptırmayı kabul etmeyen 93 hastanın da aynı parametrelerine bakıldı. Aşı yaptıran ve yaptırmayan bu iki grup arasındaki over rezerv testleri ile IVF tedavi sonuçları karşılaştırıldı. Aşı yaptıran hastaların aşı öncesi ve sonrası over rezerv testleri değerlendirildiğinde FSH, AMH, E2 ve AFS bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı. IVF tedavi sürecinde aşı yaptıran grup ile yaptırmayan grup arasında toplanan oosit sayısı, M2 oosit sayısı, fertilizasyon, implantasyon ve klinik gebelik oranlarında anlamlı istatistiksel bir farklılık izlenmedi (p>0.05). COVID-19 aşısı kişileri enfeksiyondan korurken over rezervi üzerinde herhangi bir azalma yapmadığı çalışmamızda gösterilmiştir. İnfertil hastalarda IVF tedavisi öncesi aşı yaptırmanın, tedavi sürecini ve sonuçlarını olumsuz etkilemediği yine bu çalışmada kanıtlanmıştır.Öğe İnfertil kadınların bitkisel ürün kullanım durumları(İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergis, 2021) Kaya, Didem; İnanç, Neriman; Subaşı, Tolga; Aras, RahmiAmaç: Bu tanımlayıcı-kesitsel çalışma, Kayseri’de infertil kadınlarda bitkisel ürün kullanım oranı, süresi ve kullanım yöntemlerini belirlemek amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 77 infertil kadın dahil edildi. Veri toplama aracı olarak kullanılan anket formu yüz yüze görüşme yöntemi ile uygulandı. Araştırmacılar tarafından katılımcıların antropometrik ölçümleri alınarak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre sınıflandırıldı. Bulgular: Katılımcıların yarısından fazlasının (%62.3) bitkisel ürün kullandığı belirlendi. İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da bitkisel ürün kullananların Beden Kütle İndeksi (BKİ), bel çevresi, kalça çevresi ve bel/kalça oranı ortalamaları bitkisel ürün kullanmayanlara göre daha yüksekti (p>.05). İnfertilite sebebi, bitkisel ürün kullananların %39.6’ünde kadınlardan kaynaklanırken, kullanmayanlarda idiyopatik olduğu saptandı (%75.9). Bitkisel ürün kullanan katılımcılar kullanmayanlara göre bitkisel ürün dışında aşılama, hormon, in vitro fertilizasyon (IVF) ve tübel operasyon gibi tıbbi tedavi yöntemlerini anlamlı olarak daha fazla kullanmaktaydı (p=.006). Bitkisel ürün kullananlar en fazla soğan suyunu (%75.0) daha sonra sırasıyla, aslan pençesi (%31.2), civanperçemi (%27.1), çörek otu (%20.8) ve ısırgan otunu tercih etmekteydi (%10.4). Bitkisel ürünler daha çok demleme yöntemi ile (%85.4) tüketilmekte ve bu ürünlerin kullanımı ile ilgili bilgiler akraba (%41.6) ve medya (%50.0) aracılığı ile edinilmekteydi. Sonuç: Bu çalışma sonucunda infertil olanların çoğunluğunun bitkisel tedavi yöntemlerini kullanma eğiliminde olduğu saptandı.Öğe Is the Stigma Experienced by Infertile Women Related to Being Affected by Infertility and the Level of Self-Efficacy?(Marmara Univ, Inst Health Sciences, 2024) Kaya, Didem; Atilla, Rabia; Mutlu, Ahmet EminObjective: This study was conducted to determine the relationship between the stigma experienced by infertile women, and the level of infertility distress and self-efficacy with the affecting factors. Methods: This descriptive study carried out 352 infertile women diagnosed with primary infertility. Data were collected with the Personal Information Form, the Infertility Distress Scale (IDS), the Infertility Stigma Scale (ISS), and the Infertility Self-Efficacy Scale-Short Form (TISE-SF). Results: he total IDS, ISS, and TISE-SF mean scores of the women included in the study were found to be 43.62 +/- 12.00, 64.24 +/- 27.40 and 19.70 +/- 5.69, respectively. While there was a high positive correlation between total IDS and ISS mean scores, there was a moderate negative correlation between total TISE-S, IDS, and ISS mean scores (p<.001). Variables such as women's income and working status, the infertility treatment process and its number, and social support factors affected infertility distress, stigma, and self-efficacy (p<.05). Conclusions: It was concluded that infertility stigma and distress decreased with the increase in self-efficacy perception in primary infertile women, and distress increased with the increase in the level of stigma.Öğe Kadın Sağlığında Bütünleşik Uygulamalar ve Bakım(Nobel, 2023) Kaya, Didem; Baltacı, Nazlı; Yüksekol, Özlem Doğan; Beji, Nezihe Kızılkaya; Kaya , Didem[Abtsract Not Available]Öğe Sezaryen ile doğum yapan kadınlarda postpartum konfor düzeyinin emzirme öz yeterliliği ile ilişkisi(2024) Kaya, Didem; Gölbaşı, Zehra; Aksoy, HüseyinAmaç: Bu araştırmanın amacı sezaryen ile doğum yapan kadınlarda postpartum konfor düzeyinin emzirme öz yeterliliği ile ilişkisini belirlemektir. Yöntem: Araştırma tanımlayıcı ve ilişki arayıcı tiptedir. Araştırmaya 01.06.2022-31.12.2022 tarihleri arasında bir şehir hastanesinde sezaryen ile doğum yapan 363 anne gelişigüzel örnekleme yöntemi ile alınmıştır. Araştırma verileri Kişisel Bilgi Formu, Doğum Sonu Konfor Ölçeği (DSKÖ) ve Postpartum Emzirme Öz-Yeterlilik Ölçeği Kısa Formu (PEÖYÖ) ile toplanmıştır. Bulgular: Annelerin %81.3’ü multipardır ve %66.7’sinin sezaryeni planlı gerçekleşmiştir. Annelerin DSKÖ toplam puan ortalaması 119.38±15.76 ve PEÖYÖ puan ortalaması 55.84±10.84’tür. Annelerin DSKÖ ile PEÖYÖ puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı pozitif yönlü orta derecede bir korelasyon bulunmuştur (p<0.001). Ayrıca bebeğini rahat emziren ve emzirirken yardım almayan annelerin DSKÖ ve PEÖYÖ puan ortalaması, bebeğini rahat emziremeyen ve yardım alan annelerden daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Yapılan regresyon analizi sonucunda, postpartum emzirme öz yeterlilikleri değişkeninin %16.4’ünü, doğum sonu konfor düzeyinin etkilediği belirlenmiştir (p<0.001). Sonuçlar: Araştırma sonucunda sezaryenle doğum yapan annelerin konfor düzeyleri arttıkça emzirme özyeterliliklerinin de arttığı belirlenmiştir. Hemşirelerin sezaryen ile doğum yapan annelere uygulayacakları destekleyici müdahalelerle annelerin konfor düzeylerini yükselterek emzirme özyeterliliklerini artırmaları önerilebilir.Öğe The affecting factors of childbirth fear for pregnant women admitted to a health center and university hospital in Turkey(Coll Public Health Sciences, Chulalongkorn Univ, 2020) Kaya, Didem; Evcili, FundaPurpose - Fear of birth may cause perinatal complication, increased risk of intervention and need for analgesia, delayed mother-infant attachment process and deterioration of spouse relationship. The purpose of this study was to determine the affecting factors and childbirth fears of Turkish pregnant women. Design/methodology/approach - This is a descriptive research type. The sample of this study consisted of 78 pregnant women who met the inclusion criteria and agreed to participate in this study. This study was carried out in a family health center and university hospital in a city in Turkey. Data were collected with Personal Information Form and Wijma Expectancy/Experience Scale-A Version (W-DEQ A). Findings - The mean scores of pregnant women from W-DEQ A version were 75.60 +/- 9.48. In 65.4% of pregnant women, fear of severe birth, 20.5% fear of clinical birth and 14.1% of children had a fear of moderate birth. W-DEQ A version, the third trimester, unplanned pregnancies, lack of knowledge of the level of inadequate birth and more than eight pregnancies in pregnancy, the total score of pregnant women was found to be higher (p < 0.05). Research limitations/implications - The limitation of this study is its small sample size. Further studies with larger sample sizes are needed. Practical implications - It was determined that one-fifth of the sample group experienced birth fear at the clinical level and childbirth fear level is associated with unplanned pregnancies, lack of knowledge. In antenatal period, the pregnant woman should be encouraged to express her feelings and thoughts about the labor and give information about the labor. Social implications - Cognitive and behavioral education programs can be structured to cope with fear of birth for pregnant women at risk. Originality/value - This research is original. This study presents data on Turkish women. The data can also be used to evaluate intercultural differences.Öğe The effect of back massage applied by spouses on sleep quality, menopausal complaints and marital adjustment in climacteric women(Elsevier, 2024) Kaya, Didem; Baser, MuruvvetIntroduction: Menopause brings many physical and psychosocial problems. These problems negatively affect women, their spouses, and marital relations. Therefore, complementary and integrative methods could be an alternative approach to manage menopause-related problems. Objective: This study aimed to examine the effect of back massages applied by spouses on sleep quality, menopausal complaints and the marital adjustment of women in the climacteric period. Methods: The study was designed as a randomized controlled trial with a pretest and a posttest. A total of 63 couples was randomized to the intervention group (n= 33) or control group (n= 30). Back massages were taught to the spouses of the women in the intervention group. The massage was applied 15 minutes before bedtime, twice a week for four weeks. Data were collected by using the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI), the Menopause Symptoms Rating Scale (MSRS) and the Marital Adjustment Scale (MAS). Data were analyzed before (the first follow-up) and after the intervention (the final follow-up). Results: This study revealed that menopausal complaints were significantly reduced in women and sleep quality was improved in the intervention group (p<0.001). In addition, the marital adjustment of the couples significantly increased in the intervention group (p<0.001). Conclusions: The findings showed that back massages applied by the spouse helped to reduce menopausal complaints in women, and improved sleep quality and increased the marital adjustment of the couples. These results are promising for using back massage as an easy, safe and cost-effective method to manage menopause-related problems.Öğe The effect of postpartum afterpain on breastfeeding self-efficacy(Cukurova Univ, Fac Medicine, 2019) Evcili, Funda; Kaya, DidemPurpose: This study was carried out to identify the effect of postpartum afterpain on breastfeeding self-efficacy. Materials and Methods: This was a descriptive study. The sample consisted of 376 postnatal women who met the criteria for participation in the study. The participants were administered the Personal Information Form, The Short-Form McGill Pain Questionnaire, The Short-Form Breastfeeding Self-Efficacy Scale. Results: The mean total score received from the breastfeeding self-efficacy by the postpartum women was found to be 36.88 +/- 8.54 (min:14, max:70). The mean scores of the sensory and affective pain, total pain intensity, and visual analoque scale were found to be 33.53 +/- 4.18 (min:0, max:45), 2.60 +/- 1.39 (min:0, max:5), 6.23 +/- 1.91 (min:0, max:10), respectively. In this study, the breastfeeding self-efficacy was found to be higher in the women who were 35 years and over, found their social support adequate, planned their current pregnancy, received prenatal care, expressed their willingness to breastfeed, had no breastfeeding problem. The self-efficacy of breastfeeding is low for women who experienced postpartum abdominal pain, who described the frequency of pain as 'continuous, continuous and constant', and who stated that they needed analgesia. A statistically significant negative correlation was determined between the postpartum women's breastfeeding selfefficacy scores and their postpartum afterpain scores. The postpartum women with afterpain were found to have low levels of breastfeeding self-efficacy. Conclusion: Postpartum pain negatively affects breastfeeding self-efficacy. Controlling pain contributes to the effective implementation of the breastfeeding process.Öğe THE RELATIONSHIP BETWEEN THE PREMENSTRUAL SYNDROME EXPERIENCE AND ATTITUDES TOWARDS COMPLEMENTARY AND ALTERNATIVE MEDICINE OF HEALTH SCIENCES FACULTY STUDENTS(Erciyes Üniversitesi, 2024) Kaya, Didem; Erten, Zeliha KayaThe objective of this study is to determine the relation between the premenstrual syndrome states of the Faculty of Health Sciences students and their attitudes towards holistic and complementary medicine. This descriptive and correlational study was carried out on the female students studying at the faculty of health sciences of a foundation university between the dates of 15 March–15 June 2023. The sample of the study included 470 students. Socio-demographic form, Premenstrual Syndrome Scale (PMSS) and Holistic Complementary and Alternative Medicine Questionnaire (HCAMQ) were used as the data collection tools. The score average of the students in the Premenstrual Syndrome Scale was 141.79±36.24 and in the Holistic Complementary and Alternative Medicine Questionnaire was 26.87±6.26. No significant relation was found between the score averages of Premenstrual Syndrome Scale and Holistic Complementary and Alternative Medicine Questionnaire (p>0.05). The most commonly used complementary and alternative methods by the students were sleep/rest (92.6%), having hot drinks (85.7%), having a hot shower (84.9%), and massage on the abdomen(81.7%). It was determined that the students having irregular periods, smoking, not eating healthily and consuming too much coffee had more premenstrual syndrome symptoms (p<0.05). The students should gain healthy lifestyle behaviors in order to have fewer premenstrual syndrome symptoms. They should be told how they would use complementary and alternative treatment methods in symptom control and topics related to complementary and alternative treatment methods should be added in the course contents.